اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. الَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. عَمِلُوا atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.
الصَّالِحَاتِ mef’ûlun bih olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır. لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
لَهُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. جَنَّاتُ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur. النَّع۪يمِۙ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اٰمَنُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أمن ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
صَّالِحَاتِ kelimesi, sülasi mücerredi olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ ile tekid edilen cümle, faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümlesi formunda geldiği için sübut ve istimrar ifade eder.
İsm-i mevsûl اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. اِنَّ ’nin isminin ism-i mevsûlle gelmesi, habere dikkat çekmek ve bahsi geçenleri tazim ve teşvik içindir.
Has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan اٰمَنُوا , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtida-i kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)
Aynı üslupta gelen وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ cümlesi, mevsûlün sılası olan اٰمَنُوا ’ya hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir.
Buradaki عملوا الصالحات ibaresinin aslı عَمِلُوا الأعمال الصالحات şeklindedir. Mevsuf hazf edilmiş, sıfat söylenmiştir. Bu da onların (ve amellerinin) bu sıfatla ne kadar özdeşleştiklerini, kuvvetle vasıflandıklarını gösterir. Îcaz-ı hazif sanatıdır.
اِنَّ ’nin haberi olan لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِ cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.
لَهُمْ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. جَنَّاتُ النَّع۪يمِ muahhar mübtedadır.
Car mecrurun takdimi kasr ifade eder. Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur. Naim cenneti takdim kasrıyla onlara tahsis edilmiştir. Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur. Onlar hem mevsûf hem de maksûrun aleyhdir. جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ , hem sıfat hem de maksûrdur.
Ayet-i kerimede لَهُمْ car mecruru, cennetlere takdim edilerek ihtisas ifade edilmiştir. Çünkü naîm cennetleri sadece iman edip salih amel yapanlara mahsustur. Hemen arkasından orada ebedi kalacakları zikredilmiştir. Bu asla değişmeyecek vaattir çünkü Azîz Hakîm Allah'ın vaadidir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, Lokman Suresi 8, c. 2, s. 399)
Az sözle çok anlam ifade eden جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ izafetinde, sıfatın mevsufuna izafeti söz konusudur. Sıfat tamlaması, izafetin verdiği manayı karşılayamaz.
İzafette bu kişinin bu özelliği ile tanındığı, meşhur olduğu ve bu özelliğin onun tabiatı, karakteri haline geldiği manası vardır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkaf Suresi 20, c. 7, s. 238)
Ayetin metninde ters bir izafe ile جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ [naîm cennetleri] denilmesi, mübalağa içindir. (Ebüssuûd)
Denilmiştir ki النَّع۪يمِ (nimet) cenneti, sekiz cennetten biridir. Sözü edilen sekiz cennetin isimleri şöyledir: Dâru'l-Celâl. Dâru's-Selâm, Dâru'l-Karâr, Adn Cenneti, Me'vâ Cenneti, Huld Cenneti, Firdevs Cenneti ve Naîm Cennetidir. Vehb b. Münebbih İbn Abbas'tan bunu böyle rivayet etmiştir. (Ruhu’l Beyan)