Saf Sûresi 13. Ayet

وَاُخْرٰى تُحِبُّونَهَاۜ نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ  ...

Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأُخْرَىٰ bir şey daha var ا خ ر
2 تُحِبُّونَهَا seveceğiniz ح ب ب
3 نَصْرٌ bir zafer ن ص ر
4 مِنَ -tan
5 اللَّهِ Allah-
6 وَفَتْحٌ ve bir fetih ف ت ح
7 قَرِيبٌ yakın ق ر ب
8 وَبَشِّرِ ve müjdele ب ش ر
9 الْمُؤْمِنِينَ mü’minleri ا م ن
 
Bütün varlıkların Allah’ı tesbih ettiği yani Allah’ın evrendeki mutlak egemenliği hatırlatılıp bu gerçeği dikkate alanlar açısından özü sözü bir olmamanın, hele Allah’a karşı zevâhiri kurtarma çabası içine girmenin ne kadar saçma olduğuna dikkat çekilerek başlayan sûrenin sonunda, kurtuluş yolunun samimi bir iman ve bu imana uygun davranışlardan geçtiği bildirilmekte; Hz. Muhammed’den önceki peygamber Hz. Îsâ’nın hayatından canlı bir örnek verilerek Allah’ın dinine içtenlikle destek olanlar büyük fetihler ve zaferlerle, sonunda da en büyük başarı olan âhiret mutluluğuna erişmekle müjdelenmektedir. 13. âyetin “Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih! Haydi müminleri müjdele” şeklinde çevrilen kısmı, savaşlarda müslümanların morallerini yükseltici bir ifade olarak sık sık tekrar edilmiş; özellikle Osmanlı’da ordunun muzaffer olacağı inancını pekiştirmek üzere mehteranın icrâ ettiği mûsikinin arasında coşku verecek biçimde seslendirilmiştir. Hz. Îsâ’ya iman etmiş olanlar büyük sıkıntılara mâruz kalsalar da sonunda inkârcılara karşı büyük bir üstünlük elde etmişlerdir. 14. âyet bu tarihî gerçeğe gönderme yaparak müslümanların bundan sonuçlar çıkarmaları istenmektedir. Bununla birlikte gözden kaçırılmaması gereken bir husus, dünyada elde edilecek zafer ve üstünlüğün 13. âyette “hoşunuza gidecek bir şey daha” şeklinde nitelenmiş olduğu ve 12. âyette belirtildiği üzere asıl güzel sonucun, keza kurtuluş ve başarının Allah’ın hoşnutluğuna ve âhiret mutluluğuna erişmek olduğudur. 14. âyetin “Böylece üstün geldiler” şeklinde çevrilen son cümlesi, “Allah Hz. Muhammed’i gönderip iman eden o kimseleri onaylayan bildirimlerde bulununca, özellikle Hz. Îsâ’nın Allah’ın kelimesi olduğunu haber verince, onların delilleri açık hale geldi veya delillerinin üstünlüğü ortaya çıktı” gibi mânalarla da açıklanmıştır (bk. Taberî, XXVIII, 92-93; İbn Atıyye, V, 305; Râzî, XXIX, 319. İman temeline dayalı olarak can ve malla Allah yolunda cihad etmenin ticaret olarak nitelenmesinin izahı için bk. Tevbe 9/111; “cihad” hakkında bk. Nisâ 4/84, 95; Mâide 5/35; Tevbe 9/73; Hac 22/77-78; adn cenneti hakkında bk. Ra‘d 13/23-24; “Allah’ın yardımcıları olma”nın anlamı hakkında bk. Âl-i İmrân 3/52; “havâri”, Hz. Îsâ’nın havârileri ve aralarında geçen konuşma hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/3-4, 19, 45, özellikle 52; Mâide 5/110-115). Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 339-340
 

وَاُخْرٰى تُحِبُّونَهَاۜ 

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir.  اُخْرٰى  mahzuf fiilin mef’ûlün bihi olup  ى  üzere mukadder fetha ile mansubdur. Takdiri, يؤتكم نعمة أخرى (Size başka bir nimet verir) şeklindedir.  

تُحِبُّونَهَا  fiil cümlesi  اُخْرٰى ‘nın sıfatı olarak mahallen mansubtur.  تُحِبُّونَهَا  fiili ن'un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هَاۜ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

تُحِبُّونَهَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  حبب ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


 نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ 

 

İsim cümlesidir.  نَصْرٌ  mahzuf mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. Takdiri,  هو şeklindedir. 

 مِنَ اللّٰهِ  car mecruru نَصْرٌ ‘a mütealliktir.  فَتْحٌ  atıf harfi و ‘la  نَصْرٌ ‘e matuftur.  قَر۪يبٌ  kelimesi فَتْحٌ ‘un sıfat olup lafzen merfûdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ

 

وَ  istînâfiyyedir. بَشِّرِ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. 

الْمُؤْمِن۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

بَشِّرِ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tefil babındadır. Sülâsîsi  بشر ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef’ulun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

وَاُخْرٰى تُحِبُّونَهَاۜ

 

Atıf harfi  وَ ‘la …يَغْفِرْ لَـكُمْ ذُنُوبَكُمْ  cümlesine atfedilmiş cümlede, îcâz-ı hazif sanatı vardır.

اُخْرٰى  mahzuf fiilin mef’ûlüdür. Takdiri,  يؤتكم  (Size verilir..) olan fiilin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu takdire göre cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

تُحِبُّونَهَا  cümlesi  اُخْرٰى  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır. Müsbet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

[Hoşunuza gidecek olan…] ifadesinde peşin olan dünya sevgisine yönelik bir kınama iması bulunmaktadır. (Keşşâf)


 نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Takdiri  هى  olan mübteda mahzuftur.  

نَصْرٌ  mahzuf mübtedanın haberidir.  مِنَ اللّٰهِ  car mecruru müsned olan  نَصْرٌ ‘a mütealliktir. فَتْحٌ  kelimesi  نَصْرٌ ‘a  matuftur. Cihet-i câmia, tezâyüftür.

قَر۪يبٌ  kelimesi  فَتْحٌ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ  ifadesinde iki görüş vardır:

Birincisi: Mekke'nin fethidir, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: İran ile Rum diyarının fethidir, bunu da Alâ, demiştir. (Zâdu’l Mesîr)


وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ

 

وَ , istînâfiyyedir. İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

بَشِّرِ  fiili  تفعيل  babındadır. Bu babın fiile kattığı en belirgin anlam, kesrettir.

وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ  ifadesinde önemlerine ve şereflerine binaen, zamir yerine zahir isim getirilmiştir. (Sâbûnî, Safvetü't Tefasir,Yunus/87)

Şayet Müminleri de müjdele! ifadesi neye atfedilmiştir? dersen şöyle derim: Bu, siz (…) iman edersiniz... ifadesine atfedilmiştir; çünkü bu, emir anlamında olup “Siz iman ve cihat edin ki Allah sizi mükâfatlandırsın; size yardım etsin. Ey Allah Elçisi! Sen de müminleri müjdele!” denmiş gibidir. (Keşşâf)

Bu ayette, Rasûl-i Ekrem (sav)'in hak peygamber olduğuna dair delil vardır. Çünkü O, istikbalde olacak şeylerden haber vermiş ve hadiseler haber verdiği gibi cereyan etmiştir. (Rûhu’l Beyân, Âşûr)