Sebe' Sûresi 28. Ayet

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا كَٓافَّةً لِلنَّاسِ بَش۪يراً وَنَذ۪يراً وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ  ...

Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا
2 أَرْسَلْنَاكَ biz seni göndermedik ر س ل
3 إِلَّا dışında
4 كَافَّةً bütün ك ف ف
5 لِلنَّاسِ insanlara ن و س
6 بَشِيرًا müjdeleyici olman ب ش ر
7 وَنَذِيرًا ve uyarıcı olman ن ذ ر
8 وَلَٰكِنَّ fakat
9 أَكْثَرَ çoğu ك ث ر
10 النَّاسِ insanların ن و س
11 لَا
12 يَعْلَمُونَ bilmezler ع ل م
 

“Bütün insanlara” şeklinde çevrilen kâffeten li’n-nâs ifadesi, “insanları uyarı ve tebliğ ile toplayıp birleştiren, onları küfür ve mâsiyetten engelleyen” şeklinde de anlaşılmıştır. Hatta bu anlamı savunan Zemahşerî “bütün insanlara” tarzında yorumlanmasını Arap dili kuralları açısından hatalı bulur (III, 260); fakat Taberî (XXII, 96) ve İbn Atıyye (IV, 420) burada kastedilen mânanın bu olduğunu yani Hz. Muhammed’in peygamberliğinin evrenselliğine vurgu yapıldığını ısrarla belirtirler (Arap dili kuralları açısından yapılan itiraza cevap için bk. Şevkânî, IV, 374-375).

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 435
 

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا كَٓافَّةً لِلنَّاسِ بَش۪يراً وَنَذ۪يراً 

 

وَ  istînâfiyyedir.  مَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَرْسَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

اِلَّا  hasr edatıdır. كَٓافَّةً  kelimesi  لِلنَّاسِ ın hali olup fetha ile mansubdur. 

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 

2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 

3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

لِلنَّاسِ  car mecruru  اَرْسَلْنَاكَ  fiiline mütealliktir.  بَش۪يراً  muhatap zamir  كَ nin hali olarak fetha ile mansubdur. 

نَذ۪يراً  atıf harfi وَ la makabline matuftur. 

اَرْسَلْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  رسل ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 

بَش۪يراً - نَذ۪يراً  kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. 

Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

 

وَ  atıf harfidir.  لٰكِنَّ  istidrak harfidir.  اِنَّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. Bazı müfessirlere göre de cümleyi tekid eder.

İstidrak; düzeltmek, telafi etmek, hatayı tamir etmek, kusuru örtmek gibi anlamlara gelir. Önceki sözden doğan eksikliği, hatayı veya yanlış anlaşılma ihtimalini istisnaya benzer biçimde ortadan kaldıracak bir kısmın getirilmesine istidrak adı verilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَكْثَرَ  kelimesi  لٰكِنَّ nin ismi olup lafzen mansubdur. Aynı zamanda muzâftır.  النَّاسِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

لَا يَعْلَمُونَ  cümlesi  لٰكِنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَعْلَمُونَ  fiili  نَ un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur.
 

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا كَٓافَّةً لِلنَّاسِ بَش۪يراً وَنَذ۪يراً 

 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir. Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.  وَ  istînâfiyye,  مَٓا  nefy harfi,  اِلَّا  hasr edatıdır 

Cümlede  مَٓا  ve  اِلَّا  ile oluşmuş kasr, Peygamber Efendimizin sadece müjdeci ve uyarıcı olduğunu vurgulu bir dille ifade etmektedir.

اَرْسَلْنَاكَ  fiilinin 2. mef’ûlü maksûr/mevsûf,  بَش۪يراً وَنَذ۪يراً  maksûrun aleyh/sıfat olmak üzere, kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. Kasr, hal sahibi ile hal arasındadır. 

لِلنَّاسِ ’den hal olan  كَٓافَّةً  kelimesinin mahzuf mef’ûlü mutlakın sıfatı olduğu da söylenmiştir. Takdiri …أرسلناك رسالة كافّة للناس  (Bir risaletle bütün insanlara gönderdik) şeklindedir.

بَش۪يراً , نَذ۪يراً  kelimeleri,  اَرْسَلْنَاكَ ’nin mef’ûlünden haldir. Hal, manayı tamamlamak ve zenginleştirmek için yapılan ıtnâbtır. 

Sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade eden  بَش۪يراً  - نَذ۪يراً  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve muvazene sanatı vardır.    

كَٓافَّةً de tevriye sanatı vardır. Burada uzak manası olan, engel olmak manasındadır. Yani insanların küfür ve masiyetine engel olmak manasındadır. Sonundaki  ةً  harfi de mübalağa içindir. Ama ilk anda akla yakın manası olan topluca gelir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

Bu ayeti yakın anlamıyla tercüme edilen  كَٓافَّةً  َkelimesi, Suyûṭî’nin, İbn Ḥacer’e atfettiği bir görüşe göre “Biz seni küfür ve günahtan alıkoymak üzere gönderdik” anlamını kazanmaktadır, sonundaki  ةً  ise mübalağa ifade eder ki bazı dil bilimcilere göre bu ayette de tevriye sanatı mevcuttur. (Suyûṭî, el-İtḳân, V. 1727)

كَٓافَّةً ’nin sonundaki müenneslik te'si mübalağa içindir. İfadede muzâfın hazf edildiği de söylenmiştir. Yani  ذا منع للناس من أن يشذوا عن تبليغك (Biz, seni insanların senin tebliğinden uzaklaşmalarına karşı önleme özelliğine sahip) yahut ta  ذا منع لهم من الكفر  onları küfürden engelleme özelliğine sahip olarak gönderdik, كف الثوب (Elbiseyi katladı, dürdü) tabiri de buradan gelmektedir. Çünkü iki yanını katlamış olur. (Kurtubî)


 وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

 

وَ  atıf harfidir. Cümle makabline matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. İstidrak manasındaki  لٰكِنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

لٰكِنَّ  harfi  اِنَّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. Bazı müfesirlere göre  لٰكِنَّ ’de  اِنَّ  gibi cümleyi tekid eder. 

Müsnedün ileyh olan  اَكْثَرَ النَّاسِ , veciz ifade için izafet formunda gelmiştir.

لٰكِنَّ ’nin haberi olan  لَا يَعْلَمُونَ ’nin muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam formunda gelmesi cümleye hükmü takviye, hudûs ve teceddüt anlamları katmıştır. Ayrıca muzari fiilde muhatabın muhayyilesini (hayal gücünü) harekete geçirerek dikkatini artıran tecessüm özelliği vardır.

Nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkip hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karineler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. Hükmü takviye demek; hükmü tekid etmek ve hükmün gerçeğe mutabık olduğunu ifade etmek demektir. Bunun Kur'an’da çok örneği vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

النَّاسِ  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Ayetin bu son cümlesi, Kur'an’da bir çok defa tekrarlanmıştır. Aralarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitlensin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı bir kere söylenmesi yeterli olurdu. 

لٰكِنَّ  istidrak (yanlış bir zannı gidermek) ilişkisi kurar. Sözde veya yazıda akla gelebilecek ferʻî anlamları uzaklaştırmaya yarar. Bu edat kendinden önceki cümleden çıkabilecek bir vehmi ve yanlış anlamayı kaldırmak için kullanılır ve anlam bakımından birbirinden ayrı iki söz arasına girer. (Abdullah Hacibekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, Doktora Tezi)