فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَلَا |
|
|
2 | تُعْجِبْكَ | seni imrendirmesin |
|
3 | أَمْوَالُهُمْ | onların malları |
|
4 | وَلَا | ne de |
|
5 | أَوْلَادُهُمْ | evladları |
|
6 | إِنَّمَا | şüphesiz |
|
7 | يُرِيدُ | istiyor |
|
8 | اللَّهُ | Allah |
|
9 | لِيُعَذِّبَهُمْ | onlara azabetmeyi |
|
10 | بِهَا | bunlarla |
|
11 | فِي |
|
|
12 | الْحَيَاةِ | hayatında |
|
13 | الدُّنْيَا | dünya |
|
14 | وَتَزْهَقَ | ve çıkmasını |
|
15 | أَنْفُسُهُمْ | canlarının |
|
16 | وَهُمْ | ve onlar |
|
17 | كَافِرُونَ | kafir olarak |
|
55-56-57.ayetlerin tefsiri aşağıdaki linkte yer almaktadır. Ayet başlıklarında ayrıca verilmemiştir.
https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Tevbe-suresi/1277/42-57-ayet-tefsiri
فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ
Fiil cümlesidir. فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن نظرت إليهم فلا تعجبك أموالهم (Onlara bakarsan malları seni hayran bırakmasın!) şeklindedir. فَ harfinin istînâfiyye olması da caizdir.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تُعْجِبْكَ meczum muzari fiildir.
Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
اَمْوَالُهُمْ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. لَٓا nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir. اَوْلَادُهُمْ kelimesi اَمْوَالُهُمْ kelimesine matuftur.
تُعْجِبْكَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’âl babındandır. Sülâsîsi عجب’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ
اِنَّمَا kâffe ve mekfufedir. Kâffe; “men eden, alıkoyan” anlamında olup buradaki ma-i kâffeden kasıt ise اِنَّ harfinden sonra gelen ve onun amel etmesine mani olan مَا harfidir.
يُر۪يدُ merfû muzari fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.
لِ harfi, يُعَذِّبَ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harfi ile birlikte يُر۪يدُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
يُعَذِّبَ mansub muzari fiilidir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
بِهَا car mecruru يُعَذِّبَهُمْ fiiline müteallıktır. فِي الْحَيٰوةِ car mecruru يُعَذِّبَهُمْ fiiline müteallıktır. الدُّنْيَا kelimesi الْحَيٰوةِ ’nin sıfatı olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.
وَ atıf harfidir. تَزْهَقَ mansub muzari fiilidir. اَنْفُسُهُمْ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
هُمْ كَافِرُونَ cümlesi hal olarak mahallen mansubtur.
وَ haliyyedir. Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. كَافِرُونَ haber olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
كَافِرُونَ kelimesi sülâsî mücerred olan كفر fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُر۪يدُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’âl babındandır. Sülâsîsi رود ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ
فَ rabıta harfidir. Cümle, takdiri إن نظرت إليهم (onlara bakarsan) olan, mahzuf şartın cevabıdır. Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Bu hitap, zahirde her ne kadar Hz. Peygambere tahsis edilmişse de ancak ne var ki aslında bundan maksat, bütün müminlerdir. Yani “Ey müminler, o münafık ve kâfirlerin mallarına, çocuklarına ve Allah'ın onlara vermiş olduğu diğer nimetlere imrenmeyiniz.” demektir. (Fahreddin er-Râzî)
Mahzuf şartla birlikte şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mallar ve evlat hoşa gitmek hükmünde cem’ edilmiştir. Bu kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Tekrar edilen لَٓا olumsuzluğu tekid etmiştir.
اَوْلَادُهُمْ kelimesi لَٓا harfiyle fiile atfedilmiştir. لَٓا tekrarlanmasaydı mal ve evladın ayrı ayrı değil de sadece ikisi birlikte olduğunda hoşa gittiği anlaşılabilirdi.
اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ
Ta’liliye olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. اِنَّمَا kasr edatıyla tekid edilmiş müspet muzari fiil cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır. Kasr faille mecrur arasındadır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. يُر۪يدُاللّٰهُ maksur/mevsûf, لِيُعَذِّبَهُمْ maksûrun aleyh/sıfattır.
Muhatabın bildiği konularda kasr اِنَّمَا ile yapılır. Ancak bunun aksi durumlarda da اِنَّمَا ile kasrın yapıldığı görülmektedir. Yani muhatabın inkâr ettiği durumlarda inkâr etmiyormuş menzilesine konarak اِنَّمَا ile kasr yapılır. Böylece tariz yoluyla başka bir maksat için gelmiş olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Sebep bildiren harf-i cer لِ ’nin gizli أنْ ’le masdar yaptığı لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا cümlesi, mecrur mahalde يُر۪يدُ fiiline müteallıktır. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üslupta gelen وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ cümlesi, masdar-ı müevvel cümlesine atfedilmiştir.
Hal وَ ’ıyla gelen وَهُمْ كَافِرُونَ, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Hal cümleleri anlamı açıklayan ıtnâb sanatıdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)