Ra'd Sûresi 42. Ayet

وَقَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلِلّٰهِ الْمَكْرُ جَم۪يعاًۜ يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍۜ وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ  ...

Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah’a aittir. O, her nefsin kazandığını bilir. İnkâr edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَدْ ve kuşkusuz
2 مَكَرَ tuzak kurmuştu م ك ر
3 الَّذِينَ kimseler
4 مِنْ
5 قَبْلِهِمْ onlardan önceki(ler) ق ب ل
6 فَلِلَّهِ fakat Allah’ındır
7 الْمَكْرُ tuzaklar م ك ر
8 جَمِيعًا bütün ج م ع
9 يَعْلَمُ bilir ع ل م
10 مَا ne
11 تَكْسِبُ kazandığını ك س ب
12 كُلُّ her ك ل ل
13 نَفْسٍ nefsin ن ف س
14 وَسَيَعْلَمُ ve bileceklerdir ع ل م
15 الْكُفَّارُ kafirler ك ف ر
16 لِمَنْ kimin olacağını
17 عُقْبَى sonunun ع ق ب
18 الدَّارِ bu yurdun د و ر
 

Tarihte Nemrut, Firavun gibi zalimlerin her biri kendi zamanındaki peygambere tuzak ve şeytanca düzenler kurmuş (Râzî, XIX, 68), ancak Allah’ın peygamberlerine yardımıyla bunların tuzakları boşa çıkmıştır. İşte yüce Allah müşriklerin Hz. Peygamber’e karşı tutumunu bunların tutumuna benzeterek Hz. Peygamber’i teselli etmekte, düşmanlarını ise uyarmakta, böylece Allah Teâlâ öncekilerin hile ve tuzaklarını boşa çıkararak peygamberlerine yardım ettiği gibi Hz. Peygamber’e de yardım edip düşmanlarının tuzaklarını boşa çıkaracağına işaret buyurmaktadır.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri

 Cilt: 3 Sayfa: 298

 

وَقَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلِلّٰهِ الْمَكْرُ جَم۪يعاًۜ 

 

وَ  istînâfiyyedir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.

مَكَرَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûlü  الَّذ۪ينَ , fail olarak mahallen merfûdur.

مِنْ قَبْلِ  car mecruru ism-i mevsûlün mahzuf sılasına müteallıktır. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri;  إن يمكروا فلله المكر  (Tuzak kurarlarsa tuzak Allah’a aittir.) şeklindedir. 

لِلّٰهِ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  الْمَكْرُ  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.

جَم۪يعاً  hal olup fetha ile mansubdur.

جَم۪يعاً  kelimesi zamirsiz gelirse tekid bildiren haldir. Ancak bazı gramercilere göre tekid kabul edilmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍۜ 

 

Fiil cümlesidir.  يَعْلَمُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ‘dir. 

مَا  ve masdar-ı müevvel  يَعْلَمُ  fiilinin mefûlün bihi olarak mahallen mansubdur.

تَكْسِبُ  merfû muzari fiildir.  كُلُّ  fail olup lafzen merfûdur.  نَفْسٍ  muzâfun ileyh olarak kesre ile mecrurdur.


 وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  سَيَعْلَمُ  fiilinin başındaki  سَ  harfi tekid ifade eden istikbal harfidir. 

يَعْلَمُ  merfû muzari fiildir.  الْكُفَّارُ  fail olup lafzen merfûdur. 

مَنْ  istifham harfi olup,  لِ  harf-i ceriyle  birlikte mahzuf mukaddem habere müteallıktır. 

عُقْبَى  muahhar mübteda olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.

الدَّارِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

 

وَقَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ 

 

وَ  istînâfiyyedir. Tahkik harfi  قَدْ  ile tekid edilmiş, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, bahsi geçenlerin bilinen kişiler olduğunu belirtmek yanında onlar için tahkir ifade eder.

Mevsûlün her zaman kendisini takip eden sılası mahzuftur.  مِنْ قَبْلِهِمْ , mahzuf sılaya müteallıktır.

 فَلِلّٰهِ الْمَكْرُ جَم۪يعاًۜ 

 

فَ , mukadder şartın cevabına gelen rabıta harfidir.

Mukadder şartın cevabı olan  لِلّٰهِ الْمَكْرُ جَم۪يعاً  cümlesinde îcâz-ı hazif ve takdim tehir sanatları vardır.  لِلّٰهِ , mahzuf mukaddem habere müteallıktır. الْمَكْرُ , muahhar mübtedadır. Faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir.

Cümle takdim kasrı üslubuyla tekid edilmiştir.

جَم۪يعاًۜ  hal olarak mansubdur. Hal anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

Cümlede müşâkele sanatı vardır.

Mukabele yoluyla olmadıktan sonra tuzak kurmak Allah Teâlâ’ya nispet edilmez. Allah’ın düşmanları resule ve müminlere tuzak kurdular. Ayette; ”Kâfirler Allah’ın resulüne tuzak kuruyorlardı. Allah onlara başka bir tedbirle karşılık verdi: Onların mekrini batıl çıkardı ve Fatır/43 ayetinde dediği gibi tuzaklarını onların başlarına döndürdü. Enbiyaya tuzak kurdukları vakit, onların mekirleri aslında Allah’ın karşısında varlık gösteremez. Allah (cc) onu ortaya çıkarır. Fakat onlar farkında değillerdir” anlamı vardır. (Sâbûnî, İbdâul Beyan)

Bu, Resulullah'ı (sav) teselli etmek içindir. Yani onların tuzaklarının önemi ve etkisi yoktur. Hatta hakikatte mevcut bile değildir.

Zira bütün tuzaklar Allah'a aittir; onların tuzakları yok hükmündedir.

Çünkü  الْمَكْرُ  kelimesinin manası, başkası farkında olmadan ona kötülük ulaştırmaktır.

Onların bütün yapıp yapmadıkları şeyler ise, Allah'ın (cc) bilgisi ve kudreti dahilindedir. Onlarda olan ise, fiil ve tesir olmaksızın, sırf teşebbüstür. (Ebüssuûd)

وَقَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ   cümlesiyle,  فَلِلّٰهِ الْمَكْرُ جَم۪يعاًۜ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

فَلِلَّهِ المَكْرُ جَمِيعًا  cümlesi  أوَلَمْ يَرَوْا أنّا نَأْتِي الأرْضَ نَنْقُصُها مِن أطْرافِها  (Rad/41) cümlesinin üzerine tefrî’ olarak gelmiştir. (Âşûr)

فَلِلَّهِ المَكْرُ جَمِيعًا  cümlesinde car mecrurun takdimi ihtisas içindir. (Âşûr) 


يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍۜ

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebeb-i şibh-i kemâl-i ittisaldir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ‘nın sılası muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil cümlede teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Müsnedün ileyhin izafetle marife olması veciz ifade kastına matuftur.

نَفْسٍۜ ’deki tenvin kesret ve nev ifade eder.

"O, herkesin ne kazanacağını bilir" cümlesi de bu hakikati beyan etmektedir. Bunun gereği olan da, Allah'ın (cc), dostlarını koruması ve tuzak kuranları da cezalandırmasıdır.

Çünkü herkesin yaptığının karşılığı bu şekilde verilmiş olur. İşte böylece anlaşılmış oluyor ki onların tuzakları, tuzak kurdukları kimseye hiçbir etki yapmaz ve bütün tesirler Allah'a aittir. Nitekim O, onların işlemiş oldukları bütün günahlardan dolayı ve onların tuzaklarından dolayı hiç ummadıkları şekilde kendilerini muaheze edecektir.

Yahut onların kurdukları bütün tuzaklar, aslında onların, peygamberlere yönelik tuzakları değil, fakat Allah'ın (cc) onlar hakkında tuzağıdır. Zira kötü tuzak, sahibine döner. Fakat onlar bunu bilmezler. (Ebüssuûd)


 وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ

 

İstikbal harfi  سَ  ile tekid edilmiş müspet fiil cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır.

Mecrur mahaldeki istifham ismi  مَنْ , harf-i cerle birlikte mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Az sözle çok anlam ifadesi için izafet formunda gelen  عُقْبَى الدَّارِ , muahhar mübtedadır.

Mecrur mahaldeki cümle, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp ve kınama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍۜ  cümlesiyle, وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

Haberî isnad formundaki bu cümlede, asıl maksadın tevbih ve tehdit olması sebebiyle, muktezâ-i zâhirin hilafına durum söz konusudur. Dolayısıyla lüzûmiyet alakasıyla mecâz-ı mürsel mürekkebtir.

[‘’Herkesin hayır ve şer türünden ne kazandığını O bilir ve ameline göre ona karşılık verir. Kâfirler de pek yakında bu yurdun sonunun yani sevap, mükâfat ve ceza itibarıyla dünya yurdunun sonunun, yahut ahiret yurdunda mükâfat ve cezanın kimin olacağını bileceklerdir.’’] Bu ayet, bu şekliyle bir tehdittir. ‘Kâfirler’ anlamındaki kelimeyi Nâfî’, İbn Kesîr ve Ebû Amr kâfir diye tekil olarak okumuşlardır. Diğerleri ise çoğul okumuşlardır. (Kurtubî)

وخَلَفٌ ﴿وسَيَعْلَمُ الكُفّارُ﴾ بِصِيغَةِ الجَمْعِ. والمُفْرَدُ والجَمْعُ سَواءٌ في المُعَرَّفِ بِلامِ الجِنْسِ

وسَيَعْلَمُ الكُفّارُ  cümlesinde  الكُفّارُ  cemi sıygasıdır. Müfred ve cemi sıygaların elif lam ile marife olması aynı manayı taşır. Yani cins içindir. (Âşûr)

مَكَرَ - الْمَكْرُ , يَعْلَمُ - سَيَعْلَمُ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.