وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۙ
Müşrikler, bir önceki âyette “Allah’ın yolu” diye nitelenen İslâm’ı reddettikleri için 154. âyette Hz. Mûsâ’ya Tevrat’ın indirildiği belirtildikten sonra 155. âyette Kur’an’ın da Allah tarafından indirilmiş kutsal bir kitap olduğu hatırlatılmaktadır. Nitekim yine bu sûrede başka bir vesileyle böyle bir hatırlatmada daha bulunulmuştu (geniş bilgi için bk. 91. âyet). Ayrıca Tevrat ile Kur’an arasında böyle bir münasebetin kurulmasıyla 151-153. âyetlerde sıralanan hükümlerin Tevrat’ta da yer almış bulunan evrensel hükümler olduğuna işaret buyurulmaktadır.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 490-49
وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۙ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. İşaret ismi هٰذَا mübteda olarak mahallen merfûdur. كِتَابٌ haber olup lafzen merfûdur.
اَنْزَلْنَاهُ fiili كِتَابٌ ‘un sıfatı olarak mahallen merfûdur. اَنْزَلْنَاهُ sükun üzere mebni mazi fiildir.
Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. مُبَارَكٌ kelimesi كِتَابٌ ‘un sıfatıdır.
مُبَارَكٌ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan mufâale babının ism-i mef’ûludur.
İsm-i mef’ûl; kendisine iş yapılanı bildiren, fiilden etkilenen isimdir. Türkçedeki edilgen sıfat-fiil karşılığıdır. Nasıl ism-i fail malum muzari fiil gibi kullanılıyorsa, ism-i mef’ûl de mazi meçhul gibi tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; إذا أردتم الاستفادة من الكتاب والتبرك به فاتبعوه (Kitaptan istifade etmek ve bereketlenmek istiyorsanız ona tabi olun.) şeklindedir.
اتَّبِعُوهُ fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
وَ atıf harfidir. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşaî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.
و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اتَّقُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Kökü وقي olup, iftial babından gelmiştir. Not: a) İftial babının fael fiili ص ض ط ظ olursa iftial babının ت si ط harfine çevrilir.
b) İftial babının fael fiili د ذ ز olursa iftial babının ت si د harfine çevrilir.
c) İftial babının fael fiili و ي ث olursa fael fiili ت harfine çevrilir.
İftial babı fiile şu manaları kazandırabilir.
1) Mutavaat, 2) İstek, 3) Gayret ve devamlılık, 4) Tadiye, 5) Edinmek ve tedarik etmek, 6) Müşareket, 7) Seçmek.
Burda gayret ve devamlılık manası kazandırmıştır.
İLGİLİ TEFSİR YORUMU: Takva günahlara devam etmeyi ve yaptığı ibadetlerle aldanmayı bırakmaktır.
Müttaki: Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in yoluna girip, dünyayı arkasına atan, nefsini ihlas ve vefaya zorlayan, haram ve zulmü terk eden kimsedir. (Bk: Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i kebir, Cilt:1, Sayfa:446) (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. إنّ gibi ismini nasb haberini ref eder. كُمْ muttasıl zamiri, لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. تُرْحَمُونَ fiili لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
تُرْحَمُونَ fiili نَ ’un sübutuyla meçhul merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.
اتَّبِعُوهُ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İftiâl babındadır. Sülâsîsi تبع ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ
İstînafiyye olarak fasılla gelen ayetin ilk cümlesi, sübut ifade eden isim cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlenin ism-i işaretle başlaması, fiilin onun üzerine bina edilmesi, كِتَابٌ kelimesinin اَنْزَلْنَاهُ fiilinin mef’ûlü olması gerekirken mübteda olması, kitabın önemi ve yüceltilmesi içindir. Tıpkı En’am suresinin 92. ayeti gibi: وهَذا كِتابٌ أنْزَلْناهُ مُبارَكٌ مُصَدِّقُ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ. (Âşûr)
Müsnedün ileyhin işaret ismi هٰذَا ile marife olması, işaret edilene tazim ifade ederek önemini vurgular. İşaret ismi en güzel temyiz yollarından biridir.
اَنْزَلْنَاهُ şeklindeki mazi fiil cümlesi, كِتَابٌ için sıfat konumundadır. كِتَابٌ , مُبَارَكٌ için ikinci sıfattır.
Bil ki, Cenab-ı Hakk’ın bu ayette geçen Kitap kelimesinden maksadının, Kur’an olduğu hususunda şüphe yoktur. Bunu, kutlu (mübarek) diye vasfetmenin faydası ise, diğer iki kitap (Tevrat ve İncil) gibi kendisinden sonra gelecek bir kitap, neshe maruz bir kitap olmadığını ifade etmek içindir. Yahut da bununla, o kitabın hayrının ve faydasının çok olduğu murad edilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)
اَنْزَلْنَاهُ fiilindeki نَا zamiri Allah’a ait azamet zamiridir.
Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Fâdıl Sâlih es-Sâmerrâî, Ala Tarîqi't Tefsîri'l Beyânî, C. 2, S. 467)
İlk sıfat fiil cümlesi şeklinde gelerek inzalin an be an yenilendiğine, diğer sıfat isim formunda gelerek berektin devamındaki istimrara ve sübuta delalet etmiştir. (Mahmut Sâfî)
Sıfatlar anlamı zenginleştiren, açıklayan ıtnâb sanatıdır.
Ayetin ism-i işaretle başlaması tazim ve yakınlık içindir. Kitabullahın, fıtratımıza ne kadar yakın olduğunu anlatmak ve kitaba tâbi olanların rahmete nail olacaklarını tenbih için gelmiştir. (Medine Balcı Dergâhu’l Kur’an)
فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا
فَ rabıtadır. Mahzufla birlikte şart üslubunda talebî inşâî isnad olan cümlede îcâz-ı hazif vardır.
فَاتَّبِعُوهُ cümlesi mahzuf şartın cevabıdır. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mahzuf şartın takdiri; إذا أردتم الاستفادة من الكتاب والتبرك به [Kitaptan istifade etmek ve bereketlenmek isterseniz] şeklindedir.
الِاتِّباعُ kelimesi ifade ettiği şeylerle amel etmek manasında mecazdır. (Âşûr)
أنْ تَقُولُوا إنَّما أُنْزِلَ الكِتابُ عَلى طائِفَتَيْنِ مِن قَبْلِنا sözünün karînesiyle فاتَّبِعُوهُ sözünde hitap müşrikleredir. (Âşûr)
Aynı üslupta gelen وَاتَّقُوا cümlesi, وَ ’la cevap cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi tezâyüftür.
فَاتَّبِعُوهُ - اتَّقُوا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
فَاتَّبِعُوهُ - اتَّقُوا kelimelerinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belagat)
Emir ve Nehiylerin Aciliyet İfade Edip Etmeme Durumları:
- Emirler aciliyet veya tehir ifade etmezler. Sadece bir şeyin yapılmasını isterler.
- Nehiyler aciliyet ifade ederler. Yasaklanan şeyden hemen uzaklaşılmasını isterler. (Hasan Karakaya, Fıkıh usulü, s. 558-559)
لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۙ
Ayetin son cümlesi ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Gayrı talebî inşa cümlesidir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
لَعَلَّكم تُرْحَمُونَ sözü kendisine uyulmasına bir vad ve ona uymayanlar için ise dünya ve ahiret azabı ile tehdit ifade eder. (Âşûr)
لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. Haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari fiil olayı zihinde canlandırmayı sağlayarak muhatabı etkiler.
‘’Umulur ki’’ anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde ‘’...olsun diye, ...olması için’’ şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşa formundan çıktığı için, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
لَعَلَّ edatı terecci içindir yani “ümitvar olma” manasını ifade eder ve bir de beklenti içinde olmak demektir ki, her ikisi de aynı manaya gelir demektir. Fakat bu beklenti Kerîm olan bir zattan olmalı, kişi O’ndan beklemelidir. İşte bu, yerine getirmesi kesin olan vaadinin yerine bir ifadedir. İmam Sîbeveyh de bu görüştedir. Ancak Kutrub (v. 106/724) ise; لَعَلَّ kelimesi “için” manasındadır der. (Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
Ta’lil cümleleri anlamı açıklamak, zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
تُرْحَمُونَۙ kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belagat)