Mâide Sûresi 39. Ayet

فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ  ...

Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَمَنْ kim
2 تَابَ tevbe eder ت و ب
3 مِنْ
4 بَعْدِ sonra ب ع د
5 ظُلْمِهِ yaptığı haksızlıktan ظ ل م
6 وَأَصْلَحَ ve uslanırsa ص ل ح
7 فَإِنَّ şüphesiz
8 اللَّهَ Allah
9 يَتُوبُ tevbesini kabul eder ت و ب
10 عَلَيْهِ onun
11 إِنَّ şüphesiz
12 اللَّهَ Allah
13 غَفُورٌ bağışlayan غ ف ر
14 رَحِيمٌ acıyandır ر ح م
 

فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ


فَ  atıf harfidir. Bu harf matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. ف  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَنْ  şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur.

• Şart ve cevap fiilleri mazi de muzari de gelebilir. Ancak aslolan ikisinin de muzari gelmesidir. 

• Şart cümlesi mazi ve muzari fiille olur. Cevap cümlesi ise mazi ve muzari cümleleriyle gelebildiği gibi diğer cümlelerle de gelebilir. 

• Cevap cümlesi; olumlu mazi, olumlu muzari ve umumiyetle لَا (nefyi istikbal) ile menfi olan muzari olarak geldiğinde başına cevap (rabıt ف ‘si) gelmez, bunun haricinde gelen cümle çeşitlerinde ise umumiyetle başına cevap (rabıt ف’si) gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

تَابَ  şart fiili olup fetha üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Aynı zamanda mübtedanın haberidir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

مِنْ بَعْدِ  car mecruru  تَابَ  fiiline müteallıktır.  ظُلْمِه۪  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır.

Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  اَصْلَحَ  fiili atıf harfi  وَ ’la تَابَ ’ye matuftur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  اللّٰهَ  lafza-i celâli  إِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubtur.

يَتُوبُ  fiili  إِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  يَتُوبُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.  عَلَيْهِ  car mecruru  يَتُوبُ  fiiline müteallıktır.

اَصْلَحَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

İf’al babındandır. Sülâsîsi  صلح ’dir. İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

 اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

اللّٰهَ  lafza-i celâli  إِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubtur.  غَفُورٌ  kelimesi  إِنَّ ’nin haberidir.  رَح۪يمٌ  ise ikinci haberdir.

 

فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ


فَ  istînâfiyyedir. Şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır. Şart cümlesi  تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

فَ  karinesiyle gelmiş olan cevap cümlesi ise  اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi olup faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder. 

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsna ve celâl sıfatları bünyesinde barındıran  اللّٰهُ  ismiyle marife olması, konunun önemini vurgulamak ve fiilin yapılmasına teşvik içindir.

İsim cümlesinin müsnedinin muzari fiille gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade eder.

Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, mübteda olan şart ismi  مَنْ ’in haberi,

فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِ, şartın cevabıdır. Cevap isim cümlesi olarak geldiği için başına rabıta  فَ ’si gelmiştir.

يَتُوبُ - تَابَ  arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اَصْلَحَ - يَتُوبُ  arasında mürâât-ı nazîr vardır. 

Ayet, Cenab-ı Hakk’ın, tövbe edenin tövbesini kabul ettiğine delalet etmektedir. Eğer ayetteki “ve kendisini düzeltirse…” ifadeden maksat, “O kimse salih ve sadık bir niyet; sahih ve bütün diğer maksatlardan uzak bir azim ve kararlılık ile tövbe ederse…” demektir. (Fahreddin er-Râzî)

Ayet, tövbenin kabul edilmesinin Allah üzerine vacip olmadığına delalet etmektedir. Çünkü Cenab-ı Hakk, tövbeyi kabul etmekle kendini medhetmiştir. Medh ise görevi olan şeyleri eda etmekle değil, ancak bir lütuf ve ihsan ile ilgili fiilleri yapmakla olur. (Fahreddin er-Râzî)


 اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

 

Ta’lîliye olarak fasılla gelmiştir. Müstenefe cümlesidir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Müsnedün ileyhin, bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi teberrük, telezzüz ve haşyet duyguları uyandırma amacına matuftur. Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle ayetteki lafza-i celâllerde tecrîd sanatı vardır.

Zamir makamında zahir isim olan  اللّٰهُ  lafzı zikredilerek konunun önemine dikkat çekilmiş ve zihinlere yerleştirmek amacıyla lafza-i celâl tekrarlanmıştır. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اِنَّ ’nin haberi olan  غَفُورٌ  ve  رَح۪يمٌ  kelimelerinin arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf  sanatıdır. Aralarında  وَ  olmaması Allah’a ait bu iki sıfatın her ikisinin birden mevcudiyetine işarettir.

Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir. 

Cenab-ı Allah son derece mağfiret ve rahmet edicidir. İşte bundan dolayıdır ki hırsızın tövbesini de kabul buyurur. Bu cümle makablinin illeti mahiyetindedir. İsmi celilin zahir olarak zikredilmesi, hükmün illetini bildirmek (yani Allah olmasının gereği budur) ve cümlenin bağımsızlığını desteklemek içindir. (Ebüssuûd)

رَح۪يمٌ - ظُلْمِه۪  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

تَابَ - غَفُورٌ  kelimelerinin arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Kur’an’da  غَافر-غَفُورٌ-غفّار  şeklinde üç kullanım da vardır. غَافر, devamlı affeden; غَفُورٌ, en kapsamlı olan, her çeşit günahı sonsuz ve sınırsız affeden; غفّار, bir çeşit günahı defalarca yapsa da affeden demektir. Kur’an’da bu isimlerin mukabili olarakظالم , ظلوم ,ظلّام  kelimeleri geçer.