بَلْ كَذَّبُوا بِمَا لَمْ يُح۪يطُوا بِعِلْمِه۪ وَلَمَّا يَأْتِهِمْ تَأْو۪يلُهُۜ كَذٰلِكَ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِم۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | بَلْ | hayır |
|
2 | كَذَّبُوا | yalanladılar |
|
3 | بِمَا | şeyi |
|
4 | لَمْ |
|
|
5 | يُحِيطُوا | kavrayamadıkları |
|
6 | بِعِلْمِهِ | ilmini |
|
7 | وَلَمَّا | ve |
|
8 | يَأْتِهِمْ | kendilerine gelmeyen |
|
9 | تَأْوِيلُهُ | yorumu |
|
10 | كَذَٰلِكَ | böyle |
|
11 | كَذَّبَ | yalanlamışlardı |
|
12 | الَّذِينَ | kimseler de |
|
13 | مِنْ |
|
|
14 | قَبْلِهِمْ | onlardan önceki(ler) |
|
15 | فَانْظُرْ | bir bak |
|
16 | كَيْفَ | nasıl |
|
17 | كَانَ | olduğuna |
|
18 | عَاقِبَةُ | sonlarının |
|
19 | الظَّالِمِينَ | zalimlerin |
|
بَلْ كَذَّبُوا بِمَا لَمْ يُح۪يطُوا بِعِلْمِه۪ وَلَمَّا يَأْتِهِمْ تَأْو۪يلُهُۜ
بَلْ idrâb harfi, hükmü iptal için gelmiştir. بَلْ : Önce söylenen bir şeyden vazgeçmeyi belirtir. Buna “idrâb (اِضْرَابْ)” denir. "Öyle değil, böyle, fakat, bilakis, belki" anlamlarını ifade eder.
Kendisinden sonra gelen cümle ile iki anlam ifade eder:
1. Kendisinden önceki cümlenin ifade ettiği anlamın doğru olmadığını, doğrusunun sonraki olduğunu ifade etmeye yarar. Bu durumda edata karşılık olarak “oysa, oysaki, halbuki, bilakis, aksine” manaları verilir.
2. Bir maksattan başka bir maksada veya bir konudan diğer bir konuya geçiş için kullanılır. Burada yukarıda olduğu gibi, bir iddiayı çürütmek ve doğrusunu belirtmek için değil de bir konudan başka bir konuya geçiş içindir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَذَّبُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
مَا müşterek ism-i mevsûlu, بِ harfiyle birlikte كَذَّبُوا fiiline müteallıktır.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. يُح۪يطُوا fiili نَ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
بِعِلْمِه۪ car mecruru يُح۪يطُوا fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. لَمَّٓا cahdı- müstağrakdır. Fiili muzariyi cezm eder.
يَأْتِهِمْ fiili illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Muttasıl zamir هِمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
تَأْو۪يلُهُ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
كَذَّبُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındadır. Sülâsîsi كذب ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef'ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. Tef’il babının en yaygın anlamı teksirdir.
كَذٰلِكَ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ
كَ harf-i cerdir. مثل kelimesi, “gibi” demektir. Bu ibare يُبَيِّنُ fiilinin mahzuf mef’ûlu mutlakına müteallıktır.
ذا işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir.
كَذَّبَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ, fail olarak mahallen merfûdur.
مِنْ قَبْلِهِمْ car mecruru mahzuf sılaya müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِم۪ينَ
فَ atıf harfidir. انْظُرْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri أنت’dir.
كَيْفَ istifham ismi, كَانَ ’nin mukaddem haberidir. كَانَ nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
عَاقِبَةُ kelimesi كَانَ ’nin muahhar ismi olup merfûdur. الظَّالِم۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الظَّالِم۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan ظلم fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
بَلْ كَذَّبُوا بِمَا لَمْ يُح۪يطُوا بِعِلْمِه۪ وَلَمَّا يَأْتِهِمْ تَأْو۪يلُهُۜ
Cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَٓا ’nın müteallakı, كَذَّبُوا fiilidir. Sılası olan لَمْ يُح۪يطُوا بِعِلْمِه۪, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
يُح۪يطُوا - عِلْمِه۪ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
تَأْو۪يلُ kelimesi Kur’an’da geldiği yerlerin hepsinde akıbet manasında kullanılmıştır.
Bu kelime lafzen veya manen gizli olan bir şeyi ortaya koymak manasında kullanılır.
وَ ’la gelen ve يُح۪يطُوا ’nin failinden hal cümlesi olan لَمَّا يَأْتِهِمْ تَأْو۪يلُهُۜ, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَذٰلِكَ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ
Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. كَذَ ٰلِكَ ’nin müteallakının hazfı îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla beraber müspet fiil cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidai kelamdır.
İstînâfiyye olan cümlede كَذَّبَ fiilinin faili konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası mahzuftur. مِنْ قَبْلِهِمْ bu mahzuf sılaya müteallıktır. Sılanın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
كَذَ ٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذَأَ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi 28, s.101)
كَذَّبَ - كَذَّبُوا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
لَمْ - لَمَّا kelimeleri arasında cinas-ı nakıs vardır.
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِم۪ينَ
Cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. كَيْفَ istifham ismi, كَانَ ’nin mukaddem haberidir. كَانَ ’nin muahhar ismi, الظَّالِم۪ينَ ’ye muzâf olan عَاقِبَةُ ’dur.
كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, انْظُرْ fiilinin mef’ûlü konumundadır.
Sübut ifade eden bu isim cümlesi, istifham üslubunda geldiği halde soru kastı taşımayıp tevbih ve tehdit manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.
الظَّالِم۪ينَ kelimesi ism-i fail kalıbında gelerek fesat çıkarmanın onların devamlı bir hali olduğuna işaret etmiştir.
İsm-i fail kişinin elinde olan fiillerden yapılır. İrade dışında olan fiillerden ism-i fail yapılmaz. Bu tür fiilierin ism-i failini sıfat-ı müşebbehe üstlenir. (Yrd. Doç. Dr. M. Akif Özdoğan, KSÜ. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 10 (2007) s. 55 - 90 Arapçada İsm-i Fâil ve İşlevleri)
عَاقِبَةُ - قَبْلِهِمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
Bu kelamda zamir makamında الظَّالِم۪ينَ şeklinde zahir ismin zikredilmesi, hakkı tekzip etmenin zulüm olduğunu yahut uğradıkları kötü akıbetin sebebinin bu zulümleri olduğunu ve bu zalimlerin de hüküm ve vaîd olarak o zalimler zümresine öncekide dahil olduklarını bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
“Bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu?” sorusunda kendilerinden öncekilerin cezası gibi onlar için de bir tehdit vardır. (Beyzâvî)