Enfâl Sûresi 31. Ayet

وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَٓاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هٰذَٓاۙ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ  ...

Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذَا zaman
2 تُتْلَىٰ okunduğu ت ل و
3 عَلَيْهِمْ onlara
4 ايَاتُنَا ayetlerimiz ا ي ي
5 قَالُوا dediler ق و ل
6 قَدْ muhakkak
7 سَمِعْنَا İşittik س م ع
8 لَوْ şayet
9 نَشَاءُ istesek ش ي ا
10 لَقُلْنَا biz de söyleriz ق و ل
11 مِثْلَ gibisini م ث ل
12 هَٰذَا bunun
13 إِنْ
14 هَٰذَا bu
15 إِلَّا ancak
16 أَسَاطِيرُ masallarındandır س ط ر
17 الْأَوَّلِينَ evvelkilerin ا و ل
 

Kur’ân-ı Kerîm defalarca müşriklere meydan okumuş (el-Bakara 2/23), Kitab’ın Allah’tan geldiğine inanmıyorlarsa bir benzerini yapmalarını istemişti. Hz. Peygamber’i durdurmanın en kısa yolu bu meydan okumaya cevap vermek ve Kur’an benzeri bir kitap ortaya koymaktı. Müşrikler bunu yapamadılar, ancak gerçeği kabul edip teslim olmak yerine “yapmak isteseydik yapardık” tavrı içine girdiler. İçlerinden biri, İran’a yaptığı seyahatlerinde Acem destan ve masallarını öğrenmiş bulunan Nadr b. Hâris, hem üslûbu hem de içeriği bakımından Kur’an’la karşılaştırılması bile abes olan Acem masallarını ileri sürerek “İşte Kur’an benzeri kitap, o da geçmişlerin masalı, bu da!” dedi. Ancak masallar masal olarak kaldı, Kur’an ise on dört asırdır milyonlarca insanın yoluna ışık tuttu, İslâm medeniyetinin omurgasını teşkil etti (masallar konusu için bk. el-En‘âm 6/25).

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri

 Cilt: 2 Sayfa: 686-687

 

وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَٓاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هٰذَٓاۙ

 

وَ  istînâfiyyedir. اِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

تُتْلٰى  şeklinde mazi sıyga ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

تُتْلٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni meçhul mazi fiildir.  عَلَيْهِمْ  car mecruru  تُتْلٰى  fiiline müteallıktır. 

اٰيَاتُنَا  naib-i fail olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Şartın cevabı  قَالُوا’dur.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  قَدْ سَمِعْنَا’dır.  قَالُوا  fiilinin mef‘ûlün bihi olarak mahallen mansubtur. 

قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder. 

سَمِعْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. لَوْ  gayr-ı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur.  نَشَٓاءُ  şart fiili olup merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur. 

لَ  harfi  لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır.  قُلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

مِثْلَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  هٰذَٓا  işaret ismi, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ

 

 

اِنْ   nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. İşaret ismi  هٰذَا  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

اِلَّا  hasr edatıdır.  اَسَاط۪يرُ  haber olup lafzen merfûdur.  الْاَوَّل۪ينَ  kelimesi muzâfun ileyh olup cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
 

وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا

 

وَ, istînâfiyyedir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Muzâfun ileyh olan  تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا  şart cümlesi,  اِذَا ’nın müteallakı olan  قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا  ise cevap cümlesidir. 

قَالُٓوا  fiilinin mekulü’l-kavli  قَدْ سَمِعْنَا  cümlesi tahkik harfi  قَدْ ’la tekid edilmiş, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اٰيَاتُنَا  izafetinde Allah Teâlâya ait zamire muzâf olan ayetler şan ve şeref kazanmıştır.

وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا  cümlesinde fiil meçhul gelmiştir. Kimin okuduğu bellidir. Peygamber Efendimiz (s.a.) okumaktadır. Ama kötü bir olaydan bahsedildiği için burada kendisinin ismi zikredilmemiştir.


لَوْ نَشَٓاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هٰذَٓاۙ 

 

Cümle istînâfiyyedir. Şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.  نَشَٓاءُ, müspet mazi fiil sıygasında gelmiş şart cümlesidir.  لَقُلْنَا مِثْلَ هٰذَٓاۙ, cevap  cümlesi olarak rabıta lamı ile gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasındadır. Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mef’ûlün  هٰذَٓاۙ  ile işaret edilmesi, işaret edilene tahkir kastı taşımaktadır. Ayrıca işaret isminde tecessüm sanatı vardır.

Çoğunlukla olduğu gibi burada da  لَوْ  harfinin şart fiili muzari, cevap fiili mazi olarak gelmiştir. Çünkü bu harf maziden bahseder. Cümlelerden birinin veya her ikisinin mazi olması gerekir. (Âşûr)


اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ

 

Kasrla  tekid edilmiş menfi isim cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır. Nefy harfi  اِنْ  ve istisna edatı  اِلَّا  ile oluşan kasr mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.  هٰذَٓا  mevsuf/maksûr, اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ sıfat/maksûrun aleyhtir. 

Müsnedün ileyhin işaret ismi ile gelmesi, işaret edilene tahkir kastı taşımaktadır. Ayrıca işaret isminde tecessüm sanatı vardır.

Müsnedin izafetle gelmesi az sözle çok anlam ifadesi içindir.

Kâfirlerin sözlerini isim cümlesi formunda ifade etmeleri, inançlarının sağlamlık derecesine işarettir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

قَالُوا - قُلْنَا  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

هٰذَٓا  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.