اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاًۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِلَّا | eğer |
|
2 | تَنْفِرُوا | topluca (savaşa) çıkmazsanız |
|
3 | يُعَذِّبْكُمْ | size azabeder |
|
4 | عَذَابًا | bir azapla |
|
5 | أَلِيمًا | acıklı |
|
6 | وَيَسْتَبْدِلْ | ve yerinize getirir |
|
7 | قَوْمًا | bir topluluk |
|
8 | غَيْرَكُمْ | sizden başka |
|
9 | وَلَا |
|
|
10 | تَضُرُّوهُ | O’na zarar veremezsiniz |
|
11 | شَيْئًا | hiçbir |
|
12 | وَاللَّهُ | ve Allah |
|
13 | عَلَىٰ |
|
|
14 | كُلِّ | her |
|
15 | شَيْءٍ | şeyi |
|
16 | قَدِيرٌ | yapabilendir |
|
اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاًۜ
اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَنْفِرُوا şart fiili ن ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Şartın cevabı يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً ’dir. يُعَذِّبْكُمْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. عَذَاباً kelimesi mastardan naib mef’ûlu mutlaktır.
اَل۪يماً kelimesi عَذَاباً’in sıfatıdır.
يَسْتَبْدِلْ fiili atıf harfi وَ ’la يُعَذِّبْكُمْ fiiline matuftur. يَسْتَبْدِلْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
قَوْماً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. غَيْرَكُمْ kelimesi قَوْماً ’in sıfatı olup lafzen mansubtur.
Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَضُرُّوهُ fiili نَ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
شَيْـٔاً mef’ûlun mutlaktan naibtir. Takdiri, لا تضرّوه ضررا ما (Herhangi bir zarar vermeyin.) şeklindedir.
يُعَذِّبْكُمْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi عذب’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef’ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
يَسْتَبْدِلْ fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi بدل ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اللّٰهُ lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur.
عَلٰى كُلِّ car mecruru قَد۪يرٌ ’e müteallıktır. شَيْءٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. قَد۪يرٌ ise haberdir.
قَد۪يرٌ۟ mübalağalı ism-i fail kalıbıdır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail; bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاًۜ
اِلَّا kelimesi اِنْ ve لَا ’dan müteşekkildir. İstînâfiyye olan cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Menfi muzari fiil sıygasındaki لا تَنْفِرُوا cümlesi şarttır.
ف karinesi olmadan gelen يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً cümlesi ise cevaptır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şart ve cevap cümlelerinden meydana gelen terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üslupla gelen وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً cümlesi cevap cümlesine hükümde ortaklık sebebiyle atfedilmiştir.
Müslümanların yerine gelecek kavmin, onlardan başkası olarak vasıflandırılması, ceza vaîdini tekid ve tehdidi ağırlaştırmak içindir. Çünkü bu tavsif, onların yerine geçecek kavmin vasıf olarak da zat olarak da onlardan ayrı olacağına delalet eder ki bu onların tamamen yok edilmesi demektir. (Ebüssuûd)
Menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelam olan وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاً cümlesi de cevap cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi tezâyüftür.
Sizin sefere çıkmakta ağır davranmanız, Allah Teâlâ'nın dinine olan nusretıni, desteğini asla etkilemez. Çünkü O, her şeyden müstağnidir. Diğer bir görüşe göre ise هُ zamiri, Resulullah'a (s.a) râcidir. Yani siz savaşa katılmamakla Resulullah'a (s.a) zarar veremezsiniz; zira Allah, Resulullah'a (s.a) ismet (koruma) ve yardım vadetmiştir ve O'nun vaadi de mutlaka gerçekleşir. (Ebüssuûd)
يُعَذِّبْكُمْ - عَذَاباً kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
عَذَاباً ve قَوْماً ’deki tenvin nev ve tazim içindir. شَيْـٔاً ’deki tenvin ise nev ve kıllet ifade eder. Menfi sıyakta nekre umuma işarettir.
عَذَاباً ,اَل۪يماً için sıfattır. Sıfatlar ıtnâb sanatıdır.
وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
و istînâfiyyedir. Sübut ifade eden isim cümlesi formunda gelen ve takdim kasrıyla tekid edilmiş cümle faide-i haber inkârî kelamdır.
Müsnedün ileyhin tazim ve korkutmak için bütün celâl ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan ٱللَّه ismiyle gelmesi, tazim ve mehabet duyguları uyandırmak içindir.
Mütekellimin Allah Teâlâ olması nedeniyle ayetteki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ amiline takdim edilmiştir. Bu cümle mamulun amile kasrını, başka bir deyişle de olumlu ifadenin yanında bir de olumsuz mana ifade eder. O, her şeye kadirdir. Muktedir olmadığı hiçbir şey yoktur.
شَيْءٍ ’deki tenvin kesret, tazim ve nev ifade eder.
قَد۪يرٌ۟ mübalağalı ism-i fail kalıbıdır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Bu cümle Allah Teâlâ’nın tüm mevcudattaki tasarrufunun umumiliğine delalet etmektedir. Var olanı yok etmek ve yok olanı da var etmek yalnız O’nun elindedir.
عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ ifadesi maksûrun aleyh, قَد۪يرٌ۟ ise maksûrdur.
Allah öldürmeye de hayat vermeye de ve hepinizi bir araya toplamaya da kādirdir. Bu itibarla cümle, geçen hükmün sebep ve gerekçesidir. Ayetin fasılası daha önceki surelerde de mevcuttur. Tekrarlanan kelimeler ya da sıygalar, okuyucuyu kelimenin ilk geçtiği yere gönderir ki bu beyan renklerinden biridir. Bu tekrarlarda tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 7, Ahkaf/29)
Bu cümle ilmin ve kudretin umumiliğine delalet etmek için tezyîldir. (Âşûr)
Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Önceki cümleyi tekid için gelir. Bu cümlede olduğu gibi, mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.