Nisâ Sûresi 61. Ayet

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُوداًۚ  ...

Münafıklara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygambere gelin” dendiği zaman, onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذَا ve zaman
2 قِيلَ dendiği ق و ل
3 لَهُمْ kendilerine
4 تَعَالَوْا gelin ع ل و
5 إِلَىٰ
6 مَا şeye
7 أَنْزَلَ indirdiği(ne) ن ز ل
8 اللَّهُ Allah’ın
9 وَإِلَى ve
10 الرَّسُولِ Elçiye ر س ل
11 رَأَيْتَ görürsün ر ا ي
12 الْمُنَافِقِينَ o ikiyüzlülerin ن ف ق
13 يَصُدُّونَ uzaklaştıklarını ص د د
14 عَنْكَ senden
15 صُدُودًا büsbütün uzaklaşmakla ص د د
 

Münafıklar iki tarafı idare etmeye çalışırken çoğu defa açık verirler, sahtekârlıkları ortaya çıkar, bu defa cezadan ve tecrit edilmekten kurtulmak üzere te’villere kalkışır, yaranmak istedikleri tarafı iyi niyet ve samimiyetlerine ikna etmeye çalışırlar. Bütün bunlara rağmen zâhirde inanır görünmeleri, açıkça inkâra sapmamış olmaları sebebiyle onlara karşı müslüman imişler gibi davranılması, gerçek imana kavuşmaları için kendilerine öğüt verilmesi; ârıza kalplerinde, içlerinde olduğu için oraya nüfuz edecek, orayı etkileyecek sözler söylenmesi emredilmiştir.

Kaynak : Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 89

 

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُوداًۚ

 

وَ  atıf harfidir.  إِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. 

إِذَا  şart harfi vuku bulma ihtimali kuvvetli ve kesin olan durumlar için gelir.

ق۪يلَ  meçhul mazi sıyga ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  لَهُمْ  car mecruru  ق۪يلَ  fiiline müteallıktır. 

Mekulü’l-kavli  تَعَالَوْا ’dir.  تَعَالَوْا  cümlesi  ق۪يلَ  fiilinin naib-i faili olarak mahallen merfûdur.

تَعَالَوْا  fiili  نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

مَٓا  müşterek ism-i mevsûlu,  اِلٰى  harf-i ceriyle birlikte  تَعَالَوْا  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  اَنْزَلَ اللّٰهُ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

اَنْزَلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.

وَ  atıf harfidir.  اِلَى الرَّسُولِ  car mecruru  تَعَالَوْا  fiiline müteallıktır.

Şartın cevabı  رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ ’dir.  رَاَيْتَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen merfûdur.  الْمُنَافِق۪ينَ  mef’ûlun bihtir. Cemi müzekker salim olduğu için  ي  ile mansub olmuştur.

يَصُدُّونَ  fiili,  الْمُنَافِق۪ينَ ’nin hali olarak mahallen mansubtur.  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

عَنْكَ  car mecruru  يَصُدُّونَ  fiiline müteallıktır.  صُدُودًا  mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubtur.


 

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُوداًۚ

 

وَ  istînâfiyyedir. Ayet şart üslubunda gelmiş faide-i haber talebî kelamdır. 

ق۪يلَ لَهُمْ, şart anlamı bulunan zaman zarfı  اِذَا’nın muzâfun ileyhidir. Meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilen  ق۪يلَ  fiilinin mekulü’l-kavli emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

تَعَالَوْا  emri “geldi” manasındaki  جاء  fiilinin emir şeklidir. Arapça’da bunun gibi mazisiyle emri aynı kökten olmayan başka bir fiil belki de yoktur. 

تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ  Burada تَعَالَوْا  fiili “bulunma, gelme” anlamında değildir.  “Allah’ı ve Resulü’nün hükmünü kabul etmek” manasında mecaz olarak kullanılmıştır. (Âşûr)

مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ  [Allah'ın indirdiğine] cümlesi; kinaye üslubuyla Kur’an manasında gelmiştir. Kinayede hangi mananın vurgulanması isteniyorsa o kelime kullanılır. Mesela, “Allah’ın indirdiği şey” ifadesi Kur’an için kullanılmıştır. Direkt “Kur’an” dense Kur’an’ın Allah tarafından indirildiği hemen aklımıza gelmeyebilir. Bu şekilde söylendiğinde daha farklı bir heybet, vurgu olur.

Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَٓا’nın sılası olan  اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ  müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsulde tevcîh sanatı vardır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهُ  isminin zikri tecrîd sanatıdır.

اِذَا ’nın müteallakı ve cevabı olan  رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًاۚ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Mef’ûlü mutlak olan  صُدُودًاۚ ’le tekid edilmiştir.  صُدُودًاۚ - يَصُدُّونَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

رَاَيْتَ  [görmek]’ten maksat, ya baş gözü ile görmektir; yüz çevirmek de münafıkların halidir; ya da bu, kalb gözü ile görmektir. Ancak birinci yaklaşım, münafıkların hallerinin ortaya çıkması itibariyle daha uygundur. (Ebüssuûd)

“O münafıklar…” demek suretiyle zamir makamında bu kelimenin zahir olarak zikredilmesi, onların nifakını tescil etmek, bu vasıfla onları zemmetmek ve hükmün illetini zımnen bildirmek içindir. (Yani bu davranışlarının sebebi, onların münafık olmalarıdır.) (Ebüssuûd)

Münafıkların usulü şeriati tatbik etmekten vazgeçmek, uzaklaşmaktır. Alışkanlıklarını terk edip şeriatı uygulamak insanlara zor gelir.

Cenab-ı Hakk’ın, يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًاۚ  ifadesinin manası, [onlar senden yüz çevirirler] demektir. Bu ifadede mef'ûlü mutlak olan kelime, tekid ve mübalağa için getirilmiştir. Sanki “Hem de nasıl yüz çevirişle yüz çevirirler!” denmek istenmiştir. (Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir - Âşûr)

صُدّ  fiilinde istiare vardır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)

صُدُودًاۚ’deki tenvin tazim içindir. (Âşûr)