وَحَٓاجَّهُ قَوْمُهُۜ قَالَ اَتُحَٓاجُّٓونّ۪ي فِي اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰينِۜ وَلَٓا اَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ رَبّ۪ي شَيْـٔاًۜ وَسِعَ رَبّ۪ي كُلَّ شَيْءٍ عِلْماًۜ اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَحَاجَّهُ | ve onunla tartışmaya girişti |
|
2 | قَوْمُهُ | kavmi |
|
3 | قَالَ | dedi ki |
|
4 | أَتُحَاجُّونِّي | benimle tartışıyor musunuz? |
|
5 | فِي | hakkında |
|
6 | اللَّهِ | Allah |
|
7 | وَقَدْ | muhakkak |
|
8 | هَدَانِ | beni doğru yola iletmiş iken |
|
9 | وَلَا |
|
|
10 | أَخَافُ | ben korkmam |
|
11 | مَا | şeylerden |
|
12 | تُشْرِكُونَ | sizin ortak koştuğunuz |
|
13 | بِهِ | O’na |
|
14 | إِلَّا | ancak |
|
15 | أَنْ |
|
|
16 | يَشَاءَ | dilediği olur |
|
17 | رَبِّي | Rabbimin |
|
18 | شَيْئًا | şeyler |
|
19 | وَسِعَ | kuşatmıştır |
|
20 | رَبِّي | Rabbim |
|
21 | كُلَّ | he |
|
22 | شَيْءٍ | şeyi |
|
23 | عِلْمًا | bilgice |
|
24 | أَفَلَا |
|
|
25 | تَتَذَكَّرُونَ | hala öğüt almıyor musunuz? |
|
Hz. İbrâhim’in, Allah’ın birer âyeti olan tabii varlıklardan istidlâlle O’nun birliğine dair ortaya koyduğu bu açık ve kesin delillere karşı kavmi de kendi inançlarının doğruluğunu kanıtlamak için onunla tartışmaya, deliller ileri sürmeye kalkışmışlardır. Âyette bu delillerin zikredilmemesi, onların anılmaya bile değmeyecek kadar temelsiz olduğunu göstermektedir. Nitekim Hz. İbrâhim’in “Allah hakkında (O’nun eşi, benzeri ve ortağı olduğunu kanıtlamak için) benimle tartışıyor musunuz?” şeklindeki ifadesi de onların iddialarının saçmalığına işaret etmektedir.
Burada açıkça bildirilmemekle beraber Hz. İbrâhim’in “Ben sizin Allah’a ortak koştuklarınızdan korkmam” demesinden, kavminin onu,tanrılarının öfkelenerek kendisini cezalandırmasıyla tehdit ettikleri anlaşılmaktadır. İbrâhim aleyhisselâm bu tehdide aldırış etmemekle birlikte, iyi bir mümin olarak, ilmi her şeyi kuşatan ve bu suretle bütün olup bitenler gibi kendisinin hal ve hareketlerini de eksiksiz bilen Allah’tan korktuğunu ifade etmiş; böylece fayda ve zararın da Allah’tan geldiğine, O’nun ilim ve iradesine bağlı bulunduğuna olan inancını ortaya koymuştur.
Âyetin sonundaki “Hâlâ ibret almıyor musunuz?” şeklindeki uyarıyla Hz. İbrâhim, kavmini, putperestlikle kendisinin kesin delillerle kanıtladığı tevhid inancı arasında doğru öncüllere dayalı aklî değerlendirme ve mukayese yapmaya, bu suretle hakikati bulup tanımaya çağırmıştır.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 432-433
وَحَٓاجَّهُ قَوْمُهُۜ قَالَ اَتُحَٓاجُّٓونّ۪ي فِي اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰينِۜ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. حَٓاجَّهُ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen merfûdur.
قَوْمُهُ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
حَٓاجَّ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi حجج’dir. Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو’dir.
Mekulü’l-kavli, اَتُحَٓاجُّٓونّ۪ي فِي اللّٰهِ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
Hemze istifham içindir. تُحَٓاجُّٓونّ۪ي fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Sonundaki ن۪ vikayedir. Mütekellim zamiri ي ise mef’ûlun bih olup mahallen mansubtur.
فِي اللّٰهِ car mecruru تُحَٓاجُّٓونّ۪ي fiiline müteallıktır. Muzâf hazfedilmiştir. Takdiri, في وحدانيّة الله (Allah’ın vahdaniyetinde) şeklindedir.
وَ haliyyedir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. هَدٰينِ elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
Sonundaki نِ vikayedir. Esre ise mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen يَ ise mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
وَلَٓا اَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ رَبّ۪ي شَيْـٔاًۜ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. لَٓا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اَخَافُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdir انا ’dir.
Müşterek ism-i mevsûl مَا, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası تُشْرِكُونَ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
تُشْرِكُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِه۪ٓ car mecruru تُشْرِكُونَ fiiline müteallıktır. اِلَّٓا istisna harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, munkatı’ istisna veya muttasıl olarak mahallen mansubtur. Yani, إلّا مشيئة ربّي خوف ما أشركتم (Rabbim o ortak koştuklarından korkmayı dilemedikçe) demektir.
يَشَٓاءَ mansub muzari fiildir. رَبّ۪ي fail olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri ی muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
شَيْـٔاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
وَسِعَ رَبّ۪ي كُلَّ شَيْءٍ عِلْماًۜ
Fiil cümlesidir. وَسِعَ fetha üzere mebni mazi fiildir. رَبّ۪ي fail olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri ی muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
كُلَّ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. شَيْءٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. عِلْماً temyiz olup fetha ile mansubtur.
اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Hemze inkârî istifham, فَ atıf harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَتَذَكَّرُونَ muzari fiili نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
تَتَذَكَّرُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ذكر ’dir. Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
وَحَٓاجَّهُ قَوْمُهُۜ قَالَ اَتُحَٓاجُّٓونّ۪ي فِي اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰينِۜ
وَ istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَوْمُهُ izafeti veciz ifade yanında muzâfı tahkir içindir.
Beyanî istînâf olan cümlenin fasılla gelmesinin sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli ise istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp ve kınama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
وَقَدْ هَدٰينِ cümlesi lafza-i celâlden veya اَتُحَٓاجُّٓونّ۪ي fiilinin mef’ûlünden haldir. Tahkik harfi قَدْ ’la tekid edilmiş mazi fiil cümlesi faide-i haber talebî kelamdır. Fiilin sonunda mef’ûl konumundaki mütekellim zamiri mahzuftur.
حَٓاجَّهُ - اَتُحَٓاجُّٓونّ۪ي kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
وَلَٓا اَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ رَبّ۪ي شَيْـٔاًۜ
وَ istînâfiyyedir. Cümle menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اَخَافُ fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا’nın sılası تُشْرِكُونَ بِه۪ٓ, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.
اَنْ ve akabindeki يَشَٓاءَ رَبّ۪ي شَيْـٔاً cümlesi, masdar teviliyle, müstesna olarak mahallen mansubtur. Masdar-ı müevvel olan cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. شَيْـٔاً ‘deki tenvin, nev ve tazim ifade eder.
رَبّ۪ي izafeti muzâfun ileyhin şanı içindir.
يَشَٓاءَ - شَيْـٔاً kelimeleri arasında cinas-ı nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
تُشْرِكُونَ - هَدٰينِ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
وَسِعَ رَبّ۪ي كُلَّ شَيْءٍ عِلْماًۜ
Cümle istînâf cümlesidir, ta’liliye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
شَيْءٍ ’deki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder.
Temyiz olan عِلْماً, tekid ifade eden ıtnab sanatıdır. Veya fef’ûlü mutlak olarak tekid ifade eder.
اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olan cümle, mukadder istînâfa matuftur. Takdiri; أتعرضون فلا تتذّكرون (Yüz mü çeviriyorsunuz, düşünmez misiniz?) olabilir.
İnkârî istifham olan bu cümle, kınama ve azarlama manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Taaccüp ve azarlamak için gelmiş inkâri istifhamdır. Tezekkür sebeplerinin çokluğuna rağmen cehaletleri devam etmektedir. (Âşûr)
اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ sorusu, azarlama ve kınama için gelmiştir, mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Bu cümle aslında mukadder bir cümleye matuftur, ‘’Siz hakikatten gafil kalıp düşünmez misiniz?’’ demektir. (Ebüssuûd)
Kur’an’daki fasılalar, kimi zaman kevnî ayetler üzerinden örnekler verilerek, kimi zaman ahiretin kalıcılığına vurgu yapılarak kimi zaman kâfirlerin Allah’ın dışında ilâhlar edinme konusundaki mantıksızlıkları geçmişle gelecek arasında bağ kurulmak suretiyle geçmişin tecrübesini geleceğe aktarma anlamındaki bir düşünmeyi kapsayan تَعَقُّل kelimesi ve “Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?”, “Hiç düşünmüyor musunuz?” gibi ifadelerle bitirilirken geçmişe yönelik düşünmeyi gerektiren ve hassaten önceki milletlerin tecrübeleriyle ilgili olaylar anlatılırken, لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ gibi tezekküre çağıran ifadelerle bitirilmiştir. Olayın arka planının kavranmasının önem arz ettiği Kur’an’ın anlamına yönelik düşünme çağrıları ise أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ ifadesiyle karşılık bulmuştur. Zira tezekkürün zıddı olarak kullanılan tedebbür, geleceğe yön verecek bu türden bir düşünmeyi ve tedbiri gerektirir. Aklını kullanan bireylerin (تَعَقُّل) geçmişin yaşanmışlığını idrak ederek (تَذَكُّر) geleceğe yol bulmaları (تَدَبُّر) anlamında üçünü de kapsayan bir anlamın gerekli olduğu bazı fasılalar ise tefekküre yapılan vurgularla, bütün bunlardan içinde bulunduğumuz an için hüküm çıkarma bağlamındakiler ise تَفَقُّه kelimesiyle sonlandırılmıştır. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
شَيْءٍ - رَبّ۪ي kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Rabb isminin İbrahim’e (as) ait zamire izafe edilmesi, onun Allah’ın hükmüne boyun eğdiğinin, emre tam bir teslimiyet gösterdiğinin, onun hükümranlığının ve rububiyetinin altında olduğunun izahıdır.