Mâide Sûresi 98. Ayet

اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ وَاَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌۜ  ...

Bilin ki, Allah’ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 اعْلَمُوا iyi bilin ki ع ل م
2 أَنَّ şüphesiz
3 اللَّهَ Allah’ın
4 شَدِيدُ çetindir ش د د
5 الْعِقَابِ cezası ع ق ب
6 وَأَنَّ ve şüphesiz
7 اللَّهَ Allah
8 غَفُورٌ bağışlayandır غ ف ر
9 رَحِيمٌ esirgeyendir ر ح م
 

اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ وَاَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌۜ


Fiil cümlesidir.  اِعْلَمُٓوا  fiili  نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اَنَّ  ve masdar-ı müevvel,  اعْلَمُٓوا  fiilinin iki mef’ûlu yerinde olup mahallen mansubtur.

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanmayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelir, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. Bilmek, sanmak, kalp yani zihin işi olduğundan bu fiillere kalp fiilleri denir. Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. 

Bu ayette  اعْلَمُٓوا  fiili bilmek manasına gelen fiillerdendir ve iki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak almıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

اللّٰهَ  lafza-i celâli  اَنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur.  شَد۪يدُ  kelimesi  اَنَّ ’nin haberidir.  الْعِقَابِ۟  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

وَ  atıf harfidir. 

Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşaî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.

Ve (و): Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

اللّٰهَ  lafza-i celâli  اَنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur.  غَفُورٌ  kelimesi  اَنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.  رَح۪يمٌ  ise ikinci haberidir. 

اَنَّ  ve masdar-ı müevvel, önceki masdar-ı müevvele matuftur.

 

اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ وَاَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌۜ

 

Emir üslubunda talebî inşâî isnad formunda gelen ayet, müstenefedir.  اَنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, masdar teviliyle  اعْلَمُٓوا  fiilinin iki mef’ûlü yerindedir.

Konunun önemi için cümleye  اِعْلَمُٓوا  ile başlanmıştır. (Âşûr)

Faide-i haber inkârî kelam olan cümle,  اَنَّ  ile tekid edilmiştir.

Müsnedün ileyh, tazim, emre itaate teşvik ve korkutmak için bütün celâl ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan  ٱللَّه  ismiyle gelmiştir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla  اللّٰهَ  isminde tecrîd sanatı vardır.

Müsnedin izafet şeklinde gelmesi, veciz ifade kastına matuftur.

اللّٰهَ  lafzının zamir makamında zahir isim olarak gelmesinde ıtnâb sanatı, tekrarında ise reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

اِعْلَمُٓوا  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belagat)

Masdar harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi masdar teviliyle önceki masdar-ı müevvele matuftur. 

اَنَّ  ile tekid edilmiş faide-i haber talebî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması tazim ve telezzüz içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde cümledeki lafza-i celâlin zikri tecrîd sanatıdır.  اَنَّ  ,غَفُورٌ ’nin birinci,  رَح۪يمٌ  ikinci haberidir.

Allah’ın  غَفُورٌ ve  رَح۪يمٌ  sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder. Haber olan iki vasfın aralarında  و  olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. 

غَفُورٌ -  رَح۪يمٌ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf sanatıdır.

Ayetin fasılası olan bu cümle mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir. 

رَح۪يمٌۜ  غَفُورٌ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ  cümlesi ile  وَاَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌۜ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

Asilere bir tehdit, itaat edenlere bir müjde olarak geldiği için idmâc vardır.

İyi biliniz ki Allah’ın azabının çok şiddetli olduğu muhakkak. Bununla beraber Allah’ın Gafûr (affedici), Rahîm (merhametli) olduğu da muhakkak. Bunun için Allah’ın hükümlerine ve dinin korunmasını gerekli kıldığı hususlara iyi dikkat etmeli ve bunları yalnız azap korkusuyla değil, hem yüksek bir korku ve haşyet hem de yüksek bir bağışlanma ümidi ve rahmet aşkı ile tatbik ve icra etmelidir. (Elmalılı)

Allah Teâlâ, kullarına olan çeşitli rahmetlerinden bahsedince, bundan sonra kendisinin, “cezası çok çetin olan” birisi olduğunu belirtmiştir. Çünkü insan, ancak ümitle ve korkuyla tamam olabilir. Cenab-ı Hakk, böyle olduğunu belirtmesinin hemen peşinden rahmetine delalet eden şeyi getirmiştir ki bu da O’nun “Gafûr ve Rahîm” olmasıdır. Bunun böyle olması da rahmet tarafının daha galip geldiğine delalet eder. Çünkü Cenab-ı Hakk, biraz önce çeşitli rahmet ve kereminden bahsetmiş, bunun peşinden azabının çetin olduğunu belirtmiş, bunun akabinden de rahmet ile ilgili vasıflardan ikisini zikretmiştir ki bu da O'nun Gafûr ve Rahîm olmasıdır. Bu da şu önemli inceliğe dikkat çekmek içindir: İlk yaratma ve icat, Cenab-ı Hakk’ın rahmetinden dolayıdır. Görünen odur ki akıbet, sonuç da yine O’nun rahmetine göre olacaktır. (Fahreddin er-Râzî)