Haşr Sûresi 11. Ayet

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِاِخْوَانِهِمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُط۪يعُ ف۪يكُمْ اَحَداً اَبَداًۚ وَاِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ  ...

Kitap ehlinden o inkâr eden kardeşlerine, “Yemin ederiz ki, siz (Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz. Eğer size karşı savaşılırsa, size mutlaka yardım ederiz” diyerek münafıklık yapanlara bakmaz mısın? Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَلَمْ
2 تَرَ görmedin mi? ر ا ي
3 إِلَى
4 الَّذِينَ kimseleri
5 نَافَقُوا iki yüzlülük eden ن ف ق
6 يَقُولُونَ derler ق و ل
7 لِإِخْوَانِهِمُ kardeşlerine ا خ و
8 الَّذِينَ
9 كَفَرُوا inkar eden ك ف ر
10 مِنْ -nden
11 أَهْلِ ehli- ا ه ل
12 الْكِتَابِ kitap ك ت ب
13 لَئِنْ eğer
14 أُخْرِجْتُمْ siz çıkarılırsanız خ ر ج
15 لَنَخْرُجَنَّ mutlaka biz de çıkarız خ ر ج
16 مَعَكُمْ sizinle beraber
17 وَلَا ve
18 نُطِيعُ ita’at etmeyiz ط و ع
19 فِيكُمْ sizin aleyhinize
20 أَحَدًا hiç kimseye ا ح د
21 أَبَدًا asla ا ب د
22 وَإِنْ ve şayet
23 قُوتِلْتُمْ sizinle savaşılırsa ق ت ل
24 لَنَنْصُرَنَّكُمْ mutlaka size yardım ederiz ن ص ر
25 وَاللَّهُ ve Allah
26 يَشْهَدُ şahidlik eder ش ه د
27 إِنَّهُمْ onların
28 لَكَاذِبُونَ yalancı olduklarına ك ذ ب
 

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نَافَقُوا

 

Hemze istifham harfidir.  لَمْ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.

تَرَ  illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

تَرَ  bilmek anlamında kalp fiillerindendir. Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûlü  اِلَى  harf-i ceriyle birlikte  تَرَ  fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlün sılası  نَافَقُوا ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur.  

نَافَقُوا  damme ile merfû muzâri fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

نَافَقُوا  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  نفق ’dir.   

Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar. 


 يَقُولُونَ لِاِخْوَانِهِمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ 

 

Fiil cümlesidir.  يَقُولُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

لِاِخْوَانِهِمُ  car mecruru  يَقُولُونَ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  هِمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl  اِخْوَانِهِمُ ‘un sıfatı olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur.  

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir.  Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  مِنْ اَهْلِ  car mecruru  كَفَرُوا ‘deki failinin mahzuf haline mütealliktir.  الْكِتَابِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 


لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُط۪يعُ ف۪يكُمْ اَحَداً اَبَداًۚ 

 

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.  إِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezm eder.

اُخْرِجْتُمْ  şart fiili olup sükun üzere mebni  meçhul, mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Muttasıl zamiri  تُمْ  naib-i fail olarak mahallen merfûdur.

لَ  mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.  نُخْرِجَنَّكَ  fiilinin sonundaki  نَّ , tekid ifade eden nûn-u sakîledir. Fetha üzere mebni muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

Tekid nunları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu  ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur'an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)

مَعَكُمْ  zaman zarfı  نُخْرِجَنَّكُمْ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَا نُط۪يعُ  atıf harfi و ‘la makabline matuftur. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  نُط۪يعُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur.  ف۪يكُمْ  car mecruru  نُط۪يعُ  fiiline mütealliktir.  اَحَداً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  اَبَداً  zaman zarfı  نُط۪يعُ  fiiline mütealliktir. 

اُخْرِجْتُمْ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  خرج ’dir.

نُط۪يعُ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındandır. Sülâsîsi  طوع ’dir.   

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


 وَاِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْۜ 

 

Cümle atıf harfi  وَ ‘la kasemin cevabına matuftur. İstînâfiyye olması da caizdir.

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.   

قُوتِلْتُمْ  şart fiili olup  sükun üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  naib-i fail olarak mahallen merfûdur.   

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.  نَنْصُرَنَّ  fetha üzere mebni muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur. Fiilin sonundaki  نَ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

قُوتِلْتُمْ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  قتل ’dir.

Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar. 


وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

 

İsim cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  ٱللَّهُ  lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur.

يَشْهَدُ  fiili haber olarak mahallen merfûdur.  يَشْهَدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هُمْ  muttasıl zamiri,  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

كَاذِبُونَ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

كَاذِبُونَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  كذب  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نَافَقُوا 

 

Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Muzari fiile dahil olan  لَمْ , muzari fiili olumsuz maziye çevirmiştir. Hemze istifham harfidir. Ayetteki istifham gerçek manada soru olmayıp, taaccüp ve inkâr manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Ayrıca ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle bu istifhamda, tecâhül-i ârif sanatı vardır. 

Takrirde muhatabın bildiği bir şey soru şeklinde dile getirilir ve ondan bunu tasdik etmesi istenir. Bunda ikna edici, inandırıcı delil vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

تَرَ  fiili aklî (manevi) bir durumla ilgili olup basiretle (hissî) ilgili değildir. İlim manasında rü’yet kelimesinin kullanılmasında, sebep müsebbep alakası ile mecaz-ı mürsel vardır. Zikredilen rü’yet, kastedilen ise ilim olan müsebbeptir. Şöyle de ifade edilebilir; manevi, aklî ve görülmez olan bir anlatım, gözle görülen, canlı bir şey menziline konulmuştur. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi  Suret-i, Meryem 77. Ayetten Uyarlama, s. 307) 

Kur’an'da geçen  أولم تر  ile ألم تر  arasındaki fark için, vav harfiyle gelen tabirin gözle görülen konularda olduğu, diğerinin ise aklî bir düşünceyle delil çıkarmak konularında kullanıldığı söylenmiştir.
أولم تر  tabirinin, hayatta misali çok görülen konularda kullanıldığı da söylenmiştir.
ألم تر  tabirinin de, çok rastlanmayan konularda kullanıldığı söylenmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 2, s. 329) 

Mecrur mahaldeki  ألذ۪ينَ  has ism-i mevsûlü, başındaki  الي  harf-i ceriyle birlikte  تَرَ  fiiline mütealliktir. Sılası olan  نَافَقُوا  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نَافَقُوا [Münafıklık edenleri görmedin mi?] ayetindeki sorudan maksat inkâr ve hayrete düşürmektir. (Safvetü’t Tefâsir) 

Râğıb der ki:  النفق  Nefak, önü açık yol, tünel manalarına gelir. Köstebek yuvasına da نافقاء  denir.  النفاق  Nifak da bu manadan gelmektedir. Nifak, şeriatin bir kapısından girip öteki kapısından çıkmaktır.  (Rûhu’l-Beyân)


 يَقُولُونَ لِاِخْوَانِهِمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُط۪يعُ ف۪يكُمْ اَحَداً اَبَداًۚ 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

لِاِخْوَانِهِمُ  car mecruru  يَقُولُونَ  fiiline mütealliktir.  لِاِخْوَانِهِمُ  için sıfat konumundaki  الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûlu  الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan  كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ  car mecruru  كَفَرُوا ‘daki failin mahzuf haline mütealliktir. Halin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

يَقُولُونَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ  cümlesinde  لَ , mahzuf kasem cümlesine işaret eden lam-ı muvattie,  إنْ  şart harfidir. Kasem üslubunda gayrı talebî inşâ cümlesidir. Kasem cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Şart cümlesi olan  لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Kasemle tekid edilmiştir.

Cümlede îcaz-ı hazif sanatı vardır. Kasemin cevabının delaletiyle şart cümlesinin cevabı mahzuftur. Mezkûr şart ve mukadder cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda  faide-i haber inkârî kelamdır. 

Bu hazif, muhatabın muhayyilesini kısıtlamadan serbestçe düşünebilmesini sağlar

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.)

اُخْرِجْتُمْ  fiili, mef’ûle dikkat çekmek için meçhul bina edilmiştir. 

Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü fiil malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime, meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

إنْ  şart harfi, maziyi muzariye çevirir. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 106.)

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelam olan  لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ  cümlesi mahzuf kasemin cevabıdır. Kasem ve nûn-u sakile ile tekid edilmiştir. Muzari fiil hudûs, teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.

Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder. Şeddeli nun (ن), fiilin üç defa pekiştirilmesini, şeddesiz nun (ن) ise fiilin iki defa pekiştirilmesini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)

وَلَا نُط۪يعُ ف۪يكُمْ اَحَداً اَبَداًۚ  cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle kasemin cevabına atfedilmiştir. Menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. 

Hudûs, teceddüt ve istimrar ifade eden muzari fiiller, tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

ف۪يكُمْ  car mecruru ve  اَبَداًۚ  zaman zarfı  نُط۪يعُ  fiiline mütealliktir. Mef’ûl olan  اَحَداً ‘deki nekrelik kıllet, nev ve umum ifade eder. Nehiy siyakında nekre umum ve şümule işarettir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  ف۪يكُمْ , durumun onlara has olduğunu vurgulamak için mef’ûle takdim edilmiştir.

اُخْرِجْتُمْ - نَخْرُجَ  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

الَّذ۪ينَ  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

نَافَقُوا - كَفَرُوا  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

"Kitap ehlinden inkâr eden dostları" ndan maksat, Beni Nadir kabilesidir. Dostlutan maksat da, ya küfürde birbirlerine olan uygunluklarıdır, çünkü küfür tek bir millettir. Veya onlarla olan sadakat ve dostluklarıdır. (Rûhu’l-Beyân)


 وَاِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْۜ 

 

Cümle atıf harfi  وَ ’la  لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. 

Şart üslubunda gelen terkipte, şart cümlesi olan  قُوتِلْتُمْ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Kasemle tekid edilmiştir.

Şartın cevabı, kasemin cevabının delaletiyle hazf edilmiştir. Cevabın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mezkûr şart ve mukadder cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır. 

Mezkûr şart ve mukadder cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda  faide-i haber inkârî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

Kur’an’da çoğu yerde bu ayette olduğu gibi şartın cevabı mahzuftur, öncesinin delaletinden mana anlaşılır.

Ayette cevap farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mübalağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi) 

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelam olan  لَنَنْصُرَنَّكُمْۜ  cümlesi, matufun aleyhteki mahzuf kasem için ikinci cevaptır. Kasem ve nûn-u sakile ile tekid edilmiştir. Muzari fiil hudûs, teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.  لَ , mahzuf kasem cümlesine işaret eden lam-ı muvattiedir.

اِنْ  edatı başlıca şu yerlerde kullanılır: 1) Muhatabın tam olarak inanmadığı durumlarda kesinlikle doğru olan sözün başında  اِنْ  gelir. 2) Bilmezden gelinen durumlarda da  اِنْ  kullanılır: Efendisini soran birisine hizmetçinin evde olduğunu bildiği halde: “Evdeyse sana haber veririm” demesi gibi. 3) Bilen kimse sanki bilmiyormuş gibi kabul edilerek  اِنْ  kullanılır: Sebebi de kişinin, bildiği şeyin gereğini yerine getirmemesidir.  إِنْ كُنْتَ مِنْ تُرَابٍ فَلَا تَفْتَخِرْ  “Eğer sen topraktan yaratılmışsan böbürlenme.” örneğinde olduğu gibi. Kişi, topraktan yaratıldığını bilmektedir. Ancak bunu unutup kibirlenmektedir. Bu nedenle de kendisine hitapta  اِنْ  edatı kullanılmıştır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)


وَاللّٰهُ يَشْهَدُ 


وَ , itiraziyyedir. İstînâfiyye olması da caizdir. Mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.  اللّٰهُ  mübteda,  يَشْهَدُ  cümlesi haber olarak mahallen merfûdur.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Haberin müspet muzari fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)


 اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

 

Cümle kasemin cevabı veya beyânî istîinâf ya da  يَشْهَدُ  fiilinin tefsiridir.

اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّ  ve tekid lamı, cümlede beraberce bulunursa bu cümle, üç kez tekrar edilen cümle gibi olur. Çünkü  اِنَّ  cümlede iki kez tekrar gücünü taşır, buna tekid lamı da ilave edilince üçüncü tekrar sağlanmış olur. Tekid edilen  اِنَّ ’nin ismi ve haberinden ziyade cümlenin taşıdığı hükümdür. (Süyûtî, el-İtkan , İtkan, c. 2, s. 176)

لَكَاذِبُونَ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)

Ayet-i kerimede zikredilen "Münafıklardan maksat, Abdullah b.Übey b.Selul ve arkadaşlarıdır. "Kitap ehli"nden maksat, ise Medine'den kovulan Nadr oğulları Yahudileridir. Resulullah’ın bu Yahudileri kuşatması sırasında münafıklar bunlara adam göndererek yerlerinden ayrılmamalarını, müstahkem mevkilerinde kalmalarını, onları kimseye teslim etmeyeceklerini, savaşırlarsa onlarla beraber savaşacaklarını, Medine'den çıkarılırsa onlarla beraber çıkıp gideceklerini söylemişlerdir. Bu vaatleri bekleyen Yahudiler, münafıklardan hiçbir destek görmemişlerdir. Allah onların kalplerine korku salmış ve develerinin götürebileceği kadar mal alıp şehri terk etmek istemişler Resulullah da onlara müsade vermiştir. (Taberî, Âşûr)

“Allah onların yalancı olduklarına şahitlik eder.” Onların, Yahudilere verdikleri sözlerde yalancı olduklarına şahitlik eder. Bunda, peygamberliğin doğruluğuna delil vardır. Çünkü bu gaybdan haber vermedir. (Nesefî)