يَوْمَ تَأْت۪ي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | يَوْمَ | o gün |
|
2 | تَأْتِي | gelir |
|
3 | كُلُّ | her |
|
4 | نَفْسٍ | nefis |
|
5 | تُجَادِلُ | uğraşır |
|
6 | عَنْ |
|
|
7 | نَفْسِهَا | kendi canı için |
|
8 | وَتُوَفَّىٰ | ve tam karşılığı verilir |
|
9 | كُلُّ | herkese |
|
10 | نَفْسٍ | nefse |
|
11 | مَا |
|
|
12 | عَمِلَتْ | yaptığının |
|
13 | وَهُمْ | onlara |
|
14 | لَا | asla |
|
15 | يُظْلَمُونَ | haksızlık edilmez |
|
Müfessirlerin çoğunluğu buradaki göçten Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinin kastedildiğini ileri sürmüşlerse de bu sûre Mekke’de indiğine göre, 41. âyette olduğu gibi burada da Habeşistan’a göç edenlerden bahsedildiğini kabul etmek gerekir. “Eziyetlerle sınanmak” şeklinde tercüme ettiğimiz metindeki fütinû fiili, inkârcıların müslümanları inançlarından döndürebilmek için uyguladıkları fiziksel ve mânevî baskıları ifade eder. Bu baskılar, başka açıdan müslümanın dinine sadakatinin ve Allah’a imanının sınandığı bir tür imtihan olduğu için olay, aslında “imtihan” anlamı taşıyan bu fiille ifade edilmiştir. Yukarıdaki âyetler, dünya tutkuları ve zaafları sebebiyle inkârda ısrar eden veya müslüman iken bu tür baskılara dayanacak kadar inancı ve bağlılığı güçlü olmadığı için sınavı kaybedip dinden çıkanlardan söz etmişti. Burada ise baskılara ve eziyetlere rağmen dinlerinde sebat eden, en azından zâhiren baskıcıların istedikleri gibi hareket etseler de kalplerinde imanlarını koruyan müslümanlar övülmekte; Allah’ın onların yardımcısı, velîsi olacağına ve sonunda onların galip geleceğine işaret edilmekte (âyet metnindeki “li” edatının bu anlama işaret ettiğine dair bk. Zemahşerî, II, 345; Şevkânî, III, 223); herkesin kendisini savunacağı, kendi başının derdine düşeceği kıyamet gününde de Allah’a candan inanıp bağlanan, inancı uğruna baskılara katlanan, acı çeken, sabreden ve nihayet yurtlarını terkeden bu müminlere Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve mağfiretiyle muamele edeceği müjdelenmektedir.
Kuran Yolu Tefsiri
يَوْمَ تَأْت۪ي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا
Zaman zarfı يَوْمَ , mahzuf fiilin mef’ûlun bihidir. Takdiri, اذكر (zikret) şeklindedir.
تَأْت۪ي fiili ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. تَأْت۪ي fiili, ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir.
كُلُّ fail olup lafzen merfûdur. نَفْسٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. تُجَادِلُ fiili, كُلُّ نَفْسٍ ’in sıfatı olarak mahallen merfûdur.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تُجَادِلُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هى ’dir.
عَنْ نَفْسِهَا car mecruru تُجَادِلُ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. تُجَادِلُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi جدل ’dir.
Mufâale babı fi ile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
Müşareket (işteşlik-ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ve mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَتُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. تُوَفّٰى elif üzere mukadder damme ile meçhul muzari fiildir.
كُلُّ naib-i fail olup lafzen merfûdur. نَفْسٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
مَا ve masdar-ı müevvel, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası عَمِلَتْ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.
عَمِلَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri هى’dir.
وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ cümlesi hal olarak mahallen mansubdur. İsim cümlesidir. وَ haliyyedir. Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.
لَا يُظْلَمُونَ mübtedanın haber olarak mahallen merfûdur. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يُظْلَمُونَ fiili, ن ’un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.
تُوَفّٰى sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi وفي ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
يَوْمَ تَأْت۪ي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetin başındaki zaman zarfı يَوْمَ , takdiri اذكر olan mahzuf fiile müteallıktır. Bu takdire göre mahzufla birlikte cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Muzâfun ileyh olarak mahallen mecrur olan …تَأْت۪ي كُلُّ نَفْسٍ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا cümlesi, نَفْسٍ için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
نَفْسٍ ’deki tenvin, kesret ve cins ifade eder.
Ayetteki يَوْمَ (o gün) kelimesi, iki bakımdan mansubdur:
1. İfadenin manası “Gerçekten senin Rabbin bunların ardından, her nefsin kendisi için çalışıp çabaladığı o günde, cidden Gafûr ve Rahîmdir.” yani “Hak Teâlâ rahmet ve mağfiretini, insanın rahmet ve mağfirete en çok muhtaç olduğu o günde verir.” şeklinde olabilir.
2. Ayetin takdiri, “Onlara, şöyle şöyle olan o günü hatırlat. Çünkü Kur'an'ın manası (özü) azamet, inzâr ve vaz'u nasihattir.” şeklinde olabilir. (Yani yevm kelimesi, her iki durumda da mef'ûl olarak mansub olmuş olur) demiştir.
“Nefis” ile bazen canlının bedeni kastedilir, bazen bir şeyin kendisi ve özü murad edilir. Dolayısıyla ilk “nefis” kelimesi, cüsse ve beden; ikincisi ise onun kendisi ve zatıdır. Buna göre sanki şöyle denilmiştir: “O gün her insan gelir, kendini savunur. Onu başkasının durumu ilgilendirmez.” (Zeccac)
Cenab-ı Hak, herkes ne yaptıysa kendisine eksiksiz verilecektir buyurmuştur. Bu ifadede bir hazif vardır ve manası şöyledir: “Her nefse işlediği şeyin karşılığı eksiksiz ve noksansız olarak verilecektir.” (Fahreddin er-Râzî)
Araplar insanı cesed ve ruhtan mürekkep bir bütün olarak algılıyorlardı. Bu bütüne de nefs yani zat diyorlardı. Mütekellim أنا zamiriyle bunu kasteder. İnsanın bunu idrak ettiği bir batinî kuvve vardır. Bu batınî kuvveye de nefs derler. Mantık alimlerinin insana konuşan nefs demeleri de bu yüzdendir. (Âşûr)
وَتُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
وَ’ la makabline atfedilen cümle, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt istimrar ve tecessüm ifade eder.
Masdar harfi مَا ve akabindeki عَمِلَتْ cümlesi masdar teviliyle, تُوَفّٰى fiilinin mef’ûlü konumundadır. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ cümlesine dahil olan وَ , haliyyedir. İsim cümlesi formunda faide-i haber ibtidai kelamdır. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden ıtnâb sanatıdır.
Müsnedin menfi muzari sıygada gelmesi hükmü takviye, tecessüm, teceddüt ve istimrar ifade eder.
Nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkip; hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karineler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İlk nefs kelimesiyle beden, ikincisiyle manevi nefs kastediliyorsa bu iki kelime arasında tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır.
نَفْسٍ kelimesinin üç kez tekrarlanması ayetteki “herkesin kendi derdine düşeceği” anlamını pekiştirmektedir.
نَفْسٍ ve كُلُّ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
تُوَفّٰى ile لَا يُظْلَمُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
تُوَفّٰى fiili tef’il bâbındadır. Tefil bâbı fiile teksir manası verir. Bu çokluk fiilde, failde ve mef’ûlde olabilir.