لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَياًّ وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ
Kur’an’ın indiriliş amacının kısa ve öz bir ifadeyle ortaya konduğu bu âyette, iki temel sonuca değinilmektedir. Akıl nimetini gereğince değerlendirebilen ve iman ışığının gönlüne girmesini önlemek için özel bir çaba harcamayan yani basireti açık, ruhuyla, aklıyla, yüreğiyle diri olanlar bu mesajdan gerekli uyarıları alabilecekler; bağnaz biçimde inkârcılığa sarılanlar ise, –artık mazeretleri kalmayacağından– cezaya müstahak olacaklar, böylece şuurlu varlıkları yaratırken yüce Allah’ın belirlediği hüküm (cehennemi şeytana uyanlarla dolduracağına dair sözü) yerine gelmiş olacaktır (Taberî, XXIII, 27-28; İbn Atıyye, IV, 462; bu söz hakkında bk. 6. âyetin tefsiri). İlk cümlenin öznesi genellikle Kur’an olarak düşünülmüştür; özne açık isim olmadığı için bunu “Peygamber uyarsın diye” şeklinde anlamak da mümkündür. Ayrıca “uyarasın diye” anlamına gelen bir kıraat de vardır. Fakat her iki duruma göre ifadenin özünde bir değişiklik olmamaktadır (Zemahşerî, III, 292; Şevkânî, IV, 435).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 510
لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَياًّ وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ
لِ harfi, يُنْذِرَ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte mahzuf fiiline mütealliktir. Takdiri, أنزل ‘dir.
يُنْذِرَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası كَانَ حَياًّ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri هُو ’dir. حَياًّ kelimesi كَانَ ’nin haberi olup lafzen mansubdur. يَحِقَّ atıf harfi وَ ‘la يُنْذِرَ ‘a matuftur.
يَحِقَّ mansub muzari fiildir. الْقَوْلُ fail olup lafzen merfûdur. عَلَى الْكَافِر۪ينَ car mecruru يَحِقَّ fiiline müteallik olup cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
يُنْذِرَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نَذَرَ ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَياًّ وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ
Ayetin ilk cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. Sebep bildiren harf-i cer lam-ı ta’lilin gizli أنْ ‘le masdar yaptığı لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَياًّ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde olup mahzuf fiiline mütealliktir. Takdiri, أنزل (İndirdi) ‘dir. Bu takdire göre cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَنْ ’in sılası olan كَانَ حَياًّ , nakıs fiil كان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir.
وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ cümlesi, … لِيُنْذِرَ cümlesine matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil, teceddüt istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Ayet-i kerimede geçen لينذر ((Gelecek tehlikeleri) haber vermek) sözüyle kastedilen uyarıcı Kur'an veya resuldür, her ikisi de uyarıcıdır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 2, s.322)
حَياًّ ifadesinde istiare vardır. Burada diri ( حَياًّ ) ile kastedilen, gaflet halindeyken uyarıldığında uyanan, öğüt verildiğinde dinleyen kimsedir. Burada Allah Teâla, uyarıdan yararlanan mümine kurtulacağı için diri (hayy) ismini vermiş; uyarılara kulak vermeyen kâfire de helak olacağı için ölü (meyyit) adını vermiştir. (Şerîf er-Râdî, Kur’an Mecazları)
لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَياًّ [Diri olanları uyarması için] ve وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ [kâfirlere azabın hak olması için] cümleleri arasında mukabele sanatı vardır.
Uyarma, diri kimseye tahsis edilmiş, çünkü uyarıdan faydalanan o kimselerdir.
"Diri olan kimseyi uyarasın ve kâfirlere o azap hükmü hak olsun diye."Ve küfürde ısrar edenlere de azap hükmü hak olsun diye.
Bu kâfirlerin, diri karşıtı olarak zikredilmesi, bize bildiriyor ki, o kâfirler, ilâhî marifet olan hayat eserleri ile hükümlerinden yoksun olduklarından dolayı hakikatte ölüler gibidirler. (Ebüssuûd)