Mümtehine Sûresi 3. Ayet

لَنْ تَنْفَعَكُمْ اَرْحَامُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْۚۛ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚۛ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ  ...

Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَنْ asla
2 تَنْفَعَكُمْ size fayda vermez ن ف ع
3 أَرْحَامُكُمْ akrabanız ر ح م
4 وَلَا ne de
5 أَوْلَادُكُمْ çocuklarınız و ل د
6 يَوْمَ günü ي و م
7 الْقِيَامَةِ kıyamet ق و م
8 يَفْصِلُ ayırır ف ص ل
9 بَيْنَكُمْ aranızı ب ي ن
10 وَاللَّهُ ve Allah
11 بِمَا şeyleri
12 تَعْمَلُونَ yaptıklarınız ع م ل
13 بَصِيرٌ görmektedir ب ص ر
 

لَنْ تَنْفَعَكُمْ اَرْحَامُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْۚۛ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚۛ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْۜ 

 

Fiil cümlesidir.  لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir. 

تَنْفَعَكُمْ  fetha ile mansub muzari fiildir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  اَرْحَامُكُمْ  fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَا  zaid harftir.  لَا  nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.  اَوْلَادُكُمْ  atıf harfi وَ ‘la  اَرْحَامُكُمْ ‘e matuftur.  يَوْمَ  zaman zarfı  تَنْفَعَكُمْ  fiiline müteallik olup fetha ile mansubdur.  الْقِيٰمَةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

يَفْصِلُ  damme ile merfû muzari fiildir.  بَيْنَكُمْ  mekân zarfı  يَفْصِلُ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


 وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

 

İsim cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  اللّٰه  lafza-i celâl mübteda olup lafzen merfûdur.  مَا  ve masdar-ı müevvel  بِ  harf-i ceriyle  بَص۪يرٌ ‘a mütealliktir. 

تَعْمَلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. بَص۪يرٌ  haber olup lafzen merfûdur.

بَص۪يرٌ , mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

لَنْ تَنْفَعَكُمْ اَرْحَامُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْۚۛ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚۛ 

 

Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Muzari fiil, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

لَنْ , tekid ifade eden, istikbali kapsayan nefy harfidir.  لَٓا  ile yapılan nefiden daha kuvvetlidir. Cümleye asla manası kazandırır.

Akraba manasında kinaye olan  اَرْحَامُكُمْ  kelimesinden sonra  اَوْلَادُكُمْۚۛ ‘ün zikri, hususun umuma atfı babında ıtnâb saatıdır. Âşûr tetmim ıtnâbı olduğunu söylemiştir.

اَرْحَامُكُمْ ‘a matuf olan  وَلَٓا اَوْلَادُكُمْۚۛ ‘daki nefy harfi, olumsuzluğu tekid için gelmiş zaid harftir.

Fayda vermeyecek olanların akraba ve evlat olarak sayılması, taksim sanatıdır.

يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚۛ  zaman zarfı  لَنْ تَنْفَعَكُمْ  fiiline mütealliktir.

Ayeti kerimede hüsn-i tahallus sanatı vardır. Yani söze maksadın dışında bir konuyla giriş yaptıktan sonra asıl konuya yani ahiret konusuna geçilmiştir.

Ayet nefyi istikbal harfi olan  لَنْ  ile başlamıştır. Bu harf; fiilin anlamını olumsuz yapmakla birlikte harekesini ve zamanını da etkiler. Geleceği mutlak manada olumsuzlaştırır. Fiilini nasb eder. (www.biiznillah.com sitesi)

لَنْ  ve  لَٓا  harflerinde tefennün sanatı vardır. Yakın manada olan farklı kelimeler kullanılarak hoşa gitmeyecek tekrardan kaçınılmıştır. 

كُمْ  zamirinde cem’ sanatı,  اَرْحَامُ  ve  اَوْلَادُ  kelimelerinde tefrik sanatı vardır.  كُمْ  zamirinde cinas ve tekrir sanatı vardır. 

 اَرْحَامُكُمْ  ve  اَوْلَادُكُمْۚۛ  kelimeleri arasında mürâât-i nazîr ve muvazene sanatları vardır.

اَرْحَامُ ‘ın muzâfı olan  ذو  kelimesi mahzuftur. Ayette îcâz-ı hazif vardır.

Râğıb der ki: رحَمُ , kadının döl yatağıdır. Anne karnında çocuğun geliştiği yerdir. Akrabalık için kullanılan  اَرْحَامُكُمْ  kelimesi, bundan istiare olunmuştur. Çünkü akrabalar bir rahimden türemişlerdir. (Rûhu’l Beyân)

كُمْ  zamirinde cem’ sanatı,  اَرْحَامُ  ve  اَوْلَادُ  kelimelerinde tefrik sanatı vardır.

يَوْمَ  şeklindeki zarfta tenâzu’ vardır. Tenazû’; önce gelen iki veya daha fazla amilin daha sonra gelen bir mamulde amel etme durumudur.  يَوْمَ ‘nin iki amili vardır. Birincisi  تَنْفَعَكُمْ , ikincisi  يَفْصِلُ  fiilidir.  يَفْصِلُ (ayıracaktır) fiilinin mamulü olması halinde, önemi dolayısıyla takdim edilmiştir ve kasır manası taşıma ihtimali söz konusu olur.

Kıyamet günü için bir çok isim arasından يَوْمَ الْقِيَامَةِ  isminin seçilmesi bu günü ifade eden en korkutucu tabir olması dolayısıyladır. İnsanların alemlerin Rabbi karşısında duracağına işaret eder. Ayrıca alemlerin Rabbi için insanların kalktığı günü vurgular. O gün onlar diriltilecek ve kabirlerinden alemlerin Rabbi için kalkacaktır. (Muhammed Muhammed Ebû Mûsâ, Câsiye Sûresi Belâgî Tefsîri, Çev. Fatma Serap Karamollaoğlu, c. 6, s. 136 ve s. 224)


يَفْصِلُ بَيْنَكُمْۜ 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 


 وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

 

Ayetin son cümlesi atıfla gelmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.  اَللّٰهُ  mübteda,  بَص۪يرٌ  haberdir. 

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması, mehabet ve haşyet duyguları uyandırmak ve ikaz içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰه  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Bütün mamullerin cümledeki yeri, aslında amilinden sonra gelmesidir. Car mecrur  بِمَا تَعْمَلُونَ , ihtimam için amili olan بَص۪يرٌ ‘a takdim edilmiştir.

İsim cümleleri sübut ifade eder.İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

مَا  müşterek ism-i mevsûlu mecrur mahalde olup  بَص۪يرٌ ’e mütealliktir. Sılası olan  تَعْمَلُونَ, muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, istimrar, teceddüt ve tecessüme işaret etmiştir. 

Müsned olan  بَص۪يرٌ  mübalağalı ismi fail kalıbıdır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Cümle mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.

وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَص۪يرٌ  sözü, lafzen sarih olarak Allah’ın bütün yapılanları gördüğüne, bildiğine delalet eder. Ama maksat bu yapılanlara karşılık ahirette verilecek sevap ve cezayı hatırlatmaktır. Buna, lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürsel denir.

Hem vaad, hem vaîd manası taşıdığı için idmâc sanatı vardır. [Allah bütün amellerinizi görür.] buyrulmuş, görmenin gereği olarak karşılığını, yani mükafat veya ceza vereceği kastedilmiştir.

Allah Teâlâ için diğer görme fiilleri değil,  بصر  fiili kullanılmıştır. Ameller, mektup gibi gözle görülen şey mesabesindedir. 

Burada  بَص۪يرٌ  ismi tercih edilmiş. Tefsîrü-l Kebîr’de buna şöyle bir açıklama getirilmiştir: 

[Allah ne yaparsanız hakkıyla görendir.] buyurmuş, ama niçin "haberdardır" buyurmamıştır? Buna şöyle cevap verilir: خبير lafzı, bir şeyi bilmeyi ifade etmede daha beliğdir. Ne var ki, Cenab-ı Hakk onların amellerini gözle görülür gibi kıldığı için,  بَص۪يرٌ lafzı burada ilim maddesinden daha açık ve uygun olmuştur. (Fahreddin er-Râzî, c. 21, s. 436.)