Mü'min Sûresi 66. Ayet

قُلْ اِنّ۪ي نُه۪يتُ اَنْ اَعْبُدَ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَمَّا جَٓاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِنْ رَبّ۪ي وَاُمِرْتُ اَنْ اُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ  ...

De ki: “Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı ve bana, âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 إِنِّي elbette ben
3 نُهِيتُ men’olundum ن ه ي
4 أَنْ
5 أَعْبُدَ tapmaktan ع ب د
6 الَّذِينَ
7 تَدْعُونَ sizin yalvardıklarınıza د ع و
8 مِنْ
9 دُونِ başka د و ن
10 اللَّهِ Allah’tan
11 لَمَّا zaman
12 جَاءَنِيَ bana geldiği ج ي ا
13 الْبَيِّنَاتُ açık deliller ب ي ن
14 مِنْ -den
15 رَبِّي Rabbim- ر ب ب
16 وَأُمِرْتُ ve emrolundum ا م ر
17 أَنْ
18 أُسْلِمَ teslim olmakla س ل م
19 لِرَبِّ Rabbine ر ب ب
20 الْعَالَمِينَ alemlerin ع ل م
 

Yukarıda inkârcıların, yeniden dirilme ve âhiret hayatı konusundaki kuşkuları reddedilmiş; bilginin cahillikle, iyi iş yapanların kötülük yapanlarla bir tutulamayacağı belirtilmiş; ardından “Kıyamet saati mutlaka gelecektir” buyurularak hem putperestlerin bu husustaki inkârları reddedilmiş hem de orada kurtuluşun Allah’ın âyetlerine, özellikle âhiretle ilgili açıklamalara içtenlikle inanan ve iyi işler yapanların hakkı olduğuna işaret edilmişti. Burada ise inkârcılara kurtarıcı bir çağrıda bulunulmaktadır. Taberî, “Bana dua edin” buyruğunu, “Bana kulluk edin; ibadeti benden başkasına, putlara ve başka şeylere değil, sırf bana yapın ki duanızı kabul edeyim; size rahmetimle muamele edeyim ve sizi bağışlayayım” şeklinde açıklamıştır. Bu yorumdan anlaşıldığına göre âyetteki dua kavramı ibadeti de kapsamaktadır. Âyetin devamındaki ibadetle ilgili cümle de bu yorumu desteklemektedir. Hz. Peygamber’in “Dua ibadetin kendisidir” buyurduğu, ardından da bu âyeti okuduğu bildirilmiştir (Tirmîzî, “Tefsîr”, 40). Hatta ünlü âlim Süfyân-ı Sevrî, günahlardan uzak durmanın bile dua olduğunu belirtmiştir (İbn Atıyye, IV, 566). İşte âyette, başta Kur’an’ın ilk muhatapları olmak üzere inkârcılar, bu geniş anlamda Allah’a dua etmeye ve O’ndan karşılık almaya çağırılmakta; ardından bu çağrıya uymak yerine, hâlâ kör bir inatla büyüklük taslayıp Allah’a kulluk etmeyi ve Resûlullah’ın getirdiği dinin kurallarına teslim olmayı kendilerine yediremeyenlerin varacakları son yerin, zelil ve hakir vaziyette girecekleri cehennem olduğu haber verilmektedir. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 671

 

قُلْ اِنّ۪ي نُه۪يتُ اَنْ اَعْبُدَ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ

 

Fiil cümlesidir. قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Mekulü’l-kavli  اِنّ۪ي نُه۪يتُ ‘dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  ي  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  نُه۪يتُ  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

نُه۪يتُ  fiili  ي  üzere mukadder fetha ile mebni meçhul mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُ  naib-i fail olarak mahallen merfûdur. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel mahzuf harf-i cerle birlikte  نُه۪يتُ  fiiline mütealliktir. 

اَعْبُدَ  fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ‘dir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ,  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası تَدْعُونَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

تَدْعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  مِنْ دُونِ  car mecruru aid zamirin mahzuf haline mütealliktir.  اللّٰهِ  lafza-i celâl muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.


لَمَّا جَٓاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِنْ رَبّ۪ي وَاُمِرْتُ اَنْ اُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ

 

لَمَّٓا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.  

لَمَّا ; muzarinin başında cezm, kalb ve  nefy harfi, mazinin başında ise zaman zarfıdır. 

لَمَّا ; maziden önce vakta ki,...dığı zaman, manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de, cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği) 

جَٓاءَنِيَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

جَٓاءَنِيَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الْبَيِّنَاتُ  fail olup lafzen merfûdur. 

مِنْ رَبّ۪ي  car mecruru  الْبَيِّنَاتُ ‘ın mahzuf haline mütealliktir. Mütekellim zamiri  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اُمِرْتُ  sükun üzere mebni mazi meçhul fiildir. Muttasıl zamir  تُ  naib-i fail olarak mahallen merfûdur.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel amili  اُمِرْتُ ‘nin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اُسْلِمَ  fetha üzere mebni mazi meçhul fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. لِرَبِّ  car mecruru  اُسْلِمَ  fiiline mütealliktir. الْعَالَم۪ينَ  muzâfun ileyh olup cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
 

قُلْ اِنّ۪ي نُه۪يتُ اَنْ اَعْبُدَ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ 

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Mekulü’l-kavl olan  اِنّ۪ي نُه۪يتُ اَنْ اَعْبُدَ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ  cümlesi,  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümlede müsnedin mazi fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar anlamları katmıştır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

نُه۪يتُ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Suret-i İbrahim, s. 127)

اَنْ  ve akabindeki müspet muzari fiil cümlesi  اَنْ اَعْبُدَ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ , masdar teviliyle, mahzuf bir  عَنْ harf-i ceriyle birlikte  نُه۪يتُ  fiiline mütealliktir.

اَعْبُدَ  fiilinin mef’ûlü konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan  تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

دُونِ اللّٰهِ  izafeti, az sözle çok anlam ifade etmek ve gayrıyı tahkir içindir.

مِنْ دُونِ اللّٰهِ  tabirinin, Allah'tan gayrı ve Allah'la beraber olmak üzere iki manası vardır. (Medine Balcı, Dergâhü’l Kur’an, c. 8, s. 723)

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

Azîz kitapta  قَالَ (dedi) ve قُلْ (de ki) kelimeleri kadar çok kullanılan başka bir kelime yoktur ki bu ayet de  قُلْ  kelimesiyle başlamıştır. Bu söz Peygamber Efendimiz’e yöneliktir. 

Azîz kitapta  قُلْ  kelimesinden sonra gelen şeyler son derece önemli manalar taşır ve şânı olan durumlarda, tenbihi ve önemi artırmak için gelir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 325)

نُه۪يتُ  fiilinin meçhul üzere bina edilmesi; akıl sahibi olan ve aklî ayetler üzerinde düşünen kişiye bu nehyi koyanın hayy, kādir ve ma‘bûd olmayı hak eden Zat olduğuna son derece açık bir şekilde işaret eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 326)


 لَمَّا جَٓاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِنْ رَبّ۪ي 

 

Fasılla gelen cümlede  لَمَّا  kelimesi,  حين  manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Cevap fiiline mütealliktir.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  جَٓاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِنْ رَبّ۪ي  şeklindeki şart cümlesi,  لَمَّا ’nın muzâfun ileyhidir.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Şartın cevabı, öncesinin delaletiyle hazf edilmiştir.

Mahzuf cevap ve mezkûr şart cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

رَبّ۪ي  izafeti, Hz. Peygambere tazim ve teşrif ifade eder.

جَٓاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ  cümlesinde ayetler kelimesi mevsuftur, ancak hazf edilmiştir ve onun sıfatı olan  بَيِّنَاتُ  ile yetinilmiştir, çünkü bu kolayca anlaşılır. Zira ayetlerin bu sıfatta olduğu konusu Kur’an’da çok geçmiştir. Neye delalet ettiği açıktır. Burada bu sıfat  جَٓاءَ  fiilinin faili olarak gelmiştir, çünkü fail son derece açıktır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 328)


 وَاُمِرْتُ اَنْ اُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ

 

Bu cümle atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

اُمِرْتُ  fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Kuran-ı Kerim’de tehdit, uyarı ve korkutma manası olan fiiller genellikle meçhul sıyga ile gelir.

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  اُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ cümlesi  لِ  harf-i ceri ile birlikte  اُمِرْتُ  fiiline mütealliktir. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اَنْ  - رَبِّ  -  مِنْ  kelimelerinin tekrarında  ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

تَدْعُونَ - اَعْبُدَ  -  اُسْلِمَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı, نُه۪يتُ  -  اُمِرْتُ  kelimeleri arasında ise tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

رَبِّ الْعَالَم۪ينَ  izafeti az sözle çok anlam ifade etme özelliği yanında muzâfun ileyhe tazim anlamı da taşır. 

Allah Teâlâ’dan  رَبُّ الْعَالَم۪ينَ  şeklinde bahsedilmesi; her tür mahlukatın maliki olması dolayısıyla azametine işaret eder. (Âşûr, Mutaffifin Suresi 5)

Ayette ulûhiyet ve rubûbiyet ifade eden isimler bir arada zikredilmiştir. Allah ve Rabb isimleri arasında mürâât-ı nazîr ve bu isimlerin zikrinde tecrîd sanatı vardır.

Allah ve Rabb isimlerinin arka arkaya gelmesiyle Rabbin Allah olduğu, Allah’tan başka Rab olmadığı vurgulanır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 234) 

اِنّ۪ي نُه۪يتُ اَنْ اَعْبُدَ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ  cümlesiyle,  وَاُمِرْتُ اَنْ اُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır. 

Aslında  اُسْلِمَ  fiili müteaddi bir fiildir. Bu ayette her şeyin âlemlerin Rabbine teslim olması gerektiğine delalet için mef‘ûl hazf olmuştur. Yani her şeyin şanı bunu gerektirir. Her şey alemlerin Rabbine teslim olur, çünkü her şey O’ndandır ve her şeyin dönüşü de yine âlemlerin Rabbinedir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 329)