وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّٓا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪ وَلَا يَأْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَمَا | ve |
|
2 | مَنَعَهُمْ | engel olan |
|
3 | أَنْ |
|
|
4 | تُقْبَلَ | kabul edilmesine |
|
5 | مِنْهُمْ | kendilerinden |
|
6 | نَفَقَاتُهُمْ | sadakalarının |
|
7 | إِلَّا | sadece şudur |
|
8 | أَنَّهُمْ | onların |
|
9 | كَفَرُوا | inkar etmeleridir |
|
10 | بِاللَّهِ | Allah’ı |
|
11 | وَبِرَسُولِهِ | ve elçisini |
|
12 | وَلَا | ve |
|
13 | يَأْتُونَ | gelmemeleridir |
|
14 | الصَّلَاةَ | namaza |
|
15 | إِلَّا | dışında |
|
16 | وَهُمْ | onlar |
|
17 | كُسَالَىٰ | üşene üşene |
|
18 | وَلَا | ve |
|
19 | يُنْفِقُونَ | sadaka vermemeleri |
|
20 | إِلَّا | dışında |
|
21 | وَهُمْ | onlar |
|
22 | كَارِهُونَ | istemeye istemeye |
|
وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّٓا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. مَنَعَهُمْ fetha üzere mebni mazi fiildir.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mahzuf من harf-i ceriyle birlikte مَنَعَهُمْ fiiline müteallıktır.
تُقْبَلَ mansub meçhul muzari fiildir. مِنْهُمْ car mecruru تُقْبَلَ fiiline müteallıktır.
نَفَقَاتُهُمْ naib-i fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِلَّٓا hasr edatıdır. اَنَّ ve masdar-ı müevvel, مَنَعَهُمْ fiilinin faili olarak mahallen merfûdur.
هُمْ muttasıl zamiri إِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
كَفَرُوا cümlesi إِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
كَفَرُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِاللّٰهِ car mecruru كَفَرُوا fiiline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. بِرَسُولِه۪ car mecruru كَفَرُوا fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَلَا يَأْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
يَأْتُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
الصَّلٰوةَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. اِلَّا hasr edatıdır.
هُمْ كُسَالٰى cümlesi يَأْتُونَ ‘deki failin hali olarak mahallen mansubtur.
وَ haliyyedir. Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. كُسَالٰى haber olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
يُنْفِقُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır.
هُمْ كَارِهُونَ cümlesi يُنْفِقُونَ ’deki failin hali olarak mahallen mansubtur.
وَ haliyyedir. Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. كَارِهُونَ haber olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
كَارِهُونَ kelimesi sülâsî mücerred olan كره fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُنْفِقُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İf’al babındandır. Sülâsîsi نفق ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّٓا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪
وَ, atıftır. Cümle önceki ayetteki قُلْ fiiline matuftur. Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Masdar harfi اَنْ ve akabindeki muzari fiil cümlesi masdar tevilinde, takdir edilen من harfiyle birlikte مَنَعَهُمْ fiiline müteallıktır.
Cümlede car mucrurun, faile takdimi sözkonusudur.
Tekid ve masdar harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪ cümlesi, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Masdar-ı müevvel, مَنَعَهُمْ fiilinin faili konumundadır. Cümlede اَنَّ ’nin haberinin mazi fiil cümlesi olarak gelmesi, sebat, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ, isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadr, 1)
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
مَا ve اِلَّٓا ile oluşan kasr, fiille fail arasında, kasr-ı sıfat ale’l-mevsuftur. Onların nafakalarının kabul edilmemesinin sadece Allah ve Resulü’ne küfretmeleri sebebiyle olduğunu ifade eder.
بِرَسُولِه۪ izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan رَسُولِ şan ve şeref kazanmıştır.
وَلَا يَأْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى
Menfi muzari fiil sıygasındaki cümle …كَفَرُوا cümlesine matuftur. Kasr üslubuyla tekid edilmiş menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır.
لَا ve اِلَّٓا ile oluşan kasr, hal sahibi ile hal arasında, kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. “Namaza mutlaka ve sadece tembellikle gelirler.” demektir.
Hal وَ ’ıyla gelen وَهُمْ كُسَالٰى, sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede bir yergi ifadesinden istisna edilerek başka bir yergi ifadesinin getirilmesi şeklindeki te’kîdü’z-zem sanatı vardır.
وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ
Cümle وَ ’la …لَا يَأْتُونَ cümlesine atfedilmiştir. Kasr üslubuyla tekid edilmiş menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. لَا ve اِلَّٓا ile oluşan kasr, hal sahibi ile hal arasında, kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. “Onlar sadece istemeyerek infak ederler.” demektir.
Hal وَ ’ıyla gelen وَهُمْ كَارِهُونَ, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Hal cümleleri anlamı açıklayan ıtnâb sanatıdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Bu cümlede de bir yergi ifadesinden istisna edilerek başka bir yergi ifadesinin getirilmesi şeklindeki te’kîdü’z-zem sanatı vardır.
لَا يُنْفِقُونَ - نَفَقَاتُهُمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb, iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
İnfaklarının kabul edilmeme sebeplerinin sayıldığı ayette cem' ma’at-taksim vardır.
Kendimizde bu alametleri görüyorsak bu bizim münafık olduğumuzu göstermez. Bunların tersini yaparak kendimizi tedavi etmeye çalışalım.
Kabule engel olan mutlak fısk ve günah değil, küfürdür. Ve önceki كَرْهاً tabiri belli olan isteksizliği, ikinci كَارِهُونَ ise içlerindeki mutlak isteksizliği ifade eder. Bir açıdan isteyerek yapılıyormuş gibi görülen şeyin, bir başka açıdan isteksizlik olmasında da bir çelişki yoktur. Burada açıklanmak istenen şey münafıkların ruh halleridir. Art düşünceyle yaptıkları ve gönüllü olarak yapıyormuş gibi gösterdikleri bu fiilleri, iyi niyete dayalı olarak yapılan öteki işleri ilgilendirmez. (Elmalılı Hamdi Yazır)
Ayetin zahiri, şu üç şeyin yani Allah ve Resulullah’ı inkâr, namazı ancak üşene üşene kılmak ve isteksiz olarak infakta bulunma hususlarının üçünün birden bulunuşunun, bu kabul edilmeyişe sebep olduğuna delalet etmektedir. (Fahreddin er-Râzî)