قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | لَنْ | bize |
|
3 | يُصِيبَنَا | ulaşmaz |
|
4 | إِلَّا | başkası |
|
5 | مَا | şeyden |
|
6 | كَتَبَ | yazdığı |
|
7 | اللَّهُ | Allah’ın |
|
8 | لَنَا | bizim için |
|
9 | هُوَ | O’dur |
|
10 | مَوْلَانَا | bizim sahibimiz |
|
11 | وَعَلَى |
|
|
12 | اللَّهِ | Allah’a |
|
13 | فَلْيَتَوَكَّلِ | dayansınlar |
|
14 | الْمُؤْمِنُونَ | inananlar |
|
قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir أنت ’dir.
Mekulü’l-kavli, لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا ’dur. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz müstakbele çeviren harftir. Tekid ifade eder.
يُص۪يبَنَٓا mansub muzari fiildir.
Mütekellim zamiri نَٓا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
اِلَّا hasr edatıdır. Müşterek ism-i mevsûl مَا, fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası كَتَبَ اللّٰهُ لَنَا ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
كَتَبَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olarak mahallen merfûdur. لَنَا car mecruru كَتَبَ fiiline müteallıktır.
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. مَوْلٰي haber olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
Mütekellim zamiri نَٓا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُص۪يبَنَٓا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İf’al babındandır. Sülâsîsi صوب ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
وَ atıf harfidir. عَلَى اللّٰهِ car mecruru يَتَوَكَّلِ fiiline müteallıktır.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن كانت الاصابة من الله (Allah'tan bir musibet gelirse...) şeklindedir.
لْ emir lam’ıdır. يَتَوَكَّلِ meczum muzari fiildir. الْمُؤْمِنُونَ fail olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
الْمُؤْمِنُونَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَتَوَكَّلِ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi وكل’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ
İstînâfiyye olan ayetin ilk cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Fail konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ, mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Cümle kasrla tekid edilmiştir. Kasr, fiille fail arasındadır. يُص۪يبَنَٓا maksûr/sıfat, مَا maksûrun aleyh/mevsûftur.
“Bize Allah’ın yazdığından başkası kesinlikle isabet etmez.” anlamındadır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette عَلَى harf-i ceri yerine لَنَاۚ harfi kullanılmıştır. Zira Allah Teâlâ’nın kullarına takdir ettiği kader, müminler için devamlı hayırlı olup, onların aleyhlerine değildir. (Bkz. Abbas Fadıl Hasan, Meani, s. 201)
هُوَ مَوْلٰينَاۚ
Ta’liliyye veya itiraziyye olarak fasılla gelen cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedin izafetle gelmesi veciz ifade kastına matuftur.
Ta’lil ve itiraz cümleleri ıtnâb babındandır.
هُوَ مَوْلٰينَاۚ cümlesi ism-i celâlden hal konumunda veya “Allah’ın bizim için takdir ettiğinden gayrısı başımıza gelmez. Bu sebeple Rabbimizden niyazımız, bizlere içerisinde bizim için er veya geç hayır olan şeyler dışında bir yazgı yazmamasıdır.” manasında itiraz cümlesidir. (Âşûr)
وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
وَ, atıftır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. عَلَى اللّٰهِ, amili olan فَلْيَتَوَكَّلِ fiiline takdim edilmiştir. Bu takdim, kasr ifade etmiştir.
وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ [Müminler işlerini sadece Allah’a bıraksın.] cümlesinde kasr ifade etmek için, harf-i cerle mecruru fiile takdim edilmiştir. Zamir yerine Allah lafzının getirilmesi ise korku ve heybeti artırmak içindir. (Safvetu’t Tefasir)
Zamir makamında zahir isim Allah lafzı zikredilerek ıtnâb yapılmıştır. Ayrıca lafza-i celâlin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
فَ mahzuf şartın cevabına gelen rabıta harfidir. Cevap cümlesi olan فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Takdiri, إن كانت الاصابة من الله (Eğer Allah’tan size bir şey isabet ettiyse…) olan mahzuf şart cümlesiyle birlikte terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mütekellim zamiri ile gelen son cümle, biz yerine müminler ismiyle geldiği için iltifat vardır. Ayrıca müminler kelimesinde tecrîd sanatı vardır.
مَوْلٰينَاۚ - لْيَتَوَكَّلِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Bu cümle, eğer söylenmesi emredilen kelama dahil ise zamir makamında Allah Teâlâ'nın ism-i celilinin zahir olarak zikredilmesi, teberrük ve lezzet izhar etmek içindir; yok eğer Allah Teâlâ'nın, müminlere tevekkülü emreden, doğrudan doğruya Allah Teâlâ tarafından sevk edilmiş bir kelamı ise zaten mana açıktır. (Ebüssuûd)