فَهَلْ يَنْتَظِرُونَ اِلَّا مِثْلَ اَيَّامِ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْۜ قُلْ فَانْتَظِرُٓوا اِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَهَلْ | mı? |
|
2 | يَنْتَظِرُونَ | bekliyorlar |
|
3 | إِلَّا | başkasını |
|
4 | مِثْلَ | benzerinden |
|
5 | أَيَّامِ | (başlarına gelen) günlerin |
|
6 | الَّذِينَ |
|
|
7 | خَلَوْا | geçmiş olanların |
|
8 | مِنْ |
|
|
9 | قَبْلِهِمْ | kendilerinden önce |
|
10 | قُلْ | de ki |
|
11 | فَانْتَظِرُوا | bekleyin bakalım |
|
12 | إِنِّي | şüphesiz ben de |
|
13 | مَعَكُمْ | sizinle birlikte |
|
14 | مِنَ |
|
|
15 | الْمُنْتَظِرِينَ | bekleyenlerdenim |
|
فَهَلْ يَنْتَظِرُونَ اِلَّا مِثْلَ اَيَّامِ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْۜ
فَ istînâfiyyedir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
هَلْ istifham harfidir. يَنْظُرُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِلَّٓا hasr edatıdır. مِثْلَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اَيَّامِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
خَلَوْا mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
مِنْ قَبْلِهِمْ car mecruru خَلَوْا fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَنْتَظِرُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi نظر ’dır.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قُلْ فَانْتَظِرُٓوا اِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ
Fiil cümlesidir. قُل sükûn üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ’dir.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن كنتم تنتظرون ذلك فانتظروا (Beklediğiniz şey buysa o halde bekleyin.) şeklindedir.
Mekulü’l-kavl, şart ve cevabı cümlesidir.
انْتَظِرُٓوا fiili ن ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
Muttasıl zamir olan ي harfi اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
مَعَ mekân zarfı, الْمُنْتَظِر۪ينَ ’ye müteallıktır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. الْمُنْتَظِر۪ينَ ’nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
انْتَظِرُٓوا fiili, sülasi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İftiâl babındandır. Sülâsî mücerredi نظر ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
مُنْتَظِرُونَ sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَهَلْ يَنْتَظِرُونَ اِلَّا مِثْلَ اَيَّامِ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْۜ
فَ istînâfiyyedir. هَلْ istifham harfidir. Nefy ve inkârî manadadır.
Cümle, istifham üslubunda talebî inşaî isnaddır. Vaz edildiği istifham anlamından çıkarak inkârî mana kazanan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
هَلۡ istisna edatı إِلَّاۤ ile kasr oluşturmuştur. Kasr, يَنْتَظِرُونَ fiiliyle mef’ûlü arasındadır.
Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfat olması caizdir. Yani fiil, mef'ûle tahsis edilmiştir.
Ayetteki istifham gerçek soru anlamında değildir. “Onlar, ancak geçmiş ümmetlerin başına gelen günler (azaplar) gibi günlerin başlarına gelmesini beklerler.” demek olup bununla geçmiş peygamberlerin, zamanlarındaki kâfirleri, çeşit çeşit azapların bulunacağı günlerin gelmesi ile tehdit ettikleri ve o ümmetlerin, onları yalanlayıp alay ederek o azapların hemen gelmesini isteyişleri kastedilmiştir.
يَنْتَظِرُونَ kelimesinde irsâd sanatı vardır.
قَبْلِهِمْ ve خَلَوْا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr vardır.
هَلْ ile gelen istifham, soru ile sorulan şeyin gerçekleştiğini ifade ettiğinden soru manasında olmayıp, sorulan sorunun tahakkuk ettiğine/edeceğine delalet eder. Bu sebeple gelecek olan cevap da tahakkuk manasıyla olacaktır. İstifham bu yüzden mecazî, tehekkümî ve inkâridir. Bu ifadeyle bu kimseler, iman etmeleri için kendilerine bir şeyin gelmesini bekleyen kimselerin konumuna indirilmiş olup bu bekleyişleri bir şeyin düzelmesini bekleyiş değildir. Bilakis onlar bu halleriyle ancak geçmiş ümmetlerin içerisinde helak oldukları günlerin kendi başlarına gelmesini beklemektedirler. (Âşûr)
قُلْ فَانْتَظِرُٓوا
Fasılla gelen cümle istînâfiyyedir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. Emir üslubunda talebî inşaî isnad olan cümle, takdiri إن كنتم تنتظرون ذلك فانتظروا (Beklediğiniz şey buysa o halde bekleyin.) şeklinde olan mahzuf şartın cevabıdır.
Şartın cevabı emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen tehaddi ve tahkir manalarına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Mahzuf şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Aynı zamanda قُلْ, fiilinin mekulü’l-kavlidir.
فَانْتَظِرُٓوا (Bekleyin!) emir kipi burada tehdit, gözdağı verme, korkutma, zarar göreceğini bildirme anlamında kullanılmıştır. Mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
اِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ
Ayetin son cümlesi ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنّ۪ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. مَعَكُمْۜ ’un müteallakı olan اِنّ۪ ’nin haberi mahzuftur.
يَنْتَظِرُونَ - فَانْتَظِرُٓوا - الْمُنْتَظِر۪ينَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.
Birbirine benzer lafızların tekrarıyla mana, muhatabın zihnine daha kolay yerleşir.