وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ اَكَابِرَ مُجْرِم۪يهَا لِيَمْكُرُوا ف۪يهَاۜ وَمَا يَمْكُرُونَ اِلَّا بِاَنْفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَكَذَٰلِكَ | ve böylece |
|
2 | جَعَلْنَا | yaptık |
|
3 | فِي |
|
|
4 | كُلِّ | her |
|
5 | قَرْيَةٍ | kentin |
|
6 | أَكَابِرَ | büyüklerini |
|
7 | مُجْرِمِيهَا | (oranın) suçluları |
|
8 | لِيَمْكُرُوا | tuzak kursunlar diye |
|
9 | فِيهَا | orada |
|
10 | وَمَا | (oysa) |
|
11 | يَمْكُرُونَ | onlar tuzak kurmazlar |
|
12 | إِلَّا | başkasına |
|
13 | بِأَنْفُسِهِمْ | kendilerinden |
|
14 | وَمَا |
|
|
15 | يَشْعُرُونَ | ama farkında değillerdir |
|
Sözlükte karye kelimesi “köy, kasaba” demek olup Kur’an’da “belde, şehir, ülke” gibi daha genel mânada da kullanılmaktadır. İyilerin ve kötülerin belli olması için Allah’ın koyduğu kanun uyarınca, henüz müşrik zorbaların hâkim olduğu Mekke’de olduğu gibi, gerek o dönemdeki gerekse geçmişteki nice toplumlarda, şehir veya ülkelerde de insanları hak ve hayırdan alıkoymak maksadıyla hile ve tuzaklar kuran yöneticiler olmuştur. Allah böylece insanları kötüler ve kötülüklerle imtihan eder ki imanda, hak ve hayır yolunda sebat edenler de inanç zafiyetinden ötürü kötülüğe teslim olanlar da belli olsun. Aslında hakka karşı tuzak kurmaya kalkışanlar, farkında olmadan, ancak kendilerine tuzak kurmuş olur, kendi ruhlarını ve ebedî hayatlarını tahrip ederler.
İbn Âşûr’a göre bu âyet, statik ve bâtıl geleneklerin kökleştiği yerleşik toplumlara göre göçebe ve iptidaî toplulukların daha saf fıtratta, doğruyu kabule daha yatkın durumda olduklarına işaret eder (VIII, 47).
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 465
وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ اَكَابِرَ مُجْرِم۪يهَا لِيَمْكُرُوا ف۪يهَاۜ
وَ atıf harfidir. كَ harf-i cerdir. مثل kelimesi “gibi” demektir. Bu ibare, amili جَعَلْنَا olan mahzuf mef’ûlu mutlaka müteallıktır. Takdiri, جعلًا مثلَ ذلك جعلنا (Bunun gibi bir yapmakla) şeklindedir.
ذٰ işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir.
جَعَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekkellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
ف۪ي كُلِّ car mecruru جَعَلْنَا fiiline müteallıktır. قَرْيَةٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. اَكَابِرَ birinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
مُجْرِم۪يهَا muzâfun ileyh olup cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar. Sonundaki نَ izafetten dolayı hazfedilmiştir.
Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لِ harfi, يَمْكُرُوا fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte جَعَلْنَا fiiline müteallıktır.
يَمْكُرُوا fiili نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olup mahallen merfûdur.
ف۪يهَا car mecruru يَمْكُرُوا fiiline müteallıktır.
وَمَا يَمْكُرُونَ اِلَّا بِاَنْفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
وَ atıf harfidir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَمْكُرُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır. بِاَنْفُسِهِمْ car mecruru يَمْكُرُونَ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ haliyyedir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
يَشْعُرُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ اَكَابِرَ مُجْرِم۪يهَا لِيَمْكُرُوا ف۪يهَاۜ
Cümle önceki ayetteki …زُيِّنَ cümlesine matuftur.
Ayette îcâz-ı hazif vardır. كَذٰلِكَ, amili جَعَلْنَا olan mahzuf mef’ûlu mutlaka müteallıktır. Takdiri, جعلًا مثلَ ذلك جعلنا (Bunun gibi bir yapmakla) şeklindedir.
كَذٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذٰ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, s. 101)
كَذٰلِكَ [İşte böyle], aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki isti’mali, işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
…جَعَلْنَا ف۪ي cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَرْيَةٍ’deki tenvin kesret ve tahkir ifade eder.
لِيَمْكُرُوا ف۪يهَا cümlesine dahil olan لِ, cümleyi gizli bir أن’le sebep bildiren masdara çevirmiştir. Masdar-ı müevvel, cer mahallinde جَعَلْنَا fiiline müteallıktır.
مُجْرِم۪يهَا - لِيَمْكُرُوا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Bu ayet-i kerime Rasulullah (s.a.) için bir teselli, kafirler için ceza vaididir.
وَمَا يَمْكُرُونَ اِلَّا بِاَنْفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
وَ istînâfiyyedir. Menfi muzari fiil cümlesi faide-i haber talebî kelamdır.
Nefy harfi مَا ve istisna harfi اِلَّٓا ile oluşan kasr, fiil ile car-mecrur arasındadır. يَمْكُرُونَ, maksûr/sıfat, بِاَنْفُسِهِمْ, maksûrun aleyh/mevsuftur. Yani kasr-ı sıfat ale’l-mevsuftur.
Bu cümle, Resulullah için mükâfat, kâfirler için ceza vaididir. Onların yaptıkları hile ve desiselerin kötü sonuçları yalnız kendilerine aittir. Ancak onlar, bu gerçeğin asla farkında değillerdir. Hatta onlar, başkalarını hileleriyle aldattıklarını zannederler.(Ebüssuûd)
İnsanların Nebi’ye (s.a.) tâbi olmaktan yüz çevirmelerinin O’na ne zarar ne de eziyet vereceğini bildirmek için kasr sıygasıyla gelmiştir. Hilekârlara dünyadaki zarar, öldürme ve esaret azabıdır. Eğer iman etmediyse ahiretteki azabı ise ateş azabıdır. Zarar, izafî kasr yoluyla onlara hasredilmiştir. Kasr-ı kalptir. (Âşûr)
يَمْكُرُونَ ’nin failinden hal olan وَمَا يَشْعُرُونَ cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Hal, anlamı zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
مَا يَمْكُرُونَ - لِيَمْكُرُوا kelimeleri arasında iştikak cinası, tıbâk-ı selb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.