فَالْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ نَفْعاً وَلَا ضَراًّۜ وَنَقُولُ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَالْيَوْمَ | o gün |
|
2 | لَا |
|
|
3 | يَمْلِكُ | gücü yetmez |
|
4 | بَعْضُكُمْ | birinizin |
|
5 | لِبَعْضٍ | diğerine |
|
6 | نَفْعًا | bir fayda vermeye |
|
7 | وَلَا | ve (yetmez) |
|
8 | ضَرًّا | zarar vermeğe |
|
9 | وَنَقُولُ | biz deriz |
|
10 | لِلَّذِينَ | kimselere |
|
11 | ظَلَمُوا | zulmeden(lere) |
|
12 | ذُوقُوا | tadın |
|
13 | عَذَابَ | azabını |
|
14 | النَّارِ | ateş |
|
15 | الَّتِي |
|
|
16 | كُنْتُمْ | olduğunuz |
|
17 | بِهَا | onu |
|
18 | تُكَذِّبُونَ | yalanlamakta |
|
فَالْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ نَفْعاً وَلَا ضَراًّۜ
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الْيَوْمَ zaman zarfı يَمْلِكُ fiiline mütealliktir.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَمْلِكُ merfû muzari fiildir. بَعْضُكُمْ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لِبَعْضٍ car mecruru يَمْلِكُ fiiline mütealliktir. نَفْعاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
لَا zaid harftir. لَا nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir. ضَراًّ atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.
وَنَقُولُ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
Cümle, atıf harfi وَ ’la لَا يَمْلِكُ ’ye matuftur.
نَقُولُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. اَلَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl لِ harf-i ceriyle birlikte نَقُولُ fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası ظَلَمُوا’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
ظَلَمُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli ذُوقُوا عَذَابَ ’dir. نَقُولُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
ذُوقُوا damme üzere mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. عَذَابَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
الَّت۪ي müfred müennes has ism-i mevsûl, النَّارِ ’ın sıfatı olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası كُنْتُمْ بِهَا ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَتُ)”dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir. Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كُنْتُمْ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. تُمْ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.
بِهَا car mecruru تُكَذِّبُونَ fiiline mütealliktir. تُكَذِّبُونَ fiili كُنْتُمْ ’un haberi olarak mahallen mansubdur.
تُكَذِّبُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
تُكَذِّبُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi كذب ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
فَالْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ نَفْعاً وَلَا ضَراًّۜ
فَ , atıf harfidir. Cümle önceki ayetteki … كَانُوا cümlesine matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında zaman ve mekân yönünden mutabakat vardır. Menfî muzari fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mukaddem zaman zarfı يَوْمَ , ihtimam için, müteallakı olan لَا يَمْلِكُ fiiline takdim edilmiştir.
المِلْكُ ; burada kudret manasında kullanılmıştır. Yani “birbirinize ne fayda ne de zarar vermeye muktedir değilsiniz” anlamındadır. (Âşûr)
لِبَعْضٍ car mecruru, نَفْعاً ’ın mahzuf haline mütealliktir.
Mef’ûl olan نَفْعاً ’daki tenvin kıllet ve nev ifade eder. Nefy siyakında nekre, umum ve şümule işarettir.
بَعْضُكُمْ fail, لِبَعْضٍ car mecrurdur. Bu iki kelime arasında reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır.
نَفْعاً ’a tezat nedeniyle atfedilen وَلَا ضَراًّۜ ’daki لَا , nefyi tekid içindir.
نَفْعاً (fayda) - ضَراًّۜ (zarar) kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
وَنَقُولُ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
Cümle önceki cümleye وَ ’la atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında zaman ve mekân yönünden mutabakat vardır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
Mecrur mahaldeki لِلَّذ۪ينَ has ism-i mevsûlu, نَقُولُ fiiline mütealliktir. Sılası ظَلَمُوا ’dur. Müspet mazi fiil sıygasında gelerek temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Mekulü’l-kavl cümlesi ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Bu emrin ihane (Âlûsî, Zemahşerî) yani küçük düşürme manasında olması sebebiyle cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ [Cehennem azabı tadın] ibaresinde istiare vardır. Azap, lezzetli bir yemeğe benzetilerek istiare yoluyla azabtan kaçamayacakları etkili bir tarzda ifade edilmiştir.
الَّت۪ي has ism-i mevsûlu النَّارِ ’nin sıfatıdır. Mevsûlün sılası olan كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ cümlesi, كَانَ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.
Car mecrur بِهَا , ihtimam ve fasılaya riayet için müteallakı olan تُكَذِّبُونَ fiiline takdim edilmiştir. (Âşûr)
كان ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesiyle olayın tekrarlanarak süreklilik arz ettiğine işaret edilmiştir. Ayrıca muzari fiilin tercih edilmesi, olayın muhatabın zihninde canlanmasını sağlamak içindir.
تُكَذِّبُونَ fiili, تفعيل babında gelerek kesret ifade etmiştir.