اِنَّ ذٰلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ اَهْلِ النَّارِ۟
İnkârcıların “vaktiyle kötülerden saydıkları adamlar”, onların bâtıl inançlarını ve erdemsiz yaşayışlarını reddeden, bu sebeple de onlar tarafından değersiz sayılıp alay ve hakarete mâruz kalan müminlerdir. Burada, inkârcıların âhiretteki kötü âkıbetleriyle yüz yüze gelince asıl değersizlerin, hor görülmeyi hak edenlerin kendileri olduğunu anlayacaklarına işaret edilmektedir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 588اِنَّ ذٰلِكَ لَحَقٌّ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ذٰلِكَ ism-i işareti اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. حَقٌّ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.
تَخَاصُمُ اَهْلِ النَّارِ۟
İsim cümlesidir. تَخَاصُمُ mahzuf mübtedanın haberidir. Takdiri, هو şeklindedir.
تَخَاصُمُ haber olup lafzen merfûdur. اَهْلِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır. النَّارِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اِنَّ ذٰلِكَ لَحَقٌّ
Ayetin ilk cümlesi istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
اِنّ۪ٓ ve lam-ı tekid, cümlede beraberce bulunursa bu cümle, üç kez tekrar edilen cümle gibi olur. Çünkü اِنّ۪ٓ kelimesi, cümlede iki kez tekrar gücünü taşır, buna lam-ı tekid de ilave edilince, üçüncü tekrar sağlanmış olur. (İtkan, c.2, s.176)
اِنَّ ’nin isminin ismi işaret olarak gelmesi işaret edilenin önemini vurgulayarak tahkir ifadesi içindir.
İşaret isminde istiare vardır. Tecessüm ve cem’ ifade eden ذٰلِكَ ile duruma işaret edilmiştir.
Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
ذٰلِكَ ile muşârun ileyh en kâmil bir şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Mûsâ, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan Suresi 57, s. 190)
Cehennem ehlinin buraya kadar hikâye edilen tartışması bir gerçektir; mutlaka vuku bulacaktır. (Ebüssuûd)
تَخَاصُمُ اَهْلِ النَّارِ۟
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Bu ifade ذٰلِكَ ‘nin sıfatı olarak َتَخَاصُم şeklinde mansub da okunmuştur; zira işaret isimleri cins isimlerle sıfatlanır. (Keşşâf)
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. تَخَاصُمُ , takdiri هو (o) olan mübteda için haberdir.
Bu takdire göre sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
تَخَاصُمُ ‘nun اَهْلِ النَّارِ۟ ‘a izafesi nar ehlinin tümünün birbiri ile çekişeceğini ifade eder. (Âşûr)
تَخَاصُمُ - اَهْلِ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
Şayet bu konuşmaya neden çekişme denilmiş? dersen şöyle derim: Onların konuşmaları ve aralarında geçen soru-cevap şeklindeki diyalog, düşmanlar arasında gerçekleşen konuşmaya benzetilmiştir; zira önderlerin [Merhaba yok bunlara!] (Sād 38/59) demesi, tâbilerin de [Asıl size merhaba yok be!] (Sād 38/60) demeleri çekişme türü bir konuşmadır. Bu sebeple, konuşmanın bütününe -çekişmeyi de kapsadığı için- çekişme denmiştir. (Keşşâf)
Hak Teâlâ, bu sözleri bir تَخَاصُمُ davalaşma olarak isimlendirmiştir. Çünkü, liderlerin, "Onlar, rahat (yüzü) görmesinler" şeklindeki sözlerine karşılık; tabi olanların, "Asıl siz rahat (yüzü) görmeyin" şeklindeki sözleri bir çekişmeyi ifade etmektedir. (Fahreddin er-Râzî)
الْاَشْرَارِۜ - الْاَبْصَارُ - النَّارِ۟ gibi ayet sonları birbirine uygundur. Bu Kur'an’ın özelliklerindendir. Böyle parlak anlatım ve tatlı nağmeler, ruhun vücutta akışı gibi, insanın nefsinde akar. Allah'a yemin ederim ki, ben, Kur'an'ı her okudukça içimde bir coşku hissediyorum. Zira Kur'an’ın kulağa hoş gelen tatlı bir etkisi vardır. Bazen, farkına varmadan, şarkı ve nağmeye düşkün olanların temayülünden daha çok, coşup oynayasım geliyor. Bu, sadece Kur'an'daki ifadenin parlaklığından dolayıdır. Muhakkak ki beyanda bir tür sihir vardır diyen Allah Resulü doğru söylemiştir.
(Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsir)
إِنَّ ذَ ٰلِكَ لَحَقࣱّ تَخَاصُمُ أَهۡلِ ٱلنَّارِ tezyîl cümlesidir. (Âşûr)