Ahzâb Sûresi 67. Ayet

وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا  ...

Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالُوا ve dediler ki ق و ل
2 رَبَّنَا rabbimiz ر ب ب
3 إِنَّا şüphesiz biz
4 أَطَعْنَا uyduk ط و ع
5 سَادَتَنَا beylerimize س و د
6 وَكُبَرَاءَنَا ve büyüklerimize ك ب ر
7 فَأَضَلُّونَا bizi saptırdılar ض ل ل
8 السَّبِيلَا yoldan س ب ل
 

Allah insanlara akıl vermiş, ona yardımcı olmak üzere peygamberlerle çok değerli bilgi ve ölçüler göndermiştir. Asıl kullanılacak olan bilgi araçları bunlardır. Bunları bırakıp da din, siyaset, cemiyet, sanat, medya vb. alanlarda meşhur veya karizma sahibi olmuş, otorite kazanmış olan veya öyle sunulan kimseleri taklit edenler, bunların söylediklerini ölçüp biçmeden, tenkide tâbi tutmadan kabul edip uygulayanlar ya doğru yoldan uzaklaşırlar veya tesadüfen onun üzerinde bulunsalar bile bunun şuurunda olamazlar. Hiç kimseyi, dünyada ve âhirette “Filân dedi ben de inandım ve yaptım” gibi bir mazeret kurtaramaz; “İnsana senin aklın ve iraden neredeydi diye?” sorarlar.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 403
 

وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli, nida ve cevap cümlesidir.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبَّ  muzâftır. Mütekellim zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Nidanın cevabı  اِنَّٓا اَطَعْنَا ’dır. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَا  mütekellim zamiri  اِنّ nin ismi olarak mahallen mansubdur.  

اَطَعْنَا  fiil cümlesi  اِنّ nin ismi olarak mahallen merfûdur.  اَطَعْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  سَادَتَنَا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

كُـبَرَٓاءَنَا  atıf harfi و ’la makabline matuftur.  كُـبَرَٓاءَنَا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَضَلُّونَا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih  olarak mahallen mansubdur.  السَّب۪يلَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

اَطَعْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  طوع ’dir.

اَضَلُّونَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  ظلل ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا

 

Hükümde ortaklık nedeniyle önceki ayetteki …يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا  cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا  cümlesi, nida üslubunda talebi inşâî isnaddır. Nida harfi mahzuftur. Bu hazif mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir. 

رَبَّـنَا  izafetinde, Rabb isminin günahkarlara ait zamire muzâf olması mütekellimin Allah’ın rububiyet vasfına sığınma isteğine işarettir. Nida üslubunda geldiği halde merhamet uyandırma manasında geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Nidanın cevabı olan  اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا  cümlesi,  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi lâzım-ı faide-i haber inkârî kelamdır.

Müsned olan  اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا , mazi fiil sıygasında gelerek hükmü takviye, hudûs, sebat ve istikrar ifade etmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ  ve isim cümlesi ve isnadın tekrarı sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadir Suresi 1)

سَادَةَ  lafzı  سَيِّدٍ ’in cemisidir. Fealetun veznindedir. Kavmin ve kabilenin melikleri gibi büyüklerine denir. (Âşûr)

كُـبَرَٓاءَ  lafzı, كَبِيرٍ ’in cemisidir. Aşiretin büyüklerine denir. Kişi babası için  كَبِيرِي  der. Çünkü bu lafız, aile reisleri için kullanılır. (Âşûr)

فَاَضَلُّونَا ٱلسَّبِیلَا۠  cümlesi, aynı üslupta gelerek  اِنَّٓ ’nin haberine  فَ  ile atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır.

اَطَعْنَا سَادَتَنَا  cümlesiyle  فَاَضَلُّونَا ٱلسَّبِیلَا۠  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

ٱلسَّبِیلَا۠ , Allah’ın dini anlamında mecaz-ı mürseldir. Sebil kelimesi yol demektir. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir. 

اَطَعْنَا  -  اَضَلُّونَا  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî,  سَادَتَنَا - كُـبَرَٓاءَنَا  kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

ٱلسَّبِیلَا۠ ’in sonundaki elif fasılaya riayet için gelmiş zaid harftir. 

كُـبَرَٓاءَنَا , lanetlenenlerin sayısını çoğaltmak için  كثيرا  ve lanetin en şiddetlisi ve en büyüğüne delalet etmek üzere de  كبيرا  şeklinde de okunmuştur. “İki katını…” buyurulması; bir kat kendisi saptığı, bir kat da başkasını saptırdığı içindir. (Keşşâf)

Ayet sonlarındaki fasılalar vakfın tesbiti ve bir sonraki cümlenin istînâfıyla ilgilidir.  Bu ayette sebil kelimesi, normal hallerde nahiv kurallarına göre sonuna elif harfini almaz. Burada ise ayet sonunu belirlemek ve bir sonraki ayetin istînâf olduğunu işaret etmek üzere elif harfini almıştır. Zemahşerî, elif harfinin fasıla olduğunu, Kur’an fasılalarının şiirdeki kafiye gibi değerlendirildiğini ve ayetleri birbirinden net bir şekilde ayırdığını belirtmektedir. (İsmail Bayer, Keşşâf Tefsirinde Belâgat Uygulamaları) 

Onların ululardan ve büyüklerden kastettikleri, kendilerine küfrü telkin eden öncüleridir. Onların, bu adamları ulu ve büyük olarak vasıflandırmaları, özürlerini kuvvetlendirmek içindir. Yoksa onların ulu ve büyük dedikleri kimseler hakir ve rezil bir halde bulunuyorlar. (Ebüssuûd)

Bundan önceki ayette gelecek fiil kipi (diyecekler) kullanıldığı halde burada geçmiş fiil kipinin (dediler) kullanılması şunun içindir: Onlar bu sözü, mezkûr sözleriyle beraber her zaman söylemezler; fakat bunu bir çeşit mazeret için söylerler. Bundan maksatları, kendilerini bu vartaya atan kimselerin azaplarının iki kat olmasıyla yüreklerinin soğumasıdır. Gerçi, bu sözlerinin, kurtuluşları için bir mazeret olarak kabul edilmeyeceğini de biliyorlar. (Ebüssuûd, Âşûr)