وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً ف۪يهَاۖ وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَمَنْ | ve kim |
|
2 | يَعْصِ | karşı gelir |
|
3 | اللَّهَ | Allah’a |
|
4 | وَرَسُولَهُ | ve Elçisi’ne |
|
5 | وَيَتَعَدَّ | ve aşarsa |
|
6 | حُدُودَهُ | O’nun sınırlarını |
|
7 | يُدْخِلْهُ | (Allah onu) sokar |
|
8 | نَارًا | ateşe |
|
9 | خَالِدًا | sürekli kalacağı |
|
10 | فِيهَا | içinde |
|
11 | عَذَابٌ | bir azab |
|
12 | مُهِينٌ | alçaltıcı |
|
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً ف۪يهَاۖ
وَ atıf harfidir. مَنْ şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. يَعْصِ şart fiili olup illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Aynı zamanda mübtedanın haberidir.
اللّٰهَ lafza-i celâli, mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. رَسُولَهُ kelimesi lafza-i celâle atıf harfi وَ ’la matuftur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَتَعَدَّ حُدُودَهُ cümlesi atıf harfi وَ ’la يَعْصِ fiiliine müteallıktır. يَتَعَدَّ meczum muzari fiildir. Alameti illet harfinin mahzuf oluşudur. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. حُدُودَهُ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Şartın cevabı يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا ف۪يهَاۖ ’dır. يُدْخِلْ meczum muzari fiildir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. نَارًا ikinci mef’ûlun bih olarak mansubtur. خَالِدًا hal olup mansubtur. ف۪يهَا car mecruru خَالِدًا’e müteallıktır. خَالِدًا kelimesi sülâsî mücerred olan خلد fiilinin ism-i failidir.
وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir. لَهُ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. عَذَابٌ muahhar mübtedadır. مُه۪ينٌ۟ ise عَذَابٌ kelimesinin sıfatıdır.
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً ف۪يهَاۖ
Cümle, önceki ayetteki مَنْ يُطِعِ اللّٰهَ’ye matuftur. Vasıl sebebi tezattır. Şart üslubunda haberî isnaddır.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ cümlesi şarttır.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا ف۪يهَاۖ cümlesi şartın cevabıdır.
Müsnedin muzari fiille gelmesi hudûs, teceddüt ve hükmü takviye ifade eder. Ayrıca muzari fiildeki tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesi etkilenir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهَ isminin zikri tecrîd sanatıdır.
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip mübteda olan مَنْ ’in haberidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
رَسُولَهُ izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması resul için şan ve şereftir.
Cümlede Allah’a asi olmak ifadesinden sonra Resulüne asi olmanın zikredilmesi, hususun umuma atfı babında ıtnâb sanatıdır.
Aynı üslupla gelen وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ cümlesi tezayüf sebebiyle makabline atfedilmiştir.
حُدُودَهُ izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması حُدُود’a şan ve şeref kazandırmıştır.
Önceki ayetteki وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ cümlesiyle وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا ف۪يهَاۖ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
Eğer isyandan kasıt, büyük günahlar ve yüce Allah'ın emirlerini aşıp çiğnemek ise o takdirde ebedi kalış, uzunca bir süreyi ifade etmek üzere istiare yoluyla kullanılmış bir kelimedir. (Elmalılı)
وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟
يُدْخِلْهُ cümlesine وَ’la atfedilen cümlede cihet-i câmia temasüldür. Takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.
Haberin takdimi kasr ifade eder. Cümle faide-i haber talebî kelamdır. O horlayıcı azabın onlara mahsus olduğu kasr üslubuyla etkili bir biçimde belirtilmiştir.
Müsnedün ileyh olan عَذَابٌ kelimesinin nekre gelmesi nev, tazim ve kesret ifade etmiştir.
عَذَابٌ’daki tenvin, azabın hakikatinin ancak Allah tarafından bilineceğine işaret eder.
مُه۪ينٌ۟ sıfat olarak gelmiştir. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Onun için sabit olan cismanî ateş azabının yanı sıra bir de mahiyeti bizce müphem olan ruhanî bir azap da vardır. Nitekim bu azabın sıfatı (alçaltıcı oluşu) da bunun ruhanî olduğunu bildirir. (Ebüssuûd)
Taksim sanatı vardır, çünkü itaatsizliğin (isyanın), kimisi ölümsüzlüğü, kimisi de alçaltıcı azabı gerektiren farklı türleri vardır ve bunun karinesi ولَهُ عَذابٌ مُهِينٌ cümlesinin ateşteki ebediliğe atfedilmiş olmasıdır. Eğer murad bu taksim olmasaydı bu atıf yapılmazdı. (Âşûr)