Mâide Sûresi 113. Ayet

قَالُوا نُر۪يدُ اَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ اَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ  ...

Onlar, "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım" demişlerdi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 نُرِيدُ istiyoruz ر و د
3 أَنْ
4 نَأْكُلَ yemeyi ا ك ل
5 مِنْهَا ondan
6 وَتَطْمَئِنَّ ve iyice yatışmasını ط م ن
7 قُلُوبُنَا kalblerimizin ق ل ب
8 وَنَعْلَمَ ve bilmeyi ع ل م
9 أَنْ
10 قَدْ kesinlikle
11 صَدَقْتَنَا bize doğru söylediğini ص د ق
12 وَنَكُونَ ve olmayı ك و ن
13 عَلَيْهَا buna
14 مِنَ
15 الشَّاهِدِينَ bizzat şahit ش ه د
 

Havâriler gökten sofra indirilmesini istemelerinin sebeplerini şöyle açıklamışlardı: “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz güvenle dolsun, bize doğru söylediğini bilelim ve buna tanık olalım.” Böylece onlar buna hem kendi ihtiyaçlarının bulunduğunu hem de Hz. Îsâ’nın tebliğini sonraki nesillere aktarmada bunun önemli bir role sahip olacağını ifade etmiş oluyorlardı. Onların buna ihtiyaç duyması, o esnada aç oldukları şeklinde açıklandığı gibi, böyle kutlu bir sofradan yiyerek mânevî hazza erişme arzusu olarak da anlaşılmıştır. “Kalplerinin güvenle dolmasını” istemeleri ise Hz. İbrâhim’in Bakara sûresinin 260. âyetinde aktarılan konuşmada geçen isteğine benzetilmiştir. Bu konuşma şöyle cereyan etmiştir: İbrâhim, “Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!” deyince rabbi, “Yoksa inanmıyor musun?” demişti. O, “Hayır inanıyorum, fakat kalbim tam kanaat getirsin diye” cevabını verdi. Bunun üzerine yüce Allah onu mûcizevî bir olaya tanık kılarak kalbinin güvenle dolmasını sağladı. Havâriler bu taleplerinin yerine getirilmesiyle, Hz. Îsâ’nın doğru söylediğinden, önce kendileri emin olacaklar, gözleriyle görüp tanık olunca onun öğretilerini tebliğ ederken bu tanıklıklarını tekrar tekrar ifade edip bundan güç alacaklardı. Hz. Îsâ’nın duasında yer alan ve “ziyafet” diye çevirdiğimiz îd kelimesi “dinî, millî, yöresel bayramlar veya belirli münasebetlerle yapılan toplantılar ve sevinçlerin paylaşıldığı özel günler” anlamındadır. Bazı müfessirler Hz. Îsâ’nın “Bize gökten öyle bir sofra indir ki, ilk gelenimizden son gelenimize kadar bizler için bir ziyafet … olsun” ifadesini “ki o günü ibadet ederek kutlayalım, biz ve bizden sonrakiler onu tâzim edelim” şeklinde açıklamışlardır. Aynı duadaki “Senden bir işaret olsun” ifadesi, “Benim peygamberliğime ve söylediklerimin doğruluğuna kanıt (mûcize) olsun” demektir; fakat burada “senden” kaydı konarak asıl kudret sahibinin Allah Teâlâ olduğuna ve hıristiyanların Hz. Îsâ’yı rab olarak nitelemelerinin yanlışlığına dikkat çekilmiş olmaktadır.

 (Kuran yolu/Diyanet tefsiri -  )

 

قَالُوا نُر۪يدُ اَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا


Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  نُر۪يدُ اَنْ نَأْكُلَ ’dir.  نُر۪يدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن’dur.

اَنْ  ve masdarı müevvel,  نُر۪يدُ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.  نَأْكُلَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

مِنْهَا  car mecruru  نَأْكُلَ  fiiline müteallıktır.

وَ  atıf harfidir.  تَطْمَئِنَّ  mansub muzari fiildir.  قُلُوبُنَا  fail olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

تَطْمَئِنَّ  fiili rubâî mücerrede iki harf eklenmesiyle; fiilin başına bir elif, sonuna da lâme’l-fiili cinsinden bir harf ilavesiyle yapılan  افْعَلَلَّ  fiillerindendir. 


 وَنَعْلَمَ اَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  نَعْلَمَ  mansub muzari fiildir.  اَنْ  tekid ifade eden muhaffefe  اِنَّ ’dir. İsmi olan şan zamiri mahzuftur. Takdiri,  أنه  şeklindedir.

قَدْ صَدَقْتَنَا  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

قَدْ  tahkik harfidir.  صَدَقْتَنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen merfûdur.

Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

وَ  atıf harfidir.  نَكُونَ  nakıs muzari fiildir.  نَكُونَ ’nun ismi müstetir olup takdiri  نحن’dur.

عَلَيْهَا  car mecruru  الشَّاهِد۪ينَ ’ye müteallıktır.

مِنَ الشَّاهِد۪ينَ  car mecruru  نَكُونَ ’nin  mahzuf haberine müteallıktır.  الشَّاهِد۪ينَ  kelimesinin cer alameti  ی ’dir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الشَّاهِد۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan شهد fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالُوا نُر۪يدُ اَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا

 

Ayet fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlenin mekulü’l-kavli  …نُر۪يدُ اَنْ, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır

اَنْ  ve akabindeki muzari fiil cümlesi, masdar teviliyle  نُر۪يدُ  fiilinin mef’ûlü yerindedir.

Masdar-ı müevvel cümlesi  نَأْكُلَ مِنْهَا  müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

وَ ’la gelen  وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا  cümlesi, masdar-ı müevvele matuftur. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Havarilerin sofra istemelerinin sebeplerini sıralamaları taksim sanatıdır. 

وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا  [Kalplerimiz yatışsın.] ibaresinde alete isnat kabilinden mecaz-ı mürsel vardır, aynı zamanda tecrîddir.

نَأْكُلَ مِنْهَا  [Ondan yiyelim.] derken mahal olan sofra söylenmiş, hal olan yiyecekler kastedilmiştir, mecaz-ı mürseldir. (Medine Balcı Dergâhu’l Kur’an)


 وَنَعْلَمَ اَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ

 

Cümle  وَ ’la,  نَأْكُلَ  cümlesine atfedilmiştir.  اَنْ, şan zamiri mahzuf, muhaffefe  أنّ’dir.   صَدَقْتَنَا  Tahkik harfi  قَدْ  ile tekid edilmiş müspet mazi fiil cümlesi olup  أنّ’nin haberidir.  Faide-i haber talebî kelamdır. 

اَنْ  ve akabindeki cümle, masdar teviliyle  نَعْلَمَ  fiilinin iki mef’ûlü yerindedir.

Masdar-ı müevvele matuf olan  وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ  cümlesi  كانَ ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesidir.

Faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  كانَ ’nin haberi mahzuftur. Cümledeki car-mecrurlar bu mahzuf habere müteallıktır.

لَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ  kavlindeki car mecrurun takdim edilmesi, fasılaya riayet içindir. (Âşûr)