Enfâl Sûresi 3. Ayet

اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۜ  ...

Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 الَّذِينَ onlar ki
2 يُقِيمُونَ kılarlar ق و م
3 الصَّلَاةَ namazlarını ص ل و
4 وَمِمَّا
5 رَزَقْنَاهُمْ ve verdiğimiz rızıktan ر ز ق
6 يُنْفِقُونَ (Allah için) harcarlar ن ف ق
 

Dünya bir imtihan yeri, dünya hayatı da imtihandır. İnsanlar çeşitli imkân ve nimetleri kullanma, emirlere itaat, yasaklardan kaçınma, felâket, musibet ve kayıplar karşısında tercih edilen tutum ve davranışlar bakımından imtihan edilmektedirler. Sahâbîlerden bir kısmının savaş ganimeti konusundaki beklentileri, bu beklentiler gerçekleşmeyince takındıkları tavır, kâmil iman ve takvâ sahibi müminlere yakışmadığı, imtihanda eksik puan almaya sebep olabileceği için “gerçek ve kâmil müminlerin sahip olmaları gereken nitelikler” konusunda bir açıklamayı gerekli kılmıştır.

 Burada gerçek müminlerin beş vasfı açıklanmış, arkasından da bunları gerçekleştiren ve imtihanı kazananların elde edecekleri sonuç ve ödüller bildirilmiştir: 1. Kâmil mânada mümin olanların imanlarıyla duyguları arasında bir etkileşim vardır; Allah’ı andıklarında, kendilerine Allah’tan söz edildiğinde heyecan duyarlar, gönüllerinde korku ile coşku karışımı duygular oluşur. 2. Allah’ın âyetleri okundukça hem yeni bilgiler edinir ve bunlara da iman etmek suretiyle inançlarını nicelik yönünden arttırırlar hem de her bir âyet, ihtiva ettiği incelik, güzellik, hikmet ve bilgiler sebebiyle Kur’an’ın Allah’tan geldiğine delil teşkil ettiği için nitelik yönünden imanlarını güçlendirirler. 3. Müminler de mal, mülk, evlât, eş dost edinirler, fakat onların dayanıp güvendikleri bu fâni varlıklar değil, her şeyi yaratan ve mülkün gerçek sahibi olan Allah’tır. 4. Namaz, Allah ile kurulan bağın gerçekleştiği en uygun ve en güzel vasıta olduğu için onu büyük bir özenle ifa etmeye çalışırlar. 5. Allah’ın verdiği rızıktan kendileri yararlandıkları gibi yakından uzağa doğru başkalarının da ondan yararlanmasına imkân verirler; nafaka, zekât ve sadaka verme, vakıf kurma, ödünç verme ve kullandırma, ikram etme gibi malî vazife, yardım ve iyilikleri ihmal etmezler.

 İslâm düşünce tarihinde imanın artma ve eksilme kabul edip etmeyeceği konusu tartışılmıştır. İman terimine, haklı olarak “tasdik” (dini doğrulama, inanma) mânası veren Sünnî kelâmcılara göre tasdik bölünmeye müsait olmadığı, inanılacak konular da belirlenmiş ve sınırlanmış bulunduğu için bunların nicelik yönünden artması veya eksilmesi mümkün değildir. Bu âyette olduğu gibi artma veya eksilmeden söz eden metinleri şu şekillerde yorumlamak ve anlamak gerekir: a) Dine toptan ve ilke olarak inananlar, âyetler geldikçe detayları öğrenir ve bunlara da inanarak imanlarını arttırırlar. b) İman üzerinde devam ve sebat etmek de süresi bakımından onun artması demektir. c) Mümin inancına göre yaşamaya devam ettikçe ibadetleri ve güzel davranışları, imanın gönüllerde ve zihinlerde hâsıl ettiği aydınlığı (nuru) arttırır (Ebü’l-Muîn enNesefî, I, 809 vd.).

 

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri 

Cilt: 2 Sayfa: 662-663

 

اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۜ

 

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  اَلَّذ۪ينَ , birinci ism-i mevsûlden bedel veya onun sıfatıdır. İsm-i mevsûlun sılası  يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.

يُق۪يمُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

الصَّلٰوةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

وَ  atıf harfidir.  ما  müşterek ism-i mevsûlu,  مِنْ  harf-i ceriyle birlikte  يُنْفِقُونَ  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  رَزَقْنَاهُمْ ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.

رَزَقْنَاهُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

يُنْفِقُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

يُق۪يمُونَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi  قوم ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
 

اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۜ

 

Ayet, kemâl-i ittisâl nedeniyle fasılla gelmiştir.  اَلَّذ۪ينَ  önceki ayetteki ism-i mevsûlden bedeldir. Sılası  يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade eder.

وَ ’la sılaya hükümde ortaklık nedeniyle atfedilen  وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  يُنْفِقُونَ مَّا  fiiline müteallıktır. Sılası  رَزَقْنَاهُمْ , mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. Mevsûllerde, müphem yapıları nedeniyle tevcih sanatı vardır.

اَلَّذ۪ينَ - مَّا  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ  ifadesinde namaz dinin direği olarak ifade edilmiştir. Bu ifadede istiare vardır. Din çadıra benzetilmiştir. Çadır direk sayesinde ayakta durur.

İnfak kelimesi Kur’an’da birçok yerde olduğu gibi “size verdiklerimizden” ibaresiyle gelerek bizim aslında hiçbir şeye sahip olmadığımız vurgulanmıştır. İnsana sahip olduğu şeyi vermek, paylaşmak zor gelir ama başkasına ait şeyleri (para, mal, vs) daha kolay kullanır. Allah Teâlâ da sizi rızıklandırdığımız şeyden infak edin buyurarak kolayca vermemizi, hiç bir şeyin bize ait olmadığını hatırlatmıştır.

Bu ayet, söz konusu gerçek müminleri över. Bundan önce o müminlerin, Allah adının zikredildiğini duyduklarında kalplerinin titrediği, onların kalplerinin ihlas, samimiyet ve tevekkülle dolu olduğu zikredilmiştir. Şimdi burada onların namaz va sadaka gibi bedenî amelleri zikredilmektedir. (Ebüssuûd)

Ayette bahsedilen sıfatlar iki kısımdır: İlk üçü kalp ve ruhla ilgili sıfat ve hallerdir. Bunlar, korku, ihlas ve tevekküldür. Son iki sıfat ise zahiri amel ve huylarla ilgilidir. Bu amellerin ve huyların kalbin saflaştırılıp marifetullah ile nurlandırılmasında tesirleri olduğunda şüphe yoktur. (Fahreddin er-Râzî)