Tevbe Sûresi 86. Ayet

وَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ اَنْ اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِد۪ينَ  ...

“Allah’a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin” diye bir sûre indirildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve “Bizi bırak da oturup kalanlarla birlikte olalım” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذَا zaman
2 أُنْزِلَتْ indirildiği ن ز ل
3 سُورَةٌ bir sure س و ر
4 أَنْ diye
5 امِنُوا inanın ا م ن
6 بِاللَّهِ Allah’a
7 وَجَاهِدُوا ve cihadedin ج ه د
8 مَعَ beraber
9 رَسُولِهِ Elçisiyle ر س ل
10 اسْتَأْذَنَكَ senden izin istediler ا ذ ن
11 أُولُو sahibi olanlar ا و ل
12 الطَّوْلِ servet ط و ل
13 مِنْهُمْ içlerinden
14 وَقَالُوا ve dediler ق و ل
15 ذَرْنَا bizi bırak و ذ ر
16 نَكُنْ olalım ك و ن
17 مَعَ beraber
18 الْقَاعِدِينَ oturanlarla ق ع د
 

Tebük Seferi’ne katılmamak için bahaneler uyduran, özellikle havaların aşırı sıcak olduğu gerekçesine sığınan, fakat aynı zamanda müminleri de sefere çıkmaktan caydırmaya çalışan münafıkların âkıbetinin çok acı olacağı belirtilmekte; Hz. Peygamber’in bu kişilerden sağ kalanlarla karşılaşması halinde onların kendi maiyetinde bir sefere çıkmalarına müsaade etmemesi istenmekte, ölenlerinin ise imansız olarak can verdikleri bildirilip onlar için bir dinî vecîbe ifa etme cihetine gitmemesi emrolunmaktadır. Müslümanların ölen din kardeşlerine karşı ifa etmeleri gereken dinî vecîbelerin başında cenaze namazı kılınması ve bunun için gerekli hazırlıkların yapılması gelmektedir. Âyette bu hususa işaret edildikten sonra yer alan, “mezarı başında da durma” ifadesini Hz. Peygamber’in cenazenin defninden sonraki tatbikatına göre açıklamak uygun olur. Resûl-i Ekrem bir müslümanın cenazesi defnedildikten sonra kabri başında bir süre durur ve etrafındakilere şöyle derdi:“Kardeşiniz için Allah’tan mağfiret dileyiniz ve sorulanlara şaşırmadan cevap verebilmesi için dua ediniz; zira şu anda o sorguya çekilmektedir” (Ebû Dâvûd, “Cenâiz”, 69; krş. Tirmizî, “Cenâiz”, 70). (Münafıkların malları ve evlâtlarının dünyada eziyet vesilesi kılındığını ve Allah’ın onların canlarının da kâfir olarak çıkmasını murat ettiğini belirten 85. âyetin açıklaması için 55. âyetin tefsirine bk.). 87. “Geride kalanlar” diye tercüme edilen havâlif kelimesi, Arap dilinde daha çok kadınları ifade etmek üzere kullanılır; fakat belirli bir işte kendisinden verim alınamayacak olanlar anlamına da gelir. Kelimenin yer aldığı bağlamda sadece kadınların değil, kadınlarla birlikte yaşlı erkekler, çocuklar, engelliler gibi savaşa katılamayacak kimselerin kastedildiği anlaşıldığından, meâlinde bu geniş anlam tercih edilmiştir. Bazı müfessirlere göre kadınlara benzetmek onların ağırına giden bir ifade olduğu için kelime bu anlamıyla kullanılmıştır. Öte yandan bu kelimenin, “karşı çıkanlar” şeklinde tercüme edilmesi de mümkündür (İbn Atıyye, III, 68; Râzî, XVI, 151, 156-157). Yine bu âyette geçen “kalpleri mühürlendi” ifadesinde edebî sanatlardan istiare türü kullanılmış olup, onların kalplerinin inkârcılık ve sapkınlıkla kaplanmış olduğunu, bu durumun da imanın ve hidayet ışığının girmesini engellediğini belirtmektedir (İbn Atıyye, III, 68; bu sonucun insanın irade hürriyeti açısından değerlendirilmesi için bk. Bakara 2/7). 

 

Kaynak :Kuran Yolu/ Diyanet tefsiri

 

وَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ اَنْ اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ 

 

وَ  istînâfiyyedir.  اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

اُنْزِلَتْ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اُنْزِلَتْ  fetha üzere mebni  meçhul mazi fiildir.  تۡ  te’nis  alametidir. سُورَةٌ  naib-i fail olup lafzen merfûdur.

اَنْ  tefsiriye harfidir.  اٰمِنُوا  fiili  نَ ’un hazfiyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

بِاللّٰهِ  car mecruru  اٰمِنُوا  fiiline müteallıktır.

وَ  atıf harfidir.  جَاهِدُوا  fiili  نَ ’un hazfiyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

مَعَ  mekân  zarfı,  جَاهِدُوا  fiiline müteallıktır.  رَسُولِهِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Muttasıl zamir  هِ   muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Şartın cevabı  اسْتَأْذَنَكَ dir.  اسْتَأْذَنَكَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  

اُو۬لُوا  fail olup cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için ref alameti  و ’dır.

الطَّوْلِ  muzâfun ileyh olarak mecrurdur.  مِنْهُمْ  car mecruru   اُو۬لُوا الطَّوْلِ nin mahzuf haline müteallıktır. 

اسْتَأْذَنَكَ  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi  أذن ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

جَاهِدُوا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  جهد ’dir.

Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.


 وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِد۪ينَ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  ذَرْنَا dur.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

ذَرْنَا  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

نَكُنْ  talebin cevabı olduğu için meczum muzari fiildir.  نَكُنْ ’un ismi müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

مَعَ  mekân zarfı,  نَكُنْ ’un mahzuf haberine müteallıktırالْقَاعِد۪ينَ  muzâfun ileyh olup cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الْقَاعِد۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  قعد  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ اَنْ اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِد۪ينَ

 

وَ, istînâfiyyedir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Muzâfun ileyh olan …اُنْزِلَتْ سُورَةٌ  şart cümlesi, mazi fiil sıygasında lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اَنْ, tefsiriyedir. Akabindeki  اٰمِنُوا بِاللّٰهِ  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Aynı üsluptaki  وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ  cümlesi tefsir cümlesine tezâyüf nedeniyle atfedilmiştir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

رَسُولِه۪  izafetinde Allah Teâlâ'ya ait zamire muzâf olan  رَسُولِ  şan ve şeref kazanmıştır.

Müspet mazi fiil sıygasında gelen  اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ, şartın cevabı aynı zamanda  اِذَٓا ’nın müteallakıdır.

Aynı üslupta gelen  وَقَالُوا ذَرْنَا  cümlesi şartın cevabına  وَ ’la atfedilmiştir.  قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli  ذَرْنَا, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Ayetin son cümlesi talebin cevabı olarak meczum gelmiştir. Bu cümlenin mahzuf şartın cevabı olması da caizdir.  كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesinde müsnedin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.  مَعَ الْقَاعِد۪ينَ  bu mahzuf habere müteallıktır.

اُو۬لُوا الطَّوْلِ  ibaresi, gücü ve imkânı olanlar anlamında kinayedir.

سُورَةٌ ’deki tenvin nev ve tazim ifade eder.

Ayette dünya lafzından sonra ”hayatı” kelimesi mahzuftur. Bu hazfin amacı dünyayı zemmetmektir. 

Bizi bırak anlamındaki  ذَرْنَا  fiilinin sadece muzari ve emir kalıpları kullanılır. (Muhyiddin Derviş)