A'râf Sûresi 126. Ayet

وَمَا تَنْقِمُ مِنَّٓا اِلَّٓا اَنْ اٰمَنَّا بِاٰيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَٓاءَتْنَاۜ رَبَّـنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً وَتَوَفَّـنَا مُسْلِم۪ينَ۟  ...

“Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve
2 تَنْقِمُ öc almıyorsun ن ق م
3 مِنَّا bizden
4 إِلَّا dışında
5 أَنْ
6 امَنَّا inanmamız ا م ن
7 بِايَاتِ ayetlerine ا ي ي
8 رَبِّنَا Rabbimizin ر ب ب
9 لَمَّا zaman
10 جَاءَتْنَا bize geldiği ج ي ا
11 رَبَّنَا Rabbimiz ر ب ب
12 أَفْرِغْ boşalt ف ر غ
13 عَلَيْنَا üzerimize
14 صَبْرًا sabır ص ب ر
15 وَتَوَفَّنَا ve bizi öldür و ف ي
16 مُسْلِمِينَ müslümanlar olarak س ل م
 

Firavun’un, öldürmeye kadar varan ağır tehditleri karşısında, eski sihirbazlar ve yeni müminler, hakikat üzere sebat gösterip inancına bağlı kalarak ölmenin, korkaklık göstererek münafıkça yaşamaktan daha şerefli bir tutum olduğunu cesaretle dile getirdiler ve bütün olacak kötü şeylere karşı metanetle direnmelerini sağlayacak bol sabırlar ihsan etmesi için Cenâb-ı Hakk’a niyazda bulundular. Kur’an’ın vermek istediği mesajla doğrudan ilgisi bulunmadığı için, ilgili âyetlerde, Firavun’un onlara açıkladığı cezaları uygulayıp uygulamadığı hakkında bilgi verilmemiştir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 571

 

نقم Nekame : نَقَمَ الشَّيْئَ Bir şeye karşı nefret duymak, düşman olmak, intikam almak demektir. Bu da ya dille ya da cezalandırmak suretiyle olur. نِقْمَةٌ ise ukûbet ve ceza demektir. Bu kökten gelen إنْتِقامٌ sözcüğü birinden intikam almak, birini cezalandırmaktır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 17 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli intikamdır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

فرغ Ferağa : فَراغٌ Meşgul olma ve meşgalenin zıddıdır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 6 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri fâriğ, feragat, ifrağ ve istifrağ etmektir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

وَمَا تَنْقِمُ مِنَّٓا اِلَّٓا اَنْ اٰمَنَّا بِاٰيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَٓاءَتْنَاۜ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  تَنْقِمُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

مِنَّٓا  car mecruru  تَنْقِمُ  fiiline müteallıktır.  اِلَّٓا  hasr edatıdır.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  تَنْقِمُ  fiilinin mef’ûlu olarak mahallen mansubtur.

اٰمَنَّا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

بِاٰيَاتِ  car mecruru  اٰمَنَّا  fiiline müteallıktır.  رَبِّنَا  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَمَّٓا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.

جَٓاءَتْنَا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  جَٓاءَتْنَا  fetha  üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri  هى ’dir.

Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  


رَبَّـنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً وَتَوَفَّـنَا مُسْلِم۪ينَ۟

 

Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبَّ , muzâftır. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Nidanın cevabı  أَفۡرِغۡ عَلَیۡنَا صَبۡرࣰا ’dır.

أَفۡرِغۡ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.  عَلَیۡنَا car mecruru أَفۡرِغۡ  fiiline müteallıktır.

صَبْراً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

وَ  atıf harfidir.  تَوَفَّنَا  illet harfinin hazfıyla mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir  أنت dir.

Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

مُسْلِم۪ينَ۟  kelimesi  تَوَفَّـنَا’daki mef’ûlun hali olup nasb alameti  ي ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

تَوَفَّـنَا fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  وفي ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.

مُسْلِم۪ينَ۟  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَمَا تَنْقِمُ مِنَّٓا اِلَّٓا اَنْ اٰمَنَّا بِاٰيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَٓاءَتْنَاۜ

 

İman eden sihirbazların sözlerinin devamı olan ayet, önceki ayetteki mekulü’l-kavle matuftur. Menfi muzari fiil sıygasında lâzım-ı faide-i haber talebî kelamdır.

Cümle kasrla tekid edilmişdir. Nefy harfi  مَا  ve istisna harfi  اِلَّٓا  ile oluşmuş kasr, fiille mef’ûl arasındadır. 

Bu durumda kasr-ı sıfat ale’l-mevsûf olması caizdir. Yani, fail tarafından gerçekleştirilen fiil, zikredilen mef'ûle tahsis edilmiştir. Başka mef'ûllere değil. Ama o mef'ûlde vâki olan başka fiiller vardır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfat olması da câizdir. Yani, bu durumda fail, mef'ûl üzerinde gerçekleşen fiile tahsis edilmiştir. Yani onlar kendi nefislerini helak etmeye tahsis edilmiş olurlar. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

اِلَّٓا اَنْ اٰمَنَّا بِاٰيَاتِ رَبِّنَا  sözündeki isrisna muttasıldır. Çünkü Firavun’un onlardan intikam alma sebebi imanlarıdır. Kelam; bir şeyi zıddına benzer bir şeyle tekid etmemektedir. (Âşûr)

رَبَّـنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً [Rabbimiz üzerimize sabır yağdır] cümlesinde Bakara/250 ile iktibas vardır. 

Zemme benzeyen bir şeyle medhi tekid sanatı vardır.

Zemme benzeyen bir şeyle medhi tekid: Bir şeyi yeriyormuş gibi görünerek medhetmektir. Bu; istisna veya istidrak edatlarıyla yapılır.

Konuşmacı veya yazarın, muhatabın zihninde bir yerme ifadesi kullanacağı izlenimini oluşturduktan sonra medh ifade eden bir sıfatla dikkat çekmesi, onun zihnini uyanık tutmasını sağlamaktadır. Ayette intikam gibi yergiye layık bir vasfın ardından gelmesi beklenen yine bir yergi vasfının yerine övgüye layık bir sıfat getirilerek övgü pekiştirilmiştir. Bu ayette övgü anlamı taşıyan bir müstesna, yergi anlamı taşıyan bir fiilin mamulu olarak müfarrağ istisna yapılmıştır. Bu da cümleye “sizin bizden intikam almanıza sebep olan şey bizim imanımızdır ki o zaten bizim asıl övünç kaynağımızdır” amlamını katmaktadır. Müstesnanın övgüye layık olup olmadığının tespiti ise kâfirlerin ölçütlerine göre değildir. Medhin tekidinin tespiti müminlerin inandıkları Allah’ı kabullenmeleri kendilerine zor gelen ve bunu intikam sebebi sayan kâfirlere karşı Allah tarafından yapılmıştır. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları, Doktora Tezi)

Zaman zarfı  لَمَّا ’nın dahil olduğu جَٓاءَتْنَاۜ  cümlesi, şartın cevabıdır. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Şart cümlesinin öncesinin delaletiyle hazfedilmesi, îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Mahzufla birlikte terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.


رَبَّـنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً وَتَوَفَّـنَا مُسْلِم۪ينَ۟

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiş cümle, nida üslubunda talebî inşaî isnaddır. Cümlede îcâz-ı hazif vardır. Nida harfi mahzuftur. Bu hazif mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.

Nidanın cevabı olan  اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً  cümlesi ise emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen emir kastı taşımayıp dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Aynı üsluptaki  وَتَوَفَّـنَا مُسْلِم۪ينَ۟  cümlesi de nidanın cevabına matuftur. Atıf sebebi tezâyüftür.

Muzâfun ileyhe şan ve şeref ifade eden  رَبَّـنَٓا  izafetinin tekrarlanmasında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. 

Ayrıca bu izafet, mütekellimin Allah Teâlâ’nın rububiyyet sıfatına sığınma isteğine işaret eder.

اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً  ifadesi [bizi günah kirlerinden arındırıp tertemiz edecek olan şeyi dök üzerimize -yani bize Firavun’un tehdit ettiği cezalar karşısında dayanma gücü ver] anlamında da olabilir. Zira onlar, sabrederek, (yalpalamadan) dosdoğru gittikleri takdirde bunun kendileri için bir arınma vesilesi olduğunu bilmekteydiler.  وَتَوَفَّـنَا مُسْلِم۪ينَ۟ [Sadece sana teslimiyet gösteren] yani İslâm’da sebat eden [kimseler olarak al canımızı!]. (Keşşâf)

Arapçada  إفرغ  kelimesi, “döküp boşaltmak” manasındadır. Bu kelime, kalıba dökülüp henüz sikke (para) haline getirilmemiş (gümüşe),  دِرْهَمٌ مُفْرَغٌ  denir ki bu ifadenin aslı, onun kabının boşaltılmasına dayanır. Boşaltma da içinde hiçbir şey kalmayacak şekilde kabı dökmektir. Bu kelime  فَرَاغٌ  masdarına dayanır. Binaenaleyh bir  kabın  dökülüp  iyice  boşaltılmasına  benzetmek  için  “sabır”   hakkında kullanılmıştır. Mücahid, bu ayetin “Asılma ve kesilme anında, bizim üzerimize sabır boşalt, sabır yağdır.” manasında olduğunu söylemiştir. Bu tabir ile ilgili birkaç incelik vardır: 

- “Üstümüze sabır boşalt, sabır yağdır” demek “üstümüze sabır indir” demekten daha beliğdir. Çünkü biz, kabı boşaltmanın kabın içindeki her şeyi döküp boşaltma olduğunu söylemiştik. Buna göre sanki onlar, Allah’tan sabrın bir kısmını değil hepsini üzerlerine dökmesini (kendilerine vermesini) istemişlerdir.

- Ayette “sabr” kelimesi, nekre olarak getirilmiştir. Bu nekre oluşu da mükemmelliğe ve tamlığa delalet eder. Yani “tam ve mükemmel bir sabır” demektir.

- Bu sabır, onlardan ve onların amellerindendir. Ama onlar bunu Allah’tan istemişlerdir. İşte bu da kulun fiilinin ancak Allah’ın yaratması ve takdiri ile gerçekleşip meydana geldiğine delalet eder. (Fahreddin er-Râzî)

Burada sabır; suya benzetilmiştir. Yani mekni istiare yoluyla akli bir şey, hissi bir şeye benzetilmiştir. Sabrın yaratılışı, Bir kaptaki suyun boşaltılmasına benzetilmiştir. Çünkü  الإفْراغَ  kapta olan şeyin tamamının boşaltılmasıdır. Bu; sabrın kuvvetinden kinayedir. Zira kabı boşaltmak; içinde hiç bir şey kalmaması demektir. (Âşûr)