Sebe' Sûresi 35. Ayet

وَقَالُوا نَحْنُ اَكْثَرُ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۙ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ  ...

Yine, “Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir” demişlerdi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالُوا ve dediler ki ق و ل
2 نَحْنُ biz
3 أَكْثَرُ daha çoğuz ك ث ر
4 أَمْوَالًا malca م و ل
5 وَأَوْلَادًا ve evladça و ل د
6 وَمَا ve değiliz
7 نَحْنُ biz
8 بِمُعَذَّبِينَ azaba uğratılacak ع ذ ب
 

Her toplumda görülen sefahata dalmış varlıklı şımarık kesimin ilâhî bildirimler karşısında ortaya koyduğu çarpık mantığın ve küstah tavrın tasvir edildiği bu âyetlerde, rızkın asıl sahibi Allah Teâlâ olduğu halde bazı insanların yine O’nun verdiği imkânlara dayanarak O’na karşı direnmeye ve baş kaldırmaya çalışmasının tutarsızlığına dikkat çekilmektedir. Şayet onların gerekçeleri sağlıklı olsaydı o zaman insanlığın bütün imkânların paylaşımını kendi tercihlerine göre düzenleyebilmesi gerekirdi. Oysa bu hiçbir zaman gerçekleştirilememiştir (bk. Rûm 30/37). 

  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 458
 

وَقَالُوا نَحْنُ اَكْثَرُ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۙ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli  نَحْنُ اَكْثَرُ ’dur.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

Munfasıl zamir  نَحْنُ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  اَكْثَرُ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. 

اَمْوَالاً  temyiz olup fetha ile mansubdur.  اَوْلَاداً  atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.

Temyiz; kendisinden önce geçen müphem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harf-i cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye ‘bakımından, …yönünden’ şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan?” soruları sorulur. Temyiz ikiye ayrılır:

1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.

2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülmeyen mümeyyez.

(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) وَ atıf harfidir. 

مَا  cinsi nefyeden olumsuzluk harfi olup  لَيْسَ  gibi amel eder. İsmini ref haberini nasb eder.  نَحْنُ  munfasıl zamir,  مَا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur.  بِ  harfi zaiddir.

بِمُعَذَّب۪ينَ  kelimesi lafzen mecrur,  مَا ’nın haberi olarak mahallen mansub olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

بِمُعَذَّب۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i mef’ûlüdür. 

 

وَقَالُوا نَحْنُ اَكْثَرُ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۙ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ

 

Ayet atıf harfi وَ ’la önceki ayetteki … قَالَ مُتْرَفُوهَٓا  cümlesine atfedilmiştir. Allah Teâlâ müşriklerin sözlerini bildirmektedir. Müspet mazi fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  نَحْنُ اَكْثَرُ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداً , faide-i haber ibtidaî kelamdır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsned olan  اَكْثَرُ  ism-i tafdil kalıbındadır. Mübalağa ifade eder. 

اَوْلَاداًۙ , temyiz olan  اَمْوَالاً ’e matuftur. Cihet-i câmia, tezâyüftür.

اَمْوَالاً - اَوْلَاداً  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr ve muvazene sanatları vardır. 

Ayetin sonunda gelen  وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la makabline matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Sübut ifade eden isim cümlesinde nefy harfi  مَا , nakıs fiil  ليس  gibi amel etmiştir. 

Haberi olan  بِمُعَذَّب۪ينَ ’ye dahil olan  بِ  harfi zaiddir. Cümle faide-i haber inkârî kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

نَحْنُ nun tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

نَحْنُ اَكْثَرُ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۙ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ  sözleri, ya “ahiret azabı hiç yoktur” anlamındadır yahut ahiret azabı olduğu takdirde de Allah, dünyada kendilerine ikramda bulunduğuna göre ahirette de kendilerine ihanet etmeyeceği inancına binaendir. (Ebüssuûd)

Ayetteki, “Biz, azaba uğrayacaklardan değiliz” ifadesine gelince bu da “Ahirette böyle olmayacağız” demektir. Buna göre sanki onlar, “Bizim bu dünyadaki durumumuz, sizinkinden daha iyidir. Ahirette de azaba uğratılmayacağız” demişlerdir. Bu söz onlardan ya doğrudan o azabı inkâr ettiklerinden ötürü yahut da dünyadaki güzel hallerine kıyasla, ahiretteki durumlarının da güzel olacağına inandıkları için südur etmiştir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)