قُلْ اِنَّ رَبّ۪ي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُ لَهُۜ وَمَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُۚ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | إِنَّ | şüphesiz |
|
3 | رَبِّي | Rabbim |
|
4 | يَبْسُطُ | yayar |
|
5 | الرِّزْقَ | rızkı |
|
6 | لِمَنْ | kimseye |
|
7 | يَشَاءُ | dilediği |
|
8 | مِنْ | -ndan |
|
9 | عِبَادِهِ | kulları- |
|
10 | وَيَقْدِرُ | ve kısar |
|
11 | لَهُ | ona |
|
12 | وَمَا | ne ki |
|
13 | أَنْفَقْتُمْ | siz infak etseniz |
|
14 | مِنْ |
|
|
15 | شَيْءٍ | bir şey |
|
16 | فَهُوَ | O |
|
17 | يُخْلِفُهُ | onun yerine başkasını verir |
|
18 | وَهُوَ | ve O |
|
19 | خَيْرُ | en hayırlısıdır |
|
20 | الرَّازِقِينَ | rızık verenlerin |
|
Hayır amacıyla yapılan harcamalar Allah katında karşılıksız kalmadığı gibi gönül rızasıyla veren kişi bundan ötürü bir kayba da uğramış olmaz; onların yeri Allah Teâlâ tarafından bir şekilde doldurulur. Bu, ya yerine benzeri maddî imkânlar verilmesi ya da bitmez tükenmez bir hazine olan kanaat duygularının geliştirilmesi ve kişinin iç huzurunun arttırılması biçiminde olabilir (Zemahşerî, III, 262).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 440
قُلْ اِنَّ رَبّ۪ي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُ لَهُۜ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
Mekulü’l-kavli اِنَّ رَبّ۪ي يَبْسُطُ الرِّزْقَ ’dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
رَبّ۪ي kelimesi اِنّ ’nin ismi olup mukadder ى üzere mukadder fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri ى muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَبْسُطُ fiil cümlesi اِنّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. يَبْسُطُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. الرِّزْقَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. مَنْ müşterek ism-i mevsûl لِ harf-i ceriyle birlikte يَبْسُطُ fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası يَشَٓاءُ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
يَشَٓاءُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. مِنْ عِبَادِه۪ car mecruru mahzuf hale mütealliktir. Takdiri, من يشاء رزقه من عباده (rızkını kullarından kimi isterse...) şeklindedir.
يَقْدِرُ atıf harfi و ’la يَبْسُطُ fiiline matuftur.
يَقْدِرُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. لَهُ car mecruru يَقْدِرُ fiiline mütealliktir.
وَمَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُۚ
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَٓا iki fiili cezm eden şart ismidir. Mukaddem mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. اَنْفَقْتُمْ sükun üzere mebni, mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur. مِنْ شَيْءٍ car mecruru مَٓا ’nın mahzuf haline mütealliktir.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. يُخْلِفُهُ mübtadanın haberi olup mahallen merfûdur.
يُخْلِفُهُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
اَنْفَقْتُمْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi نفق ’dir.
يُخْلِفُهُۚ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi خلف ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur.
خَيْرُ mübtadanın haberi olup lafzen merfûdur. الرَّازِق۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ى’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. الرَّازِق۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan رزق fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قُلْ اِنَّ رَبّ۪ي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُ لَهُۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan اِنَّ رَبّ۪ي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ cümlesi, اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Veciz anlatım kastıyla gelen رَبّ۪ي izafetinde, Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca bu izafet Allah’ın rububiyet vasfıyla ona destek olduğunun işaretidir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Faide-i haber ibtidaî kelam olan يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ cümlesi اِنَّ ’nin haberidir. Müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl, لِ harfiyle birlikte يَبْسُطُ fiiline mütealliktir. Sılası olan يَشَٓاءُ cümlesi, müspet muzari fiil olarak gelmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs, tecessüm ve teceddüt ifade eder.
Genel olarak شَٓاءُ fiilinin mef'ûlü bu cümlede olduğu gibi hazf edilir. Çünkü ibham; ilgi uyandırır, muhatabı dinlemeye teşvik eder. Ancak mef'ûl alışılmadık, garip birşey olursa bu kuralın dışına çıkılarak zikredilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
يَشَٓاءُ fiiline müteallik عِبَادِه۪ izafetinde Allah’a ait zamire muzâf olması, kullar için tazim ve teşrif ifade eder.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ ve isim cümlesi ve isnadın tekrarı sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadir Suresi 1)
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اِنَّ ’nin haberi olan …يَبْسُطُ cümlesine وَ ’la atfedilen وَيَقْدِرُ cümlesinin atıf sebebi tezattır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
“Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol verir” sözünden sonra sadece “kısar” lafzıyla yetinilmiş “rızkı” ifadesi önceki cümleden anlaşıldığı için, hazfedilmiştir. Bu ihtibak sanatıdır.
İhtibâk, sözden düşürülmüş olan kelime veya ifadelerin, zikredilen kelime veya ifadeden hareketle tespit edilerek yerine konulmasıdır. (Suyûtî, İtkân, II, 831)
Bu cümle ile 36. ayetin ilk cümlesi tekrar edilmiştir. Bu tekrar önemli olan konuyu muhatabın zihnine iyice yerleştirmek amacına matuftur. İki cümle arasında reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır.
يَبْسُطُ - وَيَقْدِرُ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
وَمَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُۚ
Bu cümle, atıf harfi وَ ’la mekulü’l-kavle atfedilmiştir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Şart ismi olan مَا , şart fiili olan اَنْفَقْتُمْ fiilinin mukaddem mef’ûlüdür. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)
شَيْءٍ ’deki tenvin, nev ve kıllet veya kesret ifade eder.
فَ karinesiyle gelmiş cevap cümlesi olan فَهُوَ يُخْلِفُهُ , mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede müsned يُخْلِفُهُ , muzari fiil cümlesi olarak gelmiş, hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Bu ayeti kerimede şart cümlesi, cevap cümlesinin isim cümlesi olarak gelmesi ve müsnedün ileyhin fiil cümlesi olarak gelmiş olan haber cümlesine takdim edilmesi şeklinde üç çeşit tekid vardır. Allah’ın vadinin gerçekleşeceğini tekitli olarak bildirmiştir. (Âşûr)
Ey Resulüm! De ki: Allah, dilediğinin rızkını zaman zaman genişletir ve zaman zaman da daraltır. Bu itibarla siz yoksulluktan korkmayın; Allah yolunda harcayın ve ilâhî esintileri bekleyin. Siz Allah yolunda bir şey harcarsanız, o da ergeç onun yerine başkasını verir. Zaten Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır; başkaları, gerçek rızık veren olmayıp ancak rızkın ulaşmasında bir vasıtadır. (Ebüssuûd, Fahreddin er- Râzî, Âşûr)
وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ
Cümle atıf harfi وَ ’la makabline matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede müsned olan خَيْرُ , ism-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.
Müsned, veciz ifade kastıyla izafet şeklinde gelmiştir. Muzafun ileyhin ism-i fail vezninde gelmesi istimrara işaret eder.
İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur'an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delaleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, (Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)
الرِّزْقَ - الرَّازِق۪ينَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır.
Sayfadaki ayet sonlarındaki fasılaların وَ - نَ ve ي - نَ harfleriyle meydana getirdikleri seci, işitenleri cezbeden ses uyumu oluşturmuştur. Bu kelimelerde ayrıca lüzum ma la yelzem sanatı vardır.