قُلْ اَنْفِقُوا طَوْعاً اَوْ كَرْهاً لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْۜ اِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْماً فَاسِق۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | أَنْفِقُوا | sadaka verin |
|
3 | طَوْعًا | gönüllü |
|
4 | أَوْ | veya |
|
5 | كَرْهًا | gönülsüz |
|
6 | لَنْ |
|
|
7 | يُتَقَبَّلَ | kabul edilmeyecektir |
|
8 | مِنْكُمْ | sizden |
|
9 | إِنَّكُمْ | çünkü siz |
|
10 | كُنْتُمْ | oldunuz |
|
11 | قَوْمًا | bir kavim |
|
12 | فَاسِقِينَ | yoldan çıkan |
|
قُلْ اَنْفِقُوا طَوْعاً اَوْ كَرْهاً لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْۜ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir أنت ’dir.
Mekulü’l-kavli, اَنْفِقُوا طَوْعاً ’dur. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
اَنْفِقُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
طَوْعًا hal olup fetha ile mansubtur. كَرْهًا atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.
لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz müstakbele çeviren harftir. Tekid ifade eder.
يُتَقَبَّلَ mansub meçhul muzari fiildir.
اَنْفِقُوا fiilinin delaletiyle naib-i fail hazfedilmiştir. Takdiri, لن يتقبّل منكم ما أنفقتموه (İnfak ettiğiniz şeyler asla kabul edilmeyecektir.) şeklindedir.
مِنْكُمْ car mecruru يُتَقَبَّلَ fiiline müteallıktır.
اَنْفِقُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi نفق ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
يُتَقَبَّلَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi قبل ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
اِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْماً فَاسِق۪ينَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
كُمْ muttasıl zamiri, اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur .
كُنْتُمْ kelimesinin dahil olduğu cümle اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. تُمْ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.
قَوْماً kelimesi كُنْتُمْ ’un haberi olup lafzen mansubtur.
فَاسِق۪ينَ kelimesi قَوْماً ’in sıfatı olup nasb alameti ي ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler ي ile nasb olurlar.
فَاسِق۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan فسق fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قُلْ اَنْفِقُوا طَوْعاً اَوْ كَرْهاً
İstînâfiyye olan ayet, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
طَوْعاً - كَرْهاً (İsteyerek - istemeyerek) kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
Bu emir, gerçek manada emir değil, meydan okumadır. Mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Beyzâvî ayetteki emrin, ihbârî anlamda olup münafıkların dünya ve ahirette başlarına gelecek durumu anlattığını söylemiştir. Bu ifadenin emir sıygasında gelmesi, anlatılan durumun kesinlikle vâki olacağını bildirmek içindir.
Bu cümle her ne kadar zahiren emir şeklinde ise de bir şart ve ceza (cevap) manasındadır. Bunun manası, “İster isteyerek ister isteksiz olarak infak edin, yaptığınız infak kesinlikle kabul olunmayacaktır.” şeklindedir. Haber ve emir şeklindeki cümleler, birbirine yakındırlar. Binaenaleyh bunların her birinin, diğeri yerinde kullanılması güzel ve yerindedir. (Fahreddin er-Râzî)
Cenab-ı Hakk, طَوْعاً اَوْ كَرْهاً [Gerek gönül rızasıyla gerek istemeyerek…] buyurmuştur. Bu iki masdar ile ism-i fail manası kastedilmiştir. Yani bunlar, طَائِعِينَ اَوْ كَارِهِينَ “isteyenler veya istemeyenler olarak” demektir. (Fahreddin er-Râzî)
Emir üslubunda olması, adem-i kabulde her ikisinin de eşit olduğunu kuvvetlice ifade etmek içindir. (Ebüssuûd)
ولا يُنْفِقُونَ إلّا وهم كارِهُونَ ayetinde onların ancak gönülsüzce infak ettikleri belirtildikten sonra burada طَوْعًا ibaresiyle belli durumlarda kısmî rıza ile yaptıkları infakın da razı olmadan yapılan infakın kapsamına girdiği ifade edilmiştir. (Âşûr)
لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْۜ
Beyânî istînâf olarak fasılla gelen ayette fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
اِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْماً فَاسِق۪ينَ
Ayetin son cümlesi ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. اِنَّ ile tekid edilen isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
اِنَّ ’nin haberi كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiş haber cümlesidir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
قَوْماً ,فَاسِق۪ينَ için sıfattır. Sıfatlar anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.