A'râf Sûresi 72. Ayet

فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَمَا كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ۟  ...

Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise kökünü kestik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَأَنْجَيْنَاهُ O’nu kurtardık ن ج و
2 وَالَّذِينَ ve olanları
3 مَعَهُ O’nunla beraber
4 بِرَحْمَةٍ bir rahmetle ر ح م
5 مِنَّا bizden
6 وَقَطَعْنَا ve kestik ق ط ع
7 دَابِرَ kökünü د ب ر
8 الَّذِينَ kimselerin
9 كَذَّبُوا yalanlayan(ların) ك ذ ب
10 بِايَاتِنَا ayetlerimizi ا ي ي
11 وَمَا ve
12 كَانُوا olanların ك و ن
13 مُؤْمِنِينَ inanmayacak ا م ن
 

Fakat onlar bu uyarıyı dikkate alarak Allah’a şükran borçlarını eda etmeleri gerekirken, aksine davranarak kendilerini yalnız Allah’a kulluk etmeye, atalarının taptığı uydurma tanrıları bırakmaya çağırdığı için Hûd’u eleştirip kınadılar; üstelik, nasıl olsa imkânsız olduğunu düşünerek ondan, doğruluğunu kanıtlaması için kendilerini tehdit ettiği azabı veya felâketi başlarına getirmesini isteyip akıllarınca kendisini güç durumda bırakmaya kalkıştılar.

 Âd halkı bu tutumlarıyla inkârcılıktan asla dönmeyeceklerini ortaya koymuşlardı. Bu sebeple peygamber, onların içinde bulunduğu durumu “Üzerinize rabbiniz tarafından bir azap ve öfkenin gelmesi hak olmuştur” şeklinde özetlemiş; kendisi beklediği gibi onların da başlarına gelecek acı âkıbeti beklemelerini istemiştir. Sözlükte “kir, pislik” anlamına gelen rics kelimesine mecazi olarak “azap” mânası verilmiştir; gazab ise –Allah’a isnat edildiğinde– O’nun “inkârcı ve isyancıları rahmetinden uzaklaştırıp alçaltması ve cezalandırması” anlamına gelir. Ricsi Allah’ın inkârcılara öfkesi, gazabı ise onlara vereceği azap şeklinde yorumlayanlar da vardır (bk. İbn Âşûr, VIII/2, s. 210). Yüce Allah iyilere yani Hûd ve onunla birlikte inananlara rahmetiyle muamele edip onları kurtarırken, peygamberi yalancılıkla suçlayıp iman etmemekte direnenlere gazabıyla muamele edip büyük bir kasırga neticesinde toptan yok olmalarını sağladı.Hz. Hûd, muhtemelen kavminin kesinlikle iman etmeyeceğini anlayınca diğer müminlerle birlikte uzak bir yere hicret ederek bu kasırgadan kurtulmuştu. Kabrinin Hadramut’ta bulunduğunu bildiren rivayet de bunu desteklemektedir (İbn Âşûr, VIII/2, s. 214).

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 546-547

 

فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا

 

 Mukadder cümleye matuftur. Takdiri; أرسلت عليهم الريح ... فأنجيناه (Onlara rüzgâr gönderdin ve biz onu kurtardık.) şeklindedir.

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.

Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşaî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.

Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.

فَ : Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْجَيْنَاهُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَٓا  fail olarak mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

Cemi müzekker has ism-i mevsûl atıf harfi  وَ ’la  اَنْجَيْنَاهُ ‘deki mef’ûle matuf olup mahallen mansubtur.

Mekân zarfı  مَعَ , mahzuf sılaya müteallıktır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

بِرَحْمَةٍ  car mecruru  اَنْجَيْنَاهُ  fiiline müteallıktır.  بِ  harf-i ceri, sebebiyyedir.

بِ  harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık – bedel, istiane, zaman – mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada sebep manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِنَّا  car mecruru  بِرَحْمَةٍ  ‘in mahzuf sıfatına müteallıktır.

مِنْ  harf-i ceri mecruruna ibtidaiyye, ba’z, tebyin, karşılaştırma, zaid, sebep, bedel – karşılık, iki şeyi birbirinden ayırt etmek gibi manalar kazandırabilir. Burada ibtidaiyye manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْجَيْنَاهُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’âl babındadır. Sülâsîsi نجو ’dır.

İf’âl babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.


 وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَمَا كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ۟

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  قَطَعْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَٓا  fail olarak mahallen merfûdur.

دَابِرَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

İsm-i mevsûlun sılası  كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا ‘dır. Îrabtan mahalli yoktur.

كَذَّبُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

بِاٰيَاتِنَا  car mecruru  كَذَّبُوا  fiiline müteallıktır. Mütekellim zamiri  نَا , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

كَذَّبُوا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındadır. Sülâsîsi  كذب ‘dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef'ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. Tef’il babının en yaygın anlamı teksirdir.  

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  كَانُوا  isim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.

كَانُوا  damme üzere mebni nakıs fiildir.

كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.  مُؤْمِن۪ينَ۟  kelimesi  كَانُوا ’nun haberi olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

مُؤْمِن۪ينَ۟  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

كَان ’nin haberi isim olduğunda haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan, S. 124)

 

فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَمَا كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ۟

 

فَ  atıf harfidir. Ayet mukadder müstenefeye matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Burada  فَ  harfi takip için gelmiştir. Yani Allah Teâlâ Âd kavminin helakını ve Hud as’ın ve onunla beraber olan müminlerin kurtuluşunu bildirmekte acele etmiş, muktezâ-i zâhir önce Âd kavminin helakını sonra da Hûd as ve müminlerin kurtuluşunu zikretmeyi gerektirirken ayet bunun hilafına gelmiş, önce Hûd as ve müminlerin kurtuluşunu zikretmiştir. Bunun sebebi Hûd (as) ve müminlerin kurtuluşuna verilen önemdir. Nitekim  فَكَذَّبُوهُ فَأنْجَيْناهُ والَّذِينَ مَعَهُ في الفُلْكِ وأغْرَقْنا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآياتِنا  şeklindeki A’râf/64 de böyledir. (Âşûr)

اَنْجَيْنَاهُ  fiilinin mef’ûlüne matuf olan has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ‘nin sılası mahzuftur.  مَعَهُ , mahzuf sılaya müteallıktır. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır. 

والَّذِينَ مَعَهُ  şeklinde ifade edilenler kavminden iman edenlerdir. Çünkü bu grup dinde onun yanındadır ve bu yanında olmak mecazîdir. (Âşûr)

بِرَحْمَةٍ مِنّا  sözündeki  بِ  sebep,  رَحْمَةٍ  kelimesinin sonundaki tenvin tazim içindir. Ayrıca onu, mükemmelliğini belirtmek için  مِنَّا  diyerek bu rahmetin Allah’tan gelen bir şey alarak nitelendirmiştir.  مِن  harf-i ceri de ibtidaiyye içindir.  (Âşûr)

مِنّا  car-mecruru çok yerinde gelerek rahmetin söyledikleri gibi onlardan kesilmediğini ifade eder. (Âşûr)

Yine mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan … وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذ۪ينَ  cümlesi, فَاَنْجَيْنَاهُ  cümlesine matuftur. Atıf sebebi tezâyüftür.

قَطَعْنَا  fiilinin mef’ûlü konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan  كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا müspet mazi fiil sıygasında gelerek sübuta, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. . Faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

بِاٰيَاتِنَٓا  izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  اٰيَاتِ  şan ve şeref kazanmıştır.

الَّذ۪ينَ  kelimeleri arasında tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

مُؤْمِن۪ينَ۟ - كَذَّبُوا  ve  اَنْجَيْنَاهُ - قَطَعْنَا  kelime grupları arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

 اَنْجَيْنَاهُ  fiili ifâl babından olup zorluktan ve sıkıntıdan kurtarma konusunda hızlı olunması gereken durumlarda kullanılır. Aynı kökten türeyen  نَجَّي  fiili ise tefîl babındandır ve çoğunlukla kurtarma fiilinde bir müddet bekleme ve ona zaman tanımanın sözkonusu olduğu yerlerde kullanılır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Kur’ân Kelimelerinin Sırlı Dünyası, S. 113)

قَطَعْنَا دَابِرَ  ibaresi; hepsini helak ederek kökünü kesmekten güzel bir kinayedir. (Sâbûnî)