اِنّ۪ٓي اٰمَنْتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِۜ
اِنّ۪ٓي اٰمَنْتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِۜ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ي mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. اٰمَنْتُ بِرَبِّكُمْ cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
اٰمَنْتُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri تُ fail olarak mahallen merfûdur. بِرَبِّ car mecruru اٰمَنْتُ fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; فاسمعون (Beni dinleyin) şeklindedir.
اسْمَعُونِ fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki نِ vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen يَ ise mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur. Burada bu ي harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için fiilin sonunda bulunan نِ harfinin harekesi esre gelmiştir.
اٰمَنْتُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أمن ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
اِنّ۪ٓي اٰمَنْتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِۜ
Müstenefe olan ayet mekulü’l-kavle dahildir. Fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkâri kelamdır. Müspet mazi fiil sıygasında gelen اٰمَنْتُ بِرَبِّكُمْ cümlesi, اِنّ۪ٓ ’nin haberidir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrarı sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı Kadr/1.)
Müsnedin mazi fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs, sebat ve istikrar ifade etmiştir.
Veciz anlatım kastıyla gelen بِرَبِّكُمْ izafetinde Rabb isminin muhataplara ait zamire muzâf olmasında, Rablerinin onlar üzerindeki ihsan ve faziletleri konusundaki rububiyetini hatırlatmak manası vardır
Bir soruya cevap verilirken çoğunlukla cümlenin başında إِنَّ bulunur. Yani, lafzî ve mukadder soruların cevaplarının başında bulunur. Ya da soru soran kişinin, verilecek cevabın aksi bir düşünceye sahip olduğunun bilindiği durumlarda (yani inkâr makamında) cevabın başına إِنَّ gelir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
فَاسْمَعُونِۜ cümlesine dahil olan فَ , mahzuf şartın cevabına gelen rabıta harfidir. Takdiri فاسمعون (Beni dinleyin) olan şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Cevap cümlesi olan فَاسْمَعُونِ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Fiilin sonundaki nun vikaye, kesre mütekellim zamirinden ivazdır. Fasıla gözetilerek mütekellim zamiri hazf edilmiştir.
Mukadder şart ve mezkûr cevabından müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
فاسمعون (İşte bunu benden duyun) sözü bu kişinin imanını yüksek sesle, herkesin duyacağı bir şekilde, kekelemeden ilan ettiğine delalet eder. Bu da bu nedenle başına gelecek taşlanma, azap veya daha başka eziyetlere aldırmadığını gösterir.
Ayette أنا آمنت değil, إني آمنت buyurularak mana tekidli ve kuvvetli bir şekilde ifade edilmiştir.
Daha önce وَمَا لِيَ لَا أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي [Ben beni yaratana neden kulluk etmeyecekmişim?] (Yâ-Sîn/22) buyurulmuşken burada بربي [Rabbime] değil, بربكم [Rabbinize] buyurularak onların Rabbinin kendi Rabbi olduğunu, kendisini O'nun yarattığını, O'na geri döneceğini ve O’nun hepsinin Rabbi olduğunu açıklamıştır.
بربكم (Rabbinize) sözünün resullere hitap ettiği, yani davet ettiğiniz sizin Rabbinize iman ettim manasında olduğu da söylenmiştir. İşin doğrusu hitap hepsine birdendir. Resullerin Rabbi, kendisinin ve kavminin de Rabbidir. Bunu kavmin önde gelenlerine ilan etmiş ve kavminden resullere tabi olmalarını, davet ettiği şeye iman etmelerini istemiştir.
Hangi halde olursa olsun hakkı onların yüzlerine çarpmış, açıkça söylemiş ve imanını ilan etmesi sebebiyle başına gelecek şeylere aldırmamıştır.
Burada آمنت بربكم [Rabbinize iman ettim] demesi, آمنت بربي (Rabbime iman ettim) demekten evladır. Herkes kendi Rabbine iman eder ve bu sözün karşılığında أنا آمنت بربي أيضا (Ben de Rabbime iman ettim) der.
آمنت بربكم [Rabbinize iman ettim] demek resullerin davet ettiği Rabbe delalet eder. Eğer bundan maksat kavminin taptığı Rab olsaydı, 20. ayetteki اتبعوا المرسلين [Uyun o gönderilmiş olanlara] sözünü söylemezdi. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.2, s.122)
Habîb-i Neccar'ın, imanını tekid (gerçekten) ile ifade etmesi, istekli ve gönüllü olarak iman ettiğini belirtmek içindir.
Habîb-i Neccar'ın, Rabbi elçilere izafe etmesi (Rabbiniz’e), imanını ziyadesiyle açıklamak, bu imanının onların Rabbine mahsus olduğunu açıklamak ve onlara uyduğunu bildirmek içindir. Sanki şöyle demiş oluyor: قال بربكم الذي ارسلكم او الذي تدعوننا الى الايمان به ‘Ben, sizi gönderen Rabbinize yahut bizi kendisine iman etmeye davet ettiğiniz Rabbe iman ettim.’ (Ebüssuûd)