اِنَّ الَّذ۪ينَ حَقَّتْ عَلَيْهِمْ كَلِمَتُ رَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَۙ
اِنَّ الَّذ۪ينَ حَقَّتْ عَلَيْهِمْ كَلِمَتُ رَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَۙ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
الَّذٖينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlün sılası حَقَّتْ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
حَقَّتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri هى ’dir. عَلَيْهِم car mecruru, حَقَّتْ fiiline müteallıktır.
كَلِمَتُ fail olup lafzen merfudur. Aynı zamanda muzâftır. Bu kelime resmi mushaf olması dolayısıyla ة yerine ت ile yazılmıştır. Enam Suresi 115, Araf Suresi 137, Yunus Suresi 33-96, Mümin Suresi 6 ayetlerinin hepsinde bu şekilde yazılmıştır.
رَبِّكَ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَا يُؤْمِنُونَ fiili اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
يُؤْمِنُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
يُؤْمِنُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi أمن ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin ( imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerred manasını ifade eder.
اِنَّ الَّذ۪ينَ حَقَّتْ عَلَيْهِمْ كَلِمَتُ رَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَۙ
İstînâf cümlesidir, fasılla gelmiştir. اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
اِنَّ ’nin isminin ism-i mevsûlle gelmesi bahsedilen kişilerin bilinen bir grup olduğunu belirtmesi yanında bu kişilere tazim ifade eder.
İsmi mevsûlün sılası olan حَقَّتْ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اِنَّ ’nin haberi لَا يُؤْمِنُونَ, menfi muzari fiil sıygasında gelerek hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Nefy harfinin müsnedün ileyhten sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkip; hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karineler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. Hükmü takviye demek; hükmü tekid etmek ve hükmün gerçeğe mutabık olduğunu ifade etmek demektir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
عَلى mecazî istiare içindir. (Âşûr)
كَلِمَتُ رَبِّكَ izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan Hz. Peygambere ait كَ zamiri, yine Rabb ismine muzâf olan كَلِمَتُ şan ve şeref kazanmıştır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki Rabb isminde tecrîd sanatı vardır.
كَلِمَتُ رَبِّكَ ibaresi onlar hakkında önceden belirlenmiş, kesinleşmiş ezeli hükümden kinayedir. Onların küfür üzere ölecekleri kesinleşmiştir. Cehennem ateşinde ebedi kalacaklardır. (Sâbûnî)
Ayette bahsedilen كَلِمَتُ ’den maksat, Allah’ın o husustaki hükmü, ona o kimse hakkında haber vermesi ve kulunda o neticenin meydana gelmesini sağlayacak olan kudret ile sebebi (daînin) yaratmasıdır. (Fahreddin er-Râzî )
“Aleyhlerinde Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar iman etmezler.”
Bu ayette de kâfirlerin içinde bulundukları küfür ve dalalette ısrar etmelerinin sırrı açıklanır. (Ebüssuûd)
Cümlenin önceki kıssalar için ta’lil konumunda olması muhtemeldir. Bu yüzden tezyîl menzilesindedir. (Âşûr)
الَّذٖينَ şeklindeki ism-i mevsûl umumi manalı olduğu için daha önce gelmiş geçmiş bütün ümmetlerin kıssası anlatılan ümmetler menzilinde olduğunu ifade eder. إنَّ de sadece haberin önemi dolayısıyla gelmiştir. (Âşûr)
Bir çok kere geçtiği gibi müşriklere başka bir tarizdir. (Âşûr)