سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | سُنَّةَ | sünneti (yasası) budur |
|
2 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
3 | فِي | arasındaki |
|
4 | الَّذِينَ |
|
|
5 | خَلَوْا | geçen(millet)ler |
|
6 | مِنْ |
|
|
7 | قَبْلُ | önceden |
|
8 | وَلَنْ | ve |
|
9 | تَجِدَ | (imkan) bulamazsın |
|
10 | لِسُنَّةِ | sünnetini (yasasını) |
|
11 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
12 | تَبْدِيلًا | değiştirmeğe |
|
İslâm dini, farklı inanç sahipleriyle birlikte yaşamayı reddetmiyor. Farklı inanan ve yaşayanlar yapılan sözleşmeye ve ülkenin kanun-larına, kurallarına riayet ettikleri sürece genel kural olarak müslümanların hak ve özgürlüklerinden yararlanarak yaşarlar ve gelişirler. Müslüman olmayan tebaa sözleşmeyi bozar, müslümanlara karşı düşmanlarla iş birliği yapar veya ülkenin kanunlarına, genel ahlâka ve kamu düzenine aykırı davranırlarsa önce uyarılırlar, sonra da –içinde sürgün ve ölümün de bulunduğu– çeşitli cezalara çarptırılırlar. Medine’de bulunan münafıklarla kalplerinde çürüklük bulunanlar; yani iman-inkâr arasında gidip gelenler, sûrenin başından beri örnekleri verilen çeşitli kötü fiilleri işlemişlerdi. Bunlar içinde halkın moralini bozmak için durmadan asılsız haber yayanlar, müslüman akıncıların harekâtı hakkında olumsuz yalan bilgiler verenler de vardı. Âyetler bunlara bir ders verme zamanının geldiğini bildiriyor ve gerekli uyarıyı yapıyor.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 401
سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ
Fiil cümlesidir. سُنَّةَ mahzuf fiilin mef’ûlü mutlakı olup fetha ile mansubdur. Takdiri, سنّ الله ذلك سنّة (Allah bunu sünneti olarak koydu) şeklindedir. اللّٰهِ lafza-i celâli muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
الَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl فِي harf-i ceriyle سُنَّةَ ’ye mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası خَلَوْا ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
خَلَوْا fiili mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. مِنْ قَبْلُۚ car mecruru خَلَوْا fiiline mütealliktir.
وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.
تَجِدَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. لِسُنَّةِ cer mecruru amili تَجِدَ’nin mahzuf mef’ûlun bihine mütealliktir. اللّٰهِ lafza-i celâli muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. تَبْد۪يلاً İkinci mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. سُنَّةَ اللّٰهِ, mahzuf bir fiilin mef’ûlü mutlakıdır. Takdiri, سنّ [sünnet olarak koydu]’dur.
Mef’ûlü mutlakın amilinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Bu takdire göre cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
Veciz anlatım kastıyla gelen سُنَّةَ اللّٰهِ izafetinde lafza-i celale muzaf olan سُنَّةَ şan ve şeref kazanmıştır.
Mecrur mahaldeki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ, harfi-cerle birlikte سُنَّةَ اللّٰهِ ’nin mahzuf haline mütealliktir. Sılası olan خَلَوْا مِنْ قَبْلُ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
Veciz anlatım kastıyla gelen سُنَّةَ اللّٰهِ izafetinde Allah Teâlâ'ya aid zamire muzaf olan سُنَّةَ şan ve şeref kazanmıştır.
مِنْ قَبْلُ car-mecruru, خَلَوْا fiiline mütealliktir. قَبْلُۜ , mahzuf bir kelimeye muzaftır. Kelimedeki ötre, muzafun ileyhten ivazdır.
(Allah'ın daha önce geçen kimseler hakkındaki kanunu gibi) tekid eden mastardır yani سن اللّه ذلك في الأمم الماضية (Allah bunu geçmiş ümmetlerde adet edinmiştir) demektir. O da peygamberlere münâfıklık edip onların sarsılmasına çalışanların ve benzerlerinin nerede yakalanırlarsa öldürülmeleridir. (Beyzâvî)
وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً
وَلَنْ تَجِدَ cümlesi atıf harfi ile makabline matuftur. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. لَنْ tekid ifade eder. Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret etmiştir.
Mef’ûl olan تَبْد۪يلاً ’deki tenvin kıllet ifade eder. Menfî siyakta nekre, umum ve şumule işarettir.
سُنَّةِ اللّٰهِ ayette önemine binaen tekrarlanmıştır. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Burada zamir makamında ism-i celâlin zahir olarak zikredilmesi, müsnedin yani verilen haberin kesinliğini ifade eder.
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
سُنَّةِ اللّٰهِ pekiştirici masdar konumunda olup [Allah peygamberlerine münafıklık edenlerin bulundukları yerde öldürülmesini sürekli başvurduğu bir uygulama kılmıştır.] anlamındadır. Mukātil “Tıpkı Bedir savaşına katılanlar öldürüldüğü ve esir alındığı gibi.” demiştir. (Keşşâf)