وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَۜ اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ ف۪يهِ الْاَبْصَارُۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَا |
|
|
2 | تَحْسَبَنَّ | sanma |
|
3 | اللَّهَ | Allah’ı |
|
4 | غَافِلًا | gafil |
|
5 | عَمَّا | şeylerden |
|
6 | يَعْمَلُ | yaptığı |
|
7 | الظَّالِمُونَ | zalimlerin |
|
8 | إِنَّمَا | muhakkak O |
|
9 | يُؤَخِّرُهُمْ | ertelemektedir |
|
10 | لِيَوْمٍ | bir güne |
|
11 | تَشْخَصُ | (dehşetten) donup kalacağı |
|
12 | فِيهِ | onda |
|
13 | الْأَبْصَارُ | gözlerin |
|
“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma!” şeklinde çevirdiğimiz cümledeki zalimler –kavram olarak– Hz. Peygamber zamanının müşriklerini de içine almaktadır. Nitekim Lokmân aleyhisselâm da şirkin büyük bir zulüm olduğunu ifade etmiştir (Lokmân 31/13). Bununla birlikte müşriklerin dışındaki zalimleri de kapsamasına bir engel yoktur. Bu sebeple bazı müfessirler bu âyetin mazlumlar için bir teselli, zalimler için bir tehdit ifade ettiğini söylemişlerdir (Râzî, XIX, 141; İbn Âşûr, XIII, 246). Allah Teâlâ’nın, zalimleri yaptıklarından dolayı hemen cezalandırmayıp onlara mühlet vermesi, zalimin yaptıklarından habersiz veya zulme razı olduğu yahut zalimi cezalandırmaktan âciz bulunduğu için değil, onlara tövbe etme imkânı tanımak, tövbe etmedikleri takdirde âhirette gereken cezayı vermek içindir. Nitekim âyetler zalimlerin âhiretteki durumlarını tasvir etmekte ve oradaki cezanın daha şiddetli olacağını göstermektedir.
Kaynak :Kuran Yolu Tefsiri
وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَۜ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَحْسَبَنَّ fetha üzere mebni muzari fiildir. Fiilin sonundaki نَ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
Tekid nunları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
اللّٰهَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. غَافِلاً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
مَا müşterek ism-i mevsûlu, عَنْ harf-i ceriyle birlikte غَافِلاً ‘e müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası يَعْمَلُ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.
يَعْمَلُ merfû muzari fiildir. الظَّالِمُونَ fail olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
غَافِلاً kelimesi sülâsî mücerred olan غفل fiilinin ism-i failidir.
الظَّالِمُونَ kelimesi sülâsî mücerred olan ظلم fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ ف۪يهِ الْاَبْصَارُۙ
اِنَّمَا , kâffe ve mekfûfe’dir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki مَا harfidir. اِنَّ harfinden sonra gelmiş ve onun amel etmesine mani olmuştur. اِنَّ ’nin ameli ise engellenmiştir yani mekfûfedir.
يُؤَخِّرُهُمْ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. لِيَوْمٍ car mecruru يُؤَخِّرُ fiiline müteallıktır.
تَشْخَصُ ف۪يهِ cümlesi يَوْمٍ ‘in sıfatı olarak mahallen mecrurdur.
تَشْخَصُ merfû muzari fiildir. ف۪يهِ car mecruru تَشْخَصُ fiiline müteallıktır. الْاَبْصَارُ fail olup lafzen merfûdur.
يُؤَخِّرُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi أخر ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَۜ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetin ilk cümlesi nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl, غَافِلاً ‘e müteallıktır. Sılası olan يَعْمَلُ , muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, istimrar, teceddüt ve tecessüme işaret etmiştir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Mef’ûl olan غَافِلاً kelimesindeki tenvin, tahkir ve nev ifade eder.
غَافِلاً - تَحْسَبَنَّ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
Bu söz, zahiri itibarıyla Hazret-i Peygamber’e yöneltilmiş bir hitap ise de, gerçekte ümmetine yapılmış olan bir hitaptır. Süfyân İbn Uyeyne’nin: “Bu, mazlum için bir teselli, zalim içinse bir tehdittir” dediği rivayet edilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)
Bu ayet, Resulullah (sav) için teselli, kuvvetli bir vaat ve kâfirlerle diğer zalimler için de pek ağır bir ceza vaîdidir. (Ebüssuûd)
Bu nehiy yasaklanan şeyin zıddını doğrulamak manasında kinayedir. Çünkü onlara mühlet vermek ve cezalarını geciktirmek, insanların yaptıklarından habersiz birinin durumuna benzer. (Âşûr)
اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ ف۪يهِ الْاَبْصَارُۙ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Kasr edatı اِنَّمَا ile tekid edilen cümle faide-i haber inkârî kelamdır. Müspet muzari fiil sıygasındaki cümle, kasr edatıyla tekid edilmiştir.
Kasr, fiille mecruru arasındadır. يُؤَخِّرُهُمْ , maksûr/sıfat, لِيَوْمٍ , maksûrun aleyh/mevsuftur. Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûf: sıfat denilen vasfın, mevsuftan başkasında bulunmamasıdır. Yani, onların ertelenmesi sadece o gün içindir. Başka hiçbir şey için değildir.
لِيَوْمٍ ’in tenvinle gelişi, tazim ifade eder. O günü yüceltmek içindir.
تَشْخَصُ kelimesi يَوْمٍ için sıfat cümlesidir. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Sıfat cümlesinde car mecrurun takdimi söz konusudur. ف۪يهِ , siyaktaki önemine binaen faile takdim edilmiştir.
İbn Abbâs der ki: O gün insanların gözleri aşırı hayret ve şaşkınlıktan dolayı havaya (boşluğa) doğru bakacaklar ve keskin bir bakış ile bakamayacaklardır. (Kurtubî)
الأبْصارِ kelimesindeki elif-lam umum içindir. İnsanların gözleri, gördüklerinin dehşetinden ona bakar ve zalimlerin korkunç hallerine şahit olurlar. (Âşûr)