ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَرِهُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَرِهُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ
İsim cümlesidir. İşaret ismi ذَ ٰلِكَ mübteda olup mahallen merfûdur. ل harfi buud yani uzaklık belirten harf, ك ise muhatap zamiridir.
أنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.
أَنَّ ve masdar-ı müevvel mecrur mahalde olup بِ harf-i ceriyle birlikte ذَ ٰلِكَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. بِ harf-i ceri, sebebiyyedir. هُمْ muttasıl zamiri أَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
بِ harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık – bedel, istiane, zaman – mekan zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada sebep manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَرِهُوا fiili أَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. كَرِهُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَٓا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اَنْزَلَ اللّٰهُ ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur.
اَنْزَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâl fail olup lafzen merfûdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَحْبَطَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. اَعْمَالَهُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَنْزَلَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi نزل ’dir.
اَحْبَطَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi حبط ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَرِهُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ
Önceki ayet için ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır.
Cümle, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtida-i kelamdır.
ذٰلِكَ mübtedadır. Müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması, işaret edilenin önemini vurgular. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Tekid ifade eden masdar harfi اَنَّ ve akabindeki بِاَنَّهُمْ كَرِهُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ cümlesi, masdar tevilinde, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Masdar-ı müevvel, sebep bildiren بِ harfiyle birlikte ذَ ٰلِكَ ‘nin mahzuf haberine mütealliktir.
اَنَّ ’nin haberi olan كَرِهُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ cümlesinin müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam formunda gelmesi cümleye hükmü takviye, temekkün ve istikrar anlamları katmıştır.
كَرِهُوا fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsul مَٓا ’nın sılası olan اَنْزَلَ اللّٰهُ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
İşaret isminde istiare vardır. ذٰلِكَ ile duruma işaret edilmiştir.
Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
ذَ ٰلِكَ ile muşârun ileyh en kâmil şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi bu işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan Suresi 57, s. 190)
مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ ifadesinden kasıt, Kur'an'daki önceki alışkanlıklarına ve kötüyü emreden nefsin arzularına ters düşen, tevhidi emreden hükümleridir. (Ruhu’l Beyân)
فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ cümlesi atıf harfi فَ ile كَرِهُوا fiiline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Önceki ayetten sonraki bu tekrar şunu bildirmek içindir ki, bu, Kur'an'ı inkâr etmenin ayrılmaz bir sonucudur, lâzım-ı gayri müfarıkıdır. (Beyzâvî)
Allah (cc) فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ ifadesini, Kur'an'ı inkârın bunu gerektirdiğini bildirmek için tekrar etmiştir. Kur'an'ı inkâr, amellerin boşa çıkmasına sebep olur. Burada söz konusu olan onların iyi amelleri: Kâbe'yi tavaf, Mescid-i Haramı imar, misafire ikram, acı çekenlere ve mazlumlara yardım, yetimlerin ve fakirlerin elinden tutmak ve benzeri iyilik ve hareketleridir. Bunlar, Kureyş kâfirleri açısındandır. Kıyamete kadarki diğer tüm kâfirleri bunlarla kıyasla. (Ruhu’l Beyân)