Câsiye Sûresi 16. Ayet

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ  ...

Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. Onları güzel ve temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَقَدْ ve andolsun
2 اتَيْنَا biz verdik ا ت ي
3 بَنِي oğullarına ب ن ي
4 إِسْرَائِيلَ İsrail
5 الْكِتَابَ Kitap ك ت ب
6 وَالْحُكْمَ ve hüküm ح ك م
7 وَالنُّبُوَّةَ ve peygamberlik ن ب ا
8 وَرَزَقْنَاهُمْ ve onları besledik ر ز ق
9 مِنَ
10 الطَّيِّبَاتِ güzel rızıklarla ط ي ب
11 وَفَضَّلْنَاهُمْ ve onları üstün kıldık ف ض ل
12 عَلَى üzerine
13 الْعَالَمِينَ alemler ع ل م
 

Asıl konu Hz. Peygamber’e vahyedilen İslâm dininin önemini, hem onun hem de ümmetinin dine uygun yaşamalarının gerekliliğini açıkla­maktır. Ancak konuyu canlandırmak ve geçmiş tecrübelerden ibret alın­masını sağlamak üzere İsrâiloğulları’na bir atıf yapılması uygun görülmüştür.

Allah İsrâiloğulları’na verdiği üç büyük nimeti hatırlatıyor. Bu nimet­ler kitap (Tevrat), peygamberlik (bu kavimden gelen birçok peygamber) ve hükümdür. Hüküm kelimesi Kur’an’da, “hikmet, yargı ve yönetim gücü” mânalarında kullanılmaktadır. İsrâiloğulları parlak dönemlerinde bu güçlere sahip olmuşlar, hâkim oldukları bölgenin avantajlarından yararlanarak her çeşit dünya nimetinden de istifade etmişlerdir. 

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 16
 

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ 

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder. اٰتَيْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  بَن۪ٓي  kelimesi mef’ûlün bih olup cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için nasb alameti  ي ’dir. İzafetten dolayı  ن  harfi hazf edilmiştir.  اِسْرَٓائ۪ـلَ  muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için elif üzere mukadder fetha ile mecrurdur.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

الْكِتَابَ  ikinci mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur. 

الْحُكْمَ  ve النُّبُوَّةَ  kelimeleri atıf harfi و ‘la makabline matuftur. 

اٰتَيْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  أتى ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ



رَزَقْنَا  cümlesi atıf harfi  وَ ’la  اٰتَيْنَا ’ya matuftur.  رَزَقْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مِنَ الطَّيِّبَاتِ  car mecruru  رَزَقْنَا ’ya mütealliktir. فَضَّلْنَا  cümlesi atıf harfi  وَ ’la  رَزَقْنَا ’ya matuftur.

فَضَّلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. عَلَى الْعَالَم۪ينَ  car mecruru  فَضَّلْنَا  fiiline mütealliktir. الْعَالَم۪ينَ  kelimesinin cer alameti ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle irablanırlar. 

فَضَّلْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi  فضل ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ 

 

وَ , istînâfiyyedir.

İstînâfiyye  وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

لَ  mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır.

Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır. Mahzuf kasem ve  قَدْ  ile tekid edilmiş cevap olan  اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107) 

Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Allah Teâlâ Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)

الْكِتَابَ  kelimesi ile kastedilen şey, Allah' ın İsrailoğulları peygamberlerine indirdiği Tevrat, İncil ve Zebûr gibi kitaplardır. Tekil olarak gelen  الْكِتَابَ  kelimesi, çoğul olan  كتب kelimesinden daha umumidir. Çünkü bir kitabı ifade ettiği gibi, daha çoğunu da ifade eder. Halbuki çoğul olarak gelen  كتب  kelimesi sadece üç kitabı ve daha fazlasını ifade eder. Kur’an-ı Kerîm'de çoğunlukla  الْكِتَابَ  kelimesi gelmiştir ve ondan kastedilen şey de kitaplardır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 6, s.128)

الْكِتَابَ - الْحُكْمَ - النُّبُوَّةَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

Bu ayetin zikretmedeki maksadı, Hazret-i Muhammed (sav)'in kavminin yolunun, geçmiş kavimlerin yolu gibi olduğunu beyan etmektir. Bil ki nimetler, dinî ve dünyevî olarak ikiye ayrılır. Dinî nimetler, dünyevî nimetlerden daha üstündür. İşte bundan ötürü Cenab-ı Hak işe, dinî nimetleri zikrederek başlamış ve ["Andolsun ki biz İsrailoğullarına kitap, hüküm ve peygamberlik vermiştik"] buyurmuştur. (Fahreddin er-Râzî)

 

وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ

 

 

Cümle atıf harfi  وَ ‘la kasemin cevabına matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı üslupta gelen  وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ  cümlesi hükümde ortaklık sebebiyle makabline atfedilmiştir.

Fiillerin mazi sıygada gelmesi sebat, hudûs, temekkün ve istikrar, azamet amirine isnadı tazim ifade etmiştir. 

İsrailoğullarına verilen nimetler, kitap, hüküm, nübüvvet, rızık ve alemlere üstün tutulmak şeklinde sıralanmıştır. Bu üslup taksim sanatıdır.

Buradaki  مِن  harfi zarfiye olan  في  manasındadır. (Âşûr)