وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَمِنْ | -nden (biri de) |
|
2 | ايَاتِهِ | O’nun ayetleri- |
|
3 | أَنْ |
|
|
4 | خَلَقَ | yaratmasıdır |
|
5 | لَكُمْ | sizin için |
|
6 | مِنْ | -den |
|
7 | أَنْفُسِكُمْ | nefisleriniz- |
|
8 | أَزْوَاجًا | eşler |
|
9 | لِتَسْكُنُوا | sakinleşeceğiniz |
|
10 | إِلَيْهَا | onunla |
|
11 | وَجَعَلَ | ve koymasıdır |
|
12 | بَيْنَكُمْ | aranıza |
|
13 | مَوَدَّةً | sevgi |
|
14 | وَرَحْمَةً | ve acıma |
|
15 | إِنَّ | şüphesiz |
|
16 | فِي | vardır |
|
17 | ذَٰلِكَ | bunda |
|
18 | لَايَاتٍ | ibretler |
|
19 | لِقَوْمٍ | bir toplum için |
|
20 | يَتَفَكَّرُونَ | düşünen |
|
İnsanlar için kendi nefislerinden eşler yaratılmış olması değişik şekillerde açıklanmıştır. Bunlar arasında, insanın eşinin kendi özünden ve kendi türünden yani kadın ve erkeğin aynı özden yaratılmış olduğu mânası, Kur’an’ın diğer açıklamalarına en uygun görünenidir (bilgi ve değerlendirme için bk. Nisâ 4/1). Burada, cinsiyeti belirlemede erkek spermindeki kromozomların etkili olduğu gerçeğine işaret bulunduğu yorumu da yapılmıştır (bk. Ateş, VII, 17); tabii ki bu yorum, âyette erkeğe hitap edildiği ve “eşler”le kadınların kastedildiği anlayışına dayalıdır.
Âyetin “Onlara ısınıp kaynaşasınız” şeklinde çevirdiğimiz kısmı eşlerin yaratılış amacını açıklamakta, dolayısıyla insanın eşini kendisiyle huzur ve mutluluk bulacağı varlık olarak görmesini telkin etmektedir. Şu halde aile hayatında mutluluğun ön şartı eşlerin böyle bir bakış açısına sahip olmalarıdır.
“Sevgi ve şefkat duyguları” şeklinde tercüme ettiğimiz meveddet ve rahmet kelimeleriyle ilgili olarak tefsirlerde değişik yorumlar yapılmıştır; bunların ortak noktası şudur: “Eş olma” hissinin ve olgusunun, kan hısımlığına dayalı olmaksızın hatta –çoğu defa– yakın zamana kadar birbirlerini tanımayan iki ayrı cinsi çok güçlü psikolojik ve biyolojik bağlarla birbirine bağlaması, bunun üzerine insana yaraşır bir üreme ve yaşama biçiminin yani temelinde iffet anlayışı bulunan, karşılıklı güven, sevgi ve esirgeme duygularıyla geliştirilen aile kurumunun bina edilebilmesi, yüce Allah’ın insanlığa en büyük lutuflarındandır. Âyette ifade buyurulduğu üzere iyi düşünen kimseler için bundan çıkarılacak önemli dersler vardır.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 303Zevece زوج : İster benzer ister zıd olsun başka biriyle beraber olan her şeye زَوْجٌ denir. Bu kelime denklikle ilintilidir. زَوْجَة sözcüğü ise kötü bir lehçedir. زَوْج in çoğulu أزْواج dır. Bu kelime daha ziyade biri diğerine muhtaç olan eşya ve varlıklar için kullanılmaktadır. Mesela kadın-erkek, erkek-dişi, ayakkabı-mest vs. Fasih Arapçada evli çiftlerden her biri için de زَوْج kelimesi kullanılmaktadır.
Denmiştir ki اِثْنَيْنِ (iki) için زَوْج demek yanlıştır. Çünkü Arabların kelamında زَوْج diğerleriyle eşleşmiş tek sayıdır. Birbirine refakat eden اِثْنانِ (iki) için زَوْجانِ denilir.
Ezvac 3 şekilde tefsir edilir; a- Ezvac kelimesi ile birbirine helal olan erkek ve kadın kastedilmiştir.(2/25- 43/70) b- Ezvac kelimesi sınıflar manasında kullanılır. (26/7- 36/36- 13/3) c- Ezvac kelimesi denkler, birlikte olanlar, eş ve arkadaş olanlar manasında kullanılmıştır. (37/22- 81/7 )
Kuran diline göre zevciyyet, sadakat, veladet, muhabbet, viladet ve nikah unsurlarından birinin eksik oluşuyla ortadan kalkar, إمْرَأة olarak anılır. Bu ikinci vasıftan aşağılayıcı ve tahkir edici bir mana çıkarılmamalı, sadece bir dilin mantığının başka bir dilin mantığından farklı işlediğine dikkat edilmelidir.
Kuran ihanet, inanç farklılığı, dulluk, kısırlık gibi unsurların bulunduğu yerlerde zevc sözcüğünü kullanmaz, إمْرَأة ü kullanır.
Zevci eşi, imrae yi ise karısı veya kadını diye Türkçeye çevirmek mümkündür. Ancak bu sözcükler, Kuran mütercimlerinin çoğu tarafından gelişi güzel bir biçimde Türkçeye aktarılmış, mesela imrae sözcüğüne mukabil gelişi güzel bir biçimde herhangi bir tefrikte bulunmaksızın hatun, hanım, eş, karı, kadın sözcükleri kullanılmıştır.
Kuran'da, bütün canlılardaki (hayvan ve bitkiler) erkek ya da dişi olsun üremeye dikkat çekileceğinde yine bu kelime (zevc)
tercih edilmiştir. (Müfredat - Tahqiq - Bursevi - Mukatil b. Süleyman - Arap Dilinde Ezdad - Sabri Türkmen - Dücane Cündioğlu)
Kuran’ı Kerim’de bir isim ve bir fiil formunda 81 kere geçmiştir. (Mucemul Müfehres)
Türkçede kullanılan şekilleri zevc, zevce ve izdivacdır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ
Ayet atıf harfi وَ ‘la önceki ayete matuftur. مِنْ اٰيَاتِ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. اَنْ ve masdar-ı müevvel muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur.
خَلَقَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. لَكُمْ car mecruru خَلَقَ fiiline mütealliktir. مِنْ اَنْفُسِ car mecruru خَلَقَ fiiline mütealliktir. اَزْوَاجاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
لِ harfi, تَسْكُـنُٓوا fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte خَلَقَ fiiline mütealliktir.
تَسْكُـنُٓوا fiili نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. اِلَيْهَا car mecruru تَسْكُـنُٓوا fiiline mütealliktir.
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
جَعَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. بَيْنَكُمْ car mecruru amili جَعَلَ ‘nin mahzuf ikinci mef’ûlün bih’ine mütealliktir. مَوَدَّةً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. رَحْمَةً atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ف۪ي ذٰلِكَ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
اٰيَاتٍ kelimesi اِنَّ ’nin muahhar ismi olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır.
لِقَوْمٍ car mecruru اٰيَاتٍ ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir. يَتَفَكَّرُونَ fiili قَوْمٍ ‘nin sıfatı olup mahallen mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَتَفَكَّرُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
يَتَفَكَّرُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi فكر ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ
Ayet وَ ’ la önceki ayetteki …أن خلقكم cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. İlk cümle وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. Car mecrur مِنْ اٰيَاتِه۪ٓ mahzuf mukaddem habere mütealliktir.
مِنْ اٰيَاتِه۪ٓ izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması ayetlere tazim ve teşrif kazandırmış, ayetlerin kemâl vasıflara sahip olduğuna işaret etmiştir.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا cümlesi, masdar teviliyle muahhar mübtedadır. Müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur مِنْ اَنْفُسِكُمْ , ihtimam için mef’ûl olan اَزْوَاجاً ’e takdim edilmiştir.
اَزْوَاجاً ’deki tenvin, cins içindir.
لِتَسْكُـنُٓوا fiiline dahil olan لِ , ta’liliyyedir. Muzariyi gizli nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çevirmiştir. اَنْ ve masdar-ı müevvel mecrur mahalde olup خَلَقَ fiiline mütealliktir.
Aynı üslupta gelen وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle … خَلَقَ لَكُمْ cümlesine atfedilmiştir.
Cümlede mekân zarfı olan بَيْنَكُمْ ‘ün, mef’ûl olan مَوَدَّةً ’e takdimi önemi sebebiyledir.
Fiilin mef’ûlleri olan مَوَدَّةً ve رَحْمَةًۜ ’in nekre gelişi nev, tazim ve kesret ifade eder.
"Ve aranıza koydu”; erkeklerle kadınların arasına, ya da cinsin fertleri arasına "sevgi ve merhamet”; şehvet halinde ve diğer durumlarda evlilik vasıtasıyla. Diğer hayvanlarda ise öyle değildir. Bu da geçim işini düzenlemek içindir, ya da insan yaşamının tanışma ve yardımlaşmaya, bunun da sevişme ve merhamete dayalı olmasındandır. Sevginin cimadan, rahmetin de çocuktan kinaye olduğu da söylenmiştir. (Beyzâvî)
Sevgi, cinsi münasebetten kinayedir. Merhamet ise çocuktan kinayedir.
Denildi ki: Sevgi gençler için, merhamet ise yaşlılar içindir.” Yine denildi ki: Sevgi ve merhamet, Allah'tandır. Buğz ise şeytandandır. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl Ve Hakâîku’t Te’vîl)
اَزْوَاجاً kelimesi زوج ‘in çoğuludur. Zevc, eş demektir. Kadın ve erkekten yani karı ve kocadan her birine zevc denir. Arapçada kadın için ”zevce" ifadesinin kullanılması fasih değildir. زوجة ‘nin çoğulu زوجات şeklinde gelir. ”Kendinizden" demek, aynı zamanda başka cinsten değil, bizatihi kendi cinsinizden demektir. Bu anlam, ayete göre daha uygun düşmektedir. Nitekim aynı cinsten olmak, tanışıp kaynaşmaya; farklı olmak ise ayrılığa ve nefret duymaya sebep olur. (Ruhu’l Beyan)
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. ف۪ي ذٰلِكَ , mahzuf mukaddem habere müteallıktır. اِنَّ ’nin muahhar ismi olan لَاٰيَاتٍ ’e dahil olan لَ , tekid ifade eden lam-ı muzahlakadır.
Tecessüm ve cem’ ifade eden ذٰلِكَ ile duruma işaret edilmiştir.
Allah’ın, ayetin başında söylediği hususları net bir şekilde göstererek dikkati çekmek ve onları yüceltmek kastıyla gelen işaret ismi ذٰلِكَ ’de istiare vardır.
Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret edildiğinde istiare oluşur. Câmi’, her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
ذٰلِكَ bu delillere dikkat çekmek ve muhatabın zihnine iyice yerleştirmek için gelmiştir. اِنَّ ’nin haberi olarak takdimi de önemine işaret etmektedir.
İşaret ismine dahil olan ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla işaret edilenler içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. İşaret edilenler hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Bahsedilenlerin derecesinin yüksekliğini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
لِقَوْمٍ car mecruru, لَاٰيَاتٍ ’in mahzuf sıfatına mütealliktir.
Ayetin sonundaki muzari fiil sıygasındaki يَتَفَكَّرُونَ cümlesi لِقَوْمٍ için sıfattır. Sıfatlar ıtnâb babındandır. Muzari sıygada gelen cümle teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
قَوْمٍ ‘deki tenvin nev ve tazim ve لَاٰيَاتٍ kelimesindeki tenvin ise kesret tazim ifade eder.
يَتَفَكَّرُونَ fiili تفعّل babındadır. Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve taleb anlamları katar.
اٰيَاتٍ (ayetler) herkese hitap edecek şekilde umumi oldukları halde tefekkür eden topluma tahsis edilmiştir; çünkü o ayetlerden istifade edenler, ancak düşünenlerin meydana getirdiği bir toplumdur. (Ebüssuûd)
قَوْمٍ kelimesinin tefekkür vasfına bağlanması; tedricen oluşumuna gizli bir işarettir. Allah Teâlânın ilâhi kudretinin delillerine rağmen hidayet etmeyen müşriklere tariz vardır. Çünkü onlar tefekkür etmeyen bir kavim idiler. (Âşûr)
Kur’an-ı Kerim’de tefekkür: aklını kullanan bireylerin تعقُّل , geçmişin yaşanmışlığını idrak ederek تذكُّر , geleceğe yol bulmaları تدبُّر anlamında üçünü de kapsayan bir anlamın gerekli olduğu durumlarda kullanılmıştır. (Hasan Uçar, Kur’ân-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
Bu cümle, makablini açıklayan bir zeyil mahiyetindedir; bir de, zikredilen şeylerin, "ayetlerindendir" ifadesinden de anlaşıldığı gibi, bir tek ayet olmayıp birçok ayetleri kapsadığına dikkat çekmektedir. (Ebüssuûd)