Nisâ Sûresi 104. Ayet

وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَٓاءِ الْقَوْمِۜ اِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً۟  ...

Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah’tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَا
2 تَهِنُوا gevşeklik göstermeyin و ه ن
3 فِي
4 ابْتِغَاءِ takibetmekte ب غ ي
5 الْقَوْمِ o topluluğu ق و م
6 إِنْ eğer
7 تَكُونُوا siz ك و ن
8 تَأْلَمُونَ acı çekiyorsanuz ا ل م
9 فَإِنَّهُمْ onlar da
10 يَأْلَمُونَ acı çekmektedirler ا ل م
11 كَمَا gibi
12 تَأْلَمُونَ sizin acı çektiğiniz ا ل م
13 وَتَرْجُونَ ve siz ummaktasınız ر ج و
14 مِنَ
15 اللَّهِ Allah’tan
16 مَا şeyleri
17 لَا
18 يَرْجُونَ onların ummayacakları ر ج و
19 وَكَانَ ك و ن
20 اللَّهُ Alah
21 عَلِيمًا bilendir ع ل م
22 حَكِيمًا hüküm ve hikmet sahibidir ح ك م
 

وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَٓاءِ الْقَوْمِۜ 


Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَهِنُوا  fiili  نَ ’un hazfiyle meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

فِي ابْتِغَٓاءِ  car mecruru  تَهِنُوا  fiiline müteallıktır.  الْقَوْمِ  kelimesi muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

 اِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ


اِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezm eder.  تَكُونُو  fiili  نَ ’un hazfıyla nakıs meczum muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

تَكُونُوا nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur. تَأْلَمُونَ  fiili  تَكُونُوا’nun haberi olarak mahallen mansubtur.  تَأْلَمُونَ  fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir.  Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. Muttasıl zamir  هُمْ  [onlar]  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.

يَأْلَمُونَ  fiili  اِنَّ’nin haberi olarak mahallen merfudur.  يَأْلَمُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

كَ  harf-i cerdir.  مَا  ve masdar-ı müevvel,  كَ  harf-i ceriyle birlikte mahzuf mef’ûlu mutlaka müteallıktır. Takdiri,  ألما كألمكم (Sizin eleminiz gibi bir elem) şeklindedir.

تَأْلَمُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

 

وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَۜ


Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  تَرْجُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  مِنَ اللّٰهِ  car mecruru  تَرْجُونَ  fiiline müteallıktır.

مَا  müşterek ism-i mevsûlu, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  يَرْجُونَ’dir. İrabtan mahalli yoktur.

يَرْجُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  


وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً۟


وَ  istînâfiyyedir.  كَانَ  nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, كَانَ ’nin ismi olup lafzen merfûdur.

عَل۪يمًا  kelimesi  كَانَ ’nin haberidir.  حَك۪يمًا  ise  كَانَ ’nin ikinci haberidir.


 

وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَٓاءِ الْقَوْمِۜ


وَ  istînâfiyye,  لَا  nahiyedir. Ayetin ilk cümlesi nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

تَهِنُوا  fiilinin masdarı  وهن kelimesidir. Yaratılışta veya ahlakta zayıflık, anlamındadır. [Düşman kavmi takipte gevşemeyin]  ifadesi müminlerin savaşta hep üstün ve baskın konumda olmaları gerektiğini bildirir. ْالْقَوْمِۜ  ile umum söylenmiş, hususi olarak kafir düşman kavim kastedilmiştir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)


  اِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ


Fasılla gelen cümle ta’lîliyyedir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet muzari fiil sıygasındaki şart cümlesi  تَكُونُوا تَأْلَمُونَ  faide-i haber ibtidaî kelamdır.

كان’nin haberinin muzari fiille gelmesi iki manaya delalet eder:

1- Geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemlere,

2- Geçmişte mutat olarak yapılan ve âdet haline gelmiş davranışlara (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı 41)

فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesi  فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ  ise  اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkarî kelamdır.  اِنَّ ’nin haberi muzari fiil cümlesi formunda gelerek hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.

Masdar harfi  مَا  ve akabindeki cümle masdar tevilindedir. Teşbih harfi nedeniyle cer mahallinde,  يَأْلَمُونَ  fiiline müteallıktır. 

Cümlede mufassal teşbih vardır.

تَأْلَمُونَ - يَأْلَمُونَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

 

وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَۜ


وَ  istînâfiyyedir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mef’ûl yerinde olan müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın  sılası  لَا يَرْجُونَ  menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

تَرْجُونَ - لَا يَرْجُونَ  fiilleri arasında tıbâk-ı selb sanatı, lafza-i celâlin zikrinde tecrîd sanatı vardır.


وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً۟

 

وَ  istînâfiyyedir.  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

كَانَ ’nin isminin bütün kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâl telezzüz, teberrük ve kalplerde haşyet uyandırmak amacına matuftur. 

Allah Teâlâ kendi vasıflarını  كَانَ  ile birlikte kullandığında aslında bizlere bildirmeden hatta bizleri yaratmadan önce bu vasıflarla muttasıf olduğunu haber vermektedir. Bu sıfatlar ezelde hiç bir şey yokken Allah’ın zatıyla birlikte vardı, ezelî olan ebedidir. Bu yüzden umumiyetle geçmiş zamana delalet eden  كَانَ  bu durumda cümleye kesinlik kazandırmaktadır. Onun vasıfları ezelden ebede kadar devam edecektir. Bunun aksini hiç kimse düşünemez. Râgıb el-İsfahânî  كَانَ ’nin geçmiş zaman için kullanıldığını, Allah ile ilgili sıfatları ifade ederken ezel anlamı kattığını belirtmiştir. Bu fiilin, bir cinste var olan bir vasıf ile ilgili kullanılması durumunda  söz konusu vasfın o cinsin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladığını ve ona dikkat çektiğini ifade eder. (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı 41)

Cümlede mütekellim Allah Teâlâ’dır. Bu nedenle  اللّٰهُ  isminde tecrîd sanatı vardır.

Haber olan iki vasfın, aralarında  و  olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. Ayrıca bu sıfatlarla ayetin anlamı arasındaki mükemmel uyum, teşâbüh-i etrâf sanatıdır.

عَل۪يمًا حَك۪يمًا  şeklindeki mübalağa kalıbındaki sıfatlar arasında mürâât-ı nazîr ve muvazene sanatları vardır.

Burada zamir makamında ism-i celilin zahir olarak zikredilmesi, hükmün illetini bildirmek içindir. Çünkü (Allah kelimesinin masdarı olan) ulûhiyet, Allah Teâlâ'nın kemâl sıfatlarını ifadede asıldır. (Ebüssuûd)

Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.