Rûm Sûresi 59. Ayet

كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ  ...

Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle mühürler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 كَذَٰلِكَ işte böyle
2 يَطْبَعُ mühürler ط ب ع
3 اللَّهُ Allah
4 عَلَىٰ üzerini
5 قُلُوبِ kalbleri ق ل ب
6 الَّذِينَ kimselerin
7 لَا
8 يَعْلَمُونَ bilmeyen(lerin) ع ل م
 

İfade akışı incelendiğinde 59. âyette “ilimden nasibi olmayanlar” diye sözü edilenlerden maksadın zihniyet açısından câhil, gözünün önündeki gerçekleri ve delilleri görmezden gelme inadını sürdüren kimseler olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumdaki kimselerin kalpleri mühürlenmiştir; yani hakikatlere kulak vermemekte direnmeleri ve iradelerini kötü yolda kullanmaları sebebiyle ilâhî yardımdan mahrum edilmişler, kendi bağnazlıklarıyla başbaşa bırakılmışlardır (Zemahşerî, III, 209).

Sûre, sabrı ve inkârcılara karşı Allah’a güvenmeyi telkin eden vurgulu bir ifadeyle son bulmaktadır. 60. âyette Resûl-i Ekrem’e ve onun şahsında müminlere teselli ve moral verilmekte, aynı zamanda şartlardan etkilenmeksizin kendi çizgilerinde yürümeleri istenmektedir. Âyetin son cümlesi “İmana çağrı görevini aynı titizlikle sürdür, seni etkilemelerine fırsat verme, zihnine şüphe sokmalarına veya seni küçümsemelerine izin verme; onların tavırları seni üzüntüye, tedirginlik veya telâşa düşürmesin” gibi mânalarla açıklanmıştır. Bu âyetlerin Hz. Peygamber’in Medine’ye hicret için fikrî hazırlık yaptığı sıralarda indiği dikkate alınarak, burada, şartlar yeterince olgunlaşmadan hareket edilmemesi yönünde bir uyarının bulunduğu da düşünülebilir (Derveze, VI, 308).

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 328-329
 

كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ

 

كَ  harf-i cerdir.  مثل (gibi) demektir. Bu ibare, amili  يَطْبَعُ  olan mahzuf masdarın sıfatına mütealliktir. Takdiri;  طبعًا مثلَ ذلك الطبع يطبع اللهُ على قلوب الذين لا يعلمون (Allah bu mühürlemeye benzer şekilde akletmeyenlerin kalplerini mühürler.) şeklindedir.

ذا  işaret ismi, sükun üzere mebni, mahallen mecrur, ism-i mecrurdur.  ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir.

يَطْبَعُ  damme ile merfû muzari fiildir.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.  عَلٰى قُلُوبِ  car mecruru  يَطْبَعُ  fiiline mütealliktir.

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  لَا يَعْلَمُونَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَعْلَمُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümlede îcâz-ı hazif vardır.  كَذٰلِكَ , amili  يَطْبَعُ  olan mahzuf mef’ûlü mutlaka mütealliktir. Takdiri;  طبعًا مثلَ ذلك الطبع يطبع اللهُ على قلوب الذين لا يعلمون (Allah bu mühürlemeye benzer şekilde bir mühürle akletmeyenlerin kalplerini mühürler.) şeklindedir.

Bu takdire göre cümle, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır.

كَذٰلِكَ  kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem  كَ  hem de  ذٰ  işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, Duhan/28, c. 5, Suresi, s. 101)

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Kalplerin mühürlenmesi ifadesinde istiare vardır. Kalp hidayetin içine konulacağı mühürlenebilen bir kaba benzetilmiştir. Kâfirlerin büyüklenme ve inanmama konusundaki inatlarının ulaştığı şiddeti ifade etmek için bu istiare yapılmıştır.

قُلُوبِ  için muzâfun ileyh konumundaki ism-i mevsûlün sılası olan  لَا يَعْلَمُونَ  cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

يَطْبَعُ اللّٰهُ , kalpte bulunup onu ferahlatan ve doğruyu kabul etmesine vesile olan inceliklerin yok edilmesi anlamına gelmektedir. Bu inceliklerin yok edilmesinin sebebi; kalbi mühürlenenlere fayda vermeyeceğinin ve kalplerinde olumlu bir etki bırakmayacağının bilinmesidir. Anlatacaklarının boşa gideceğini bilen vaizin, etkilenmeyen ve faydalanma isteği olmayan birine anlatmaktan vazgeçmesi gibi.  يَطْبَعُ اللّٰهُ  ifadesi, kalplerinin katı olması, hırs ve pas bürümesi sebebiyle bu durumlarına kinaye yapılmıştır. İşte bu şekilde cahillerin kalpleri katılaşır ve paslanır. Öyle ki iyi/haklı insanlara, kötü/haksız damgasını vururlar. Böyle yapanlar Allah’ın yarattıkları arasında kötülüğün dibini bulanlardır. (Abdülcelil Bilgin, Kur’an’daki Deyimler ve Zemahşerî’nin Keşşâf’ı, 320)

والطَّبْعُ عَلى القَلْبِ  ifadesi ‘mühürlemek’ demektir, bu durumda kalplerin dini konuları anlamaya kabiliyeti olmaz. (Âşûr)