وَقَالَ مُوسٰى يَا فِرْعَوْنُ اِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۚ
Hz. Mûsâ, “Ben âlemlerin rabbi tarafından görevlendirilmiş bir elçiyim” demekle hem risâletle görevlendirilmiş olduğunu ilân etmiş hem de –yüce Allah âlemlerin rabbi olduğuna göre– Firavun’un tanrılık iddiasının geçersiz sayılması gerektiğini ima etmiş oluyordu. Ayrıca o, bütün peygamberler gibi kendisinin de ilk görevinin Allah hakkında gerçeği söylemek olduğunu; bildireceklerinin kuru birer iddia olmayıp bu hususta açık bir “hüccet”e yani aklî kanıtlara veya mûcizelere dayandığını açıkladı (İbn Âşûr, IX, 39). Hz. Yûsuf’un Mısır’da bir üst düzey görevde bulunduğu sırada İsrâil adıyla da bilinen Hz. Ya‘kb ve on bir oğlu da Mısır’a göçmüşler; uzun süre itibarlı bir topluluk olarak yaşamışlardı. Ancak Mısır’da yönetimin el değiştirmesi üzerine, İsrâiloğulları, giderek çoğalmaları yanında, geniş topraklara sahip olmaları ve savaşlar sırasında Mısırlılar’ı arkadan vurmaları ihtimalinin bulunması gibi siyasî ve ekonomik sebeplerle tehlikeli görülmeye başlayıp itibar kaybına uğradılar ve zamanla parya konumuna düşürülerek geri ve ağır işlerde istihdam edilir oldular. Erkek çocuklarının öldürülmesi kararı da nüfus artışının önlenmesi amacına yönelikti (bk. Çıkış, 1/8-17, 22). İşte aynı soydan bir peygamber olan Hz. Mûsâ, Tevrat’ta bildirildiğine göre (bk. Çıkış, 12/40) 400 yılı aşkın bir zamandır Mısır’da yaşayan kavmini bu alçaltıcı durumlardan kurtarmak için, Allah’ın buyruğu uyarınca (bk. Tâhâ 20/47), Firavun’dan, kavmini serbest bırakıp kendisiyle birlikte Mısır’dan Sînâ’ya dönmelerine izin vermesini istedi.
وَقَالَ مُوسٰى يَا فِرْعَوْنُ اِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۚ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. مُوسٰى fail olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
Mekulü’l-kavli, يَا فِرْعَوْنُ ‘dır. يَا nida harfidir. فِرْعَوْنُ münadadır.
Nidanın cevabı اِنّ۪ي رَسُولٌ ‘dur. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
Muttasıl zamir olan ي harfi, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. رَسُولٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.
مِنْ رَبِّ car mecruru رَسُولٌ kelimesine müteallıktır. الْعَالَم۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.وَقَالَ مُوسٰى يَا فِرْعَوْنُ اِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۚ
وَ istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede mekulü’l-kavl, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Bu ayet, bundan önce icmalen zikredilen mucizeleri, izhar keyfiyeti ile bozguncuların akıbetini tafsilen anlatmaya giriştir. (Ebüssuûd)
Nidanın cevabı olan isim cümlesi اِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ , faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
Car mecrur رَسُولٌ , مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ’un mahzuf sıfatına müteallıktır.
رَبِّ الْعَالَم۪ينَ izafetinde âlemler, Rabb ismine muzâfun ileyh olmakla şan ve şeref kazanmıştır.
Allah Teâlâ’dan رَبِّ الْعَالَم۪ينَ şeklinde bahsedilmesi; her tür mahlukatın Mâliki olması dolayısıyla azametine işaret eder. (Âşûr, Mutaffifin/5)
Musa (as) Firavun’un kendisine inanması için اِنّ۪ ile tekid edilmiş bir isim cümlesiyle hitap etmiş ve رَبِّ الْعَالَم۪ينَۚ ifadesini kullanmıştır. Böylece Allah Teâlâ’nın Rabb ismini de vurgulamıştır.
Rabb; bir şeyi kemâle ulaştırmak ve noksanlıklarını temizleyerek ve güzelleştirerek gidermek demektir. Bu; zâtî, ârizî, îtikadî, örfî, amelî, edebî, ilim yönlerinden olabilir. İnsan, hayvan ve bitki için de kullanılır. (Tahkîk)