اَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِۚ
“Hakkında azap hükmü kesinleşmiş kimse” tefsirlerde genellikle inkârcı tutumu sebebiyle azabı hak etmiş kişi olarak açıklanmış; âyet, “Kim azabı hak ederse artık o kişi ateşe atılacak ve senin onu kurtarman da mümkün olmayacaktır” şeklinde yorumlanmıştır. 16. âyette inkârcıların âhiretteki cezaları hakkında bilgi verilirken cehennemin katlarından söz edilmişti; 20. âyette ise “Rablerine karşı gelmekten sakınanlar” için kat kat cennet köşkleri hazırlandığı bildirilmektedir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 609اَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ
Hemze istifham harfi, فَ istînâfiyyedir. مَنْ iki muzari fiili cezm eden şart ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur. حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ fiil cümlesi mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
حَقَّ fetha üzere mebni mazi fiildir. عَلَيْهِ car mecruru حَقَّ ‘ya mütealliktir. كَلِمَةُ fail olarak mahallen merfûdur. الْعَذَابِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِۚ
Hemze istifham harfi, فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir.
Munfasıl zamir اَنْتَ mübteda olarak mahallen merfûdur. تُنْقِذُ fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
تُنْقِذُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ’dir. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. فِي النَّارِ car mecruru mahzuf sılaya mütealliktir.
تُنْقِذُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi نقذ ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
اَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِۚ
Şart üslubunda gelmiş ayette فَ , istînâfiyye, hemze inkarî istifham harfidir. Şart cümlesi olan مَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde şart ismi مَنْ , mübteda, حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ cümlesi, haberdir.
Müsnedin mazi fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, sebat ve istikrar ifade etmiştir.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur olan عَلَيْهِ , konudaki önemine binaen faile takdim edilmiştir. كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ , muahhar faildir.
Cümle istifhâm üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkar kastı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
Ayrıca istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır. Çünkü ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır.
فَ karinesiyle gelen cevap cümlesi اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِۚ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. İnkârî istifham harfi hemze, şart cümlesindekini tekid için tekrarlanmıştır.
Cümlede müsned olan تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِۚ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi, dolayısıyla müsnedün ileyhin fiile takdimi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Fiilin mef’ûlü olan müşterek ism-i mevsul مَنْ ’in sılası mahzuftur. Car mecrur فِي النَّارِۚ , bu mahzuf sılaya mütealliktir. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
فِي النَّارِۚ ibaresindeki فِي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla ateş, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü ateş hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ateşin etkisini tekid etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her iki durumdaki mutlak irtibattır.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Cümlede aynı kişiyi gösteren ikinci mevsûl, zamir makamında zahir zikirle yapılan, tahkir ifade eden ıtnâb sanatıdır.
Ayeti tefsîr eden Beyzâvî buradaki istifhamın belâğî anlamıyla ilgili olarak son derece incelik arzeden şu izahı yapar: Bu cümle bir şart cümlesidir. Sözün akışından anlaşıldığına göre bu cümle hazfedilmiş bir ifadeye matuftur. Bunun takdiri de şöyledir: ‘’ üzerine azap hak olmuş kimsenin işi senin elinde midir ki onu kurtarabilirsin?’’ Buradaki istifham edatı hemze inkâr, red ve istib’âd (استبعاد; uzak görme) anlamı ifade etmektedir. Yani böyle bir kimseyi hidayete erdirmeye ve azaptan kurtarmaya senin gücün yetmez anlamındadır. اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِ cümlesi ise ceza (cevap) cümlesidir. Ceza cümlesinin başında soru edatı hemzenin tekrar edilmesi inkâr edilen şeyi tekid etmek ve akıldan uzak olduğunu göstermek içindir. İfadenin اَفَاَنْتَ تُنْقِذُهِ şeklinde zamirli gelmeyip de zamir yerine النَّارِ isminin kullanılması da aynı şekilde bu anlamı tekid etmek ve üzerine azap hükmü verilmiş olan kimsenin bizzat azaba duçar olmuş kimse gibi olduğuna dikkat çekmek içindir. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi Ve Uygulanışı)
مَنْ النَّارِ ifadesi, azap kendilerine vacip olmuş, azabı hak etmiş kişiler demektir. Bu cümlede mecaz-ı mürsel vardır. Yüce Allah burada neticeyi zikretmiş, sebebi kastetmiştir. Çünkü dalalet ateşe girmeye sebeptir. Alakası sebebiyettir. Sebebiyet alakası, bir şeyin sebebini zikredip müsebbibini kastetmek, müsebbep yerine sebebi zikretmek anlamına gelir. Bu sanata zikr-i sebep irade-i müsebbep de denir.
Bu ayet, ‘senin onu hidayete erdirmeye gücün yetmez’ manasına gelmektedir. Ayet Hz. Peygamber’e (sav) bir tesellidir. Çünkü onların iman etmelerini çok arzuluyordu. Allah peygamberine kimin dalalet ve helak ehli olduğunu, hidayete güç yetiremeyeceğini bildirmektedir. (Süleyman Recep Çıbıklı, Söz Sanatları Açısından Meâl Problemleri)
Bu ayet-i kerime ile şu hakikate dikkat çekilmektedir: Hakkında azap hükmü verilmiş olan, Cehenneme girmiş gibidir ve Peygamberimizin, onları imana davet etme gayreti, onları ateşten kurtarmak çabası sayılır. (Ebüssuûd)