Yusuf Sûresi 41. Ayet

يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ اَمَّٓا اَحَدُكُمَا فَيَسْق۪ي رَبَّهُ خَمْراًۚ وَاَمَّا الْاٰخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِه۪ۜ قُضِيَ الْاَمْرُ الَّذ۪ي ف۪يهِ تَسْتَفْتِيَانِۜ  ...

“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا صَاحِبَيِ arkadaşlarım ص ح ب
2 السِّجْنِ zindan س ج ن
3 أَمَّا
4 أَحَدُكُمَا ikinizden biriniz ا ح د
5 فَيَسْقِي yine sunacak س ق ي
6 رَبَّهُ efendisine ر ب ب
7 خَمْرًا şarap خ م ر
8 وَأَمَّا
9 الْاخَرُ diğeri ise ا خ ر
10 فَيُصْلَبُ asılacak ص ل ب
11 فَتَأْكُلُ yiyecek ا ك ل
12 الطَّيْرُ kuşlar ط ي ر
13 مِنْ
14 رَأْسِهِ onun başından ر ا س
15 قُضِيَ kesinleşmiştir ق ض ي
16 الْأَمْرُ ا م ر
17 الَّذِي
18 فِيهِ hakkında
19 تَسْتَفْتِيَانِ sorduğunuz ف ت ي
 
Rivayete göre o dönemde Mısırlılar’ın otuz dolayında tanrıları vardı; bunlar farklı tabiat kuvvetlerini veya bazı yıldızları temsil ediyorlardı (İbn Âşûr, XII, 276). Bu âyetlerde Hz. Yûsuf, aklî deliller getirerek muhataplarına gerçek ve tek Allah’a inanmayı telkin etmektedir. Ayrıca arkadaşlarının rüyalarını yorumlayarak birinin daha önce olduğu gibi efendisinin hizmetine gireceğini ve ona şarap sunacağını; diğerinin ise asılacağını, kafasını kuşların didikleyeceğini söylemiştir.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 233-234
 

يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ اَمَّٓا اَحَدُكُمَا فَيَسْق۪ي رَبَّهُ خَمْراًۚ 

 

يَا  nida harfi,  صَاحِبَيِ  münada olup nasb alameti  ى ’dir.  السِّجْنِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada muzâf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Nidanın cevabı   اَمَّٓا اَحَدُكُمَا فَيَسْق۪ي ’dır.

اَمَّٓا  tafsil manasında şart harfidir.

Şart, tafsil ve tekid bildiren  اَمَّا  edatı, cevabının başındaki  ف  harfi ile ayırt edilir. Zira cevabının başında  ف  harfi varsa o şart edatıdır ve tekid bildirir, yok ise tafsil ifade eder. (Nida Sultan Çelikkaya, Haber Üslubu ve Haberin Muktezâ-i Zâhire Uygun Gelmemesi Durumu)

اَحَدُكُمَا mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يَسْق۪ي  fiili, mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.

يَسْق۪ي  fiili  ى  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

رَبَّهُ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

خَمْراً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.


 وَاَمَّا الْاٰخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِه۪ۜ 

 

وَ  atıf harfidir.  اَمَّا  tafsil manasında şart harfidir. الْاٰخَرُ  mübteda olup lafzen merfûdur.  

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.

يُصْلَبُ  fiili mübteda olarak mahallen merfûdur.

يُصْلَبُ  merfû meçhul muzari fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

فَ  atıf harfidir.  تَأْكُلُ  merfû muzari fiildir.  الطَّيْرُ  fail olup lafzen merfûdur.

مِنْ رَأْسِه۪  car mecruru  تَأْكُلُ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


قُضِيَ الْاَمْرُ الَّذ۪ي ف۪يهِ تَسْتَفْتِيَانِۜ

 

Fiil cümlesidir.  قُضِيَ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. الْاَمْرُ  naib-i faili olup lafzen merfûdur. 

الَّذ۪ي  müfred müzekker has ism-i mevsûl,  الْاَمْرُ ’nun sıfatı olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası تَسْتَفْتِيَانِ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı na’t (النَّعَتُ)dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (المَنْعُوتُ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

Hakiki Sıfat: 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred Olan Sıfatlar:

Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: cinsiyet, adet, marifelik-nekrelik ve îrab.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle Olan Sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

ف۪يهِ  car mecruru  تَسْتَفْتِيَانِ  fiiline müteallıktır. تَسْتَفْتِيَانِ  fiili  ن ’nun sübutuyla merfû muzari fiildir. Tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur.

تَسْتَفْتِيَانِ  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi  فتى ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.

 

يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ اَمَّٓا اَحَدُكُمَا فَيَسْق۪ي رَبَّهُ خَمْراًۚ 

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nidanın cevabı olarak gelen  اَمَّٓا اَحَدُكُمَا  cümlesi, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

فَ  karînesiyle gelen cevap cümlesi  فَيَسْق۪ي رَبَّهُ خَمْراً , aynı zamanda mübteda olan اَحَدُكُمَا ’nın haberidir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şart, tafsil ve tekid bildiren  اَمَّا  edatı, cevabının başındaki  ف  harfi ile ayırt edilir. Zira cevabının başında  ف  harfi varsa o şart edatıdır ve tekid bildirir, yok ise tafsil ifade eder. (Nida Sultan Çelikkaya, Haber Üslubu ve Haberin Muktezâ-i Zâhire Uygun Gelmemesi Durumu)

خَمْراًۚ ’daki tenvin kesret ve nev ifade eder.


  وَاَمَّا الْاٰخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِه۪ۜ 

 

وَ  atıf harfidir. Makabline matuf olan cümle, şart üslubunda haberî isnaddır.

فَ  karînesiyle gelen cevap cümlesi  فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِه۪ۜ , aynı zamanda mübteda olan  الْاٰخَرُ ’nun haberidir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Aynı üsluptaki  فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِه۪ۜ  cümlesi,  فَيُصْلَبُ  cümlesine matuftur.


 قُضِيَ الْاَمْرُ الَّذ۪ي ف۪يهِ تَسْتَفْتِيَانِۜ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قُضِيَ  fiili mef’ûle dikkat çekmek için ve failin malum olması sebebiyle meçhul bina edilmiştir.

Has ism-i mevsûl, الْاَمْرُ  için sıfat konumundadır.  الَّذ۪ي ’nin sılası olan  ف۪يهِ تَسْتَفْتِيَانِۜ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede car mecrur  ف۪يهِ , önemine binaen amiline takdim edilmiştir.

Hz. Yusuf aynı hitabı 39. ayetin başında da yapmıştı. Bu tekrarda ve  اَمَّا ’larda reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. 

Cem’ ma’at-taksim ve’t-tefrik vardır.

Hz. Yusuf’un,  قُضِيَ الْاَمْرُ الَّذ۪ي ف۪يهِ تَسْتَفْتِيَانِۜ  [Yorumunu sorduğunuz iş, böylece kesinleşmiştir.] demesi, yaptığı yorumun gerçek olduğunu belirtmek ve onu pekiştirmek içindir. (Ebüssuûd)