وَاٰتَيْنَاهُمْ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْاَمْرِۚ فَمَا اخْتَلَفُٓوا اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۙ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَاتَيْنَاهُمْ | ve onlara verdik |
|
2 | بَيِّنَاتٍ | açık deliller |
|
3 | مِنَ |
|
|
4 | الْأَمْرِ | bu işde |
|
5 | فَمَا |
|
|
6 | اخْتَلَفُوا | onlar ayrılığa düşmediler |
|
7 | إِلَّا | sadece (yüzünden) |
|
8 | مِنْ |
|
|
9 | بَعْدِ | sonra |
|
10 | مَا |
|
|
11 | جَاءَهُمُ | kendilerine geldikten |
|
12 | الْعِلْمُ | bilgi |
|
13 | بَغْيًا | çekememezlik |
|
14 | بَيْنَهُمْ | aralarındaki |
|
15 | إِنَّ | şüphesiz |
|
16 | رَبَّكَ | Rabbin |
|
17 | يَقْضِي | hüküm verecektir |
|
18 | بَيْنَهُمْ | onlar arasında |
|
19 | يَوْمَ | günü |
|
20 | الْقِيَامَةِ | kıyamet |
|
21 | فِيمَا | şeylerde |
|
22 | كَانُوا | oldukları |
|
23 | فِيهِ | onda |
|
24 | يَخْتَلِفُونَ | ayrılığa düşüyor(lar) |
|
Din gelmeden, ilâhî irşada mazhar olamadan insanlar arasında görüş ayrılığı yalnızca haksız taleplere, hak tecavüzlerine değil, hakkın ne olduğu konusundaki bilgisizliğe de dayanır. Din geldikten ve bununla ilgili birçok açıklama yapılıp deliller ortaya konduktan sonra görüş ayrılıkları artık bilgisizliğe değil amelsizliğe, yani nefsânî arzulara uyarak haktan sapmaya dayanmaktadır. Sözde dindarlar, ilâhî emirleri açıkça çiğnemekte zorlanacakları için meşrulaştırma mekanizmasına başvurur, dolambaçlı yollardan haksızlıklarını haklı göstermeye çalışır, hatta giderek buna kendileri de inanırlar. Bu taktik dünyada işe yararsa da âhirette iş görmeyecek, orada Allah yanılmaz hâkim olarak hakkı ve haklıyı açıklayacak, herkes hak ettiğini elde edecektir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 16-17
وَاٰتَيْنَاهُمْ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْاَمْرِۚ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰتَيْنَاهُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. بَيِّنَاتٍ ikinci mef’ûlün bih olup kesra ile mansubdur. Cemi müennes salim kelimeler fetha yerine kesra alırlar.
مِنَ الْاَمْرِ car mecruru بَيِّنَاتٍ ‘in mahzuf sıfatına mütealliktir.
اَاٰتَيْنَا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi أتى ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
فَمَا اخْتَلَفُٓوا اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۙ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اخْتَلَفُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır. مِنْ بَعْدِ car mecruru اخْتَلَفُٓوا fiiline mütealliktir.
مَا ve masdar-ı müevvel, بَعْدِ ‘nin muzâfun ileyhi olarak mahallen mecrurdur. جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir هُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الْعِلْمُ fail olup lafzen merfûdur. بَغْياً mef’ûlun lieclih olup fetha ile mansubdur.
بَيْنَهُمْ mekân zarfı, بَغْياً ‘in mahzuf sıfatına mütealliktir. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اخْتَلَفُٓوا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi خلف ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşâreket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. رَبَّكَ kelimesi اِنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. يَقْضٖي fiili اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. يَقْضٖي fiili ي üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
بَيْنَ mekân zarfı, يَقْضٖي fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَوْمَ zaman zarfı, يَقْضٖي fiiline mütealliktir. الْقِيٰمَةِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. يَوْمَ hem cümleye, hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olan zarflardandır. Cümleye muzâf olduğunda, muzâfun ileyh cümlesinin başında اَنْ bulunmaz. Bu duruma pratikte çok rastlanılmaktadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَا müşterek ism-i mevsûlü فِي harf-i ceriyle birlikte يَقْضٖي fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlün sılası كَانُوا ’nun dahil olduğu isim cümlesidir.
كَانُوا nakıs mebni fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
كَانُوا ’nun ismi cemi müzekker olan و , muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.
فٖيهِ car mecruru يَخْتَلِفُونَ fiiline mütealliktir. يَخْتَلِفُونَ fiili كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur.
يَخْتَلِفُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
يَخْتَلِفُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi خلف ’dır.
İftiâl bâbı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
وَاٰتَيْنَاهُمْ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْاَمْرِۚ
Ayet hükümde ortaklık nedeniyle atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki … وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
يِّبَيِّنَاتٍ kelimesindeki nekrelik kesret ve tazim ifade eder.
مِنَ الْاَمْرِۚ car mecruru, بَيِّنَاتٍ ‘in mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Alimlerimiz burada geçen بَيِّنَاتٍ şeklindeki sıfatın, mevsufun yerini aldığını ve maksadın “apaçık ayetler” şeklinde olduğunu söylemişlerdir. Burada mevsufun hazfı, zikredilmesinden daha faziletlidir. Çünkü bu hazf bize en önemli şeyin, ayetlerin apaçık olması olduğunu söyler. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 6, s.132)
فَمَا اخْتَلَفُٓوا اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۙ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ
Cümle atıf harfi فَ ile اٰتَيْنَا cümlesine atfedilmiştir. Mazi fiil sıygasındaki cümle kasrla tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
Nefy harfi مَا ve istisna harfi اِلَّا ile oluşan kasr, fiil ve car mecrur arasındadır. اخْتَلَفُٓوا sıfat/maksûr, مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۙ mevsûf/maksûrun aleyh olduğu için kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur.
بَعْدِ ‘nin muzâfun ileyhi olan masdar harfi مَا ‘nın sılası olan جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۙ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
بَغْياً , mef’ûlun lieclihtir. Kelimedeki nekrelik nev, tahkir ve kesret ifade eder.
جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ (İlmin gelmesi) ibaresinde الْعِلْمُ ‘in جَٓاءَ fiiline isnadı, sebep müsebbep alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatı ya da istiare vardır.
اخْتَلَفُٓوا kelimesinde irsâd sanatı vardır.
Bu ihtilaf, ihtilafın nefyi üzerine tertip edilmiştir. Kasr üslubuyla ifade edilen bu mana bu acayip hakikate dikkat çeker, sonra da nefy harfi ve istisna ile kurulmuş kasr cümlesi gelir, ki bu bina, dinleyen kişinin konuyu bilmediği ya da inkâr ettiği durumlarda manayı tekid için kullanılır. Böylece bu acayip şeye çekilen dikkat artar. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğ-gî Tefsiri, C. 6, s.133)
Bu cümle tefri’ olarak gelmiştir. Kelamın takdiri şöyledir: فَما اخْتَلَفُوا إلّا مِن بَعْدِ ما جاءَهُمُ العِلْمُ (Sadece kendilerine ilim geldikten sonra ihtilafa düştüler.) İlim geldikten sonra ihtilafa düştüklerini veciz bir şekilde ifade maksadıyla müferrağ hazf edilmiştir. Çünkü ilim geldikten sonra ihtilaf etmek şaşılacak bir şeydir. (Âşûr)
اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkâri kelamdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrarı sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı Kadr/1.)
İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedün ileyhin izafet formunda gelmesi veciz ifade kastına, Rabb isminin zikri de Allah’ın rububiyyet sıfatını ön plana çıkarma kastına matuftur.
رَبِّكَ izafetinde, Hz. Peygamber’e ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması Peygamberimize tazim, teşrif ve destek içindir.
اِنَّ ’in haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, teceddüt ve istimrar ifade eder. Muzari fiil muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki Rabb isminde tecrîd sanatı vardır.
مَا masdar harfi, ف۪ي harfiyle birlikte يَقْض۪ي fiiline mütealliktir. مَا ’nın sılası olan كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ cümlesi كَانُوا ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَانُوا ’nun haberinin muzari fiil cümlesi şeklinde gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade eder.
كَانَ ’nin haberinin muzari fiil olması, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylem olduğuna, veya geçmişte mûtat olarak yapılan ve âdet haline getirilen davranış olduğuna işaret eder. Fail onu sürekli yaptığından adet haline getirmiştir. (Arap Dilinde Kane Fiili Ve Kur’an’da Kullanımı M. Vecih Uzunoğlu)
كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafat, s. 103)
Carbmecrur فٖيهِ , önemine binaen amili olan يَخْتَلِفُونَ ’ye takdim edilmiştir. Bu, takdim-tehir sanatıdır.
اخْتَلَفُوا - يَخْتَلِفُونَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatı vardır.
يَخْتَلِفُونَ kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
اٰتَيْنَاهُمْ - اِنَّ رَبَّكَ arasında mütekellimden gaibe geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır.
Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)
Burada zamir yerine zahir isim gelmesi, رَبَّ lafzının riayet, koruma ve muhafaza etme manalarına olan delaleti ve Peygamberimize ait muhatap zamirine isnad edilmesinde –ki bu da onun tekrîmini ifade eder– dakik ve yüce bir şekilde, daha önceki peygamberlerin uğradığı sıkıntılara uğrayacak olan Peygamberimizi ve onunla beraber olanları, kavimlerinden gelecek bu gibi durumlara karşı Rabbimizin koruyup gözeteceğine işaret vardır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 6, s.135)