İsrâ Sûresi 9. Ayet

اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِن۪ينَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْراً كَب۪يراًۙ  ...

Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler.  (9 - 10. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ gerçekten
2 هَٰذَا bu
3 الْقُرْانَ Kur’an ق ر ا
4 يَهْدِي yola iletir ه د ي
5 لِلَّتِي ki
6 هِيَ o
7 أَقْوَمُ en doğru olana ق و م
8 وَيُبَشِّرُ ve müjdeler ب ش ر
9 الْمُؤْمِنِينَ mü’minlere ا م ن
10 الَّذِينَ
11 يَعْمَلُونَ yapan ع م ل
12 الصَّالِحَاتِ iyi işler ص ل ح
13 أَنَّ şüphesiz
14 لَهُمْ kendileri için vardır
15 أَجْرًا bir ecir ا ج ر
16 كَبِيرًا büyük ك ب ر
 
Kur’an’ın asıl işlevi, insanlık için bir rehber olması, “en doğru olan”a götürmesidir. “En doğru olan”la ilgili açıklamalar genellikle şu noktada toplanmaktadır: En doğru olan, öncelikle İslâm dini, yani onun temel öğretisi olan doğru itikad, güzel ameldir. Bu ikisini gerçekleştiren de Allah tarafından ödüllendirileceği için Kur’an aynı zamanda bu büyük ecri kazanmaya vesiledir. Öte yandan Kur’an âhirete inanmayanlara Allah’ın ağır bir azap hazırladığını da haber vermektedir ki, insanların doğruyu bulması için Kur’an’ın dikkat çektiği hususlardan biri de budur. Çünkü peşin fikirli olmadan hakikate karşı zihnini ve gönlünü açık tutanlar Kur’an’ın bu uyarıları sayesinde âhiret azabından korunmak gerektiğinin şuurunda olarak günahlardan uzaklaşma ve arınma çabası gösterirler.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 465
 

اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ 

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. 

هٰذَا  işaret ismi,  اِنَّ nin ismi olarak mahallen mansubdur.  الْقُرْاٰنَ  işaret isminden bedel veya atf-ı beyan olup fetha ile mansubdur.  يَهْد۪ي  fiili  اِنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur.  يَهْد۪ي  fiili,  ی  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو dir.

لِلَّت۪ي  müfred müennes has ism-i mevsûl,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  يَهْد۪ي  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  هِيَ اَقْوَمُ dir. Îrabdan mahalli yoktur.

Munfasıl zamir  هِيَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  اَقْوَمُ  mübtedanın haberi olup merfûdur.  اَقْوَمُ  ism-i tafdil kalıbındandır.

İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. 

İsm-i tafdilden önce gelen isme “mufaddal”, sonra gelen isme “mufaddalun aleyh’’ denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  


 وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِن۪ينَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ 

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir. يُبَشِّرُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هوdir.

الْمُؤْمِن۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي dir.  Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl,  الْمُؤْمِن۪ينَ nin sıfatı olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  يَعْمَلُونَ dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

يَعْمَلُونَ  fiili  نَ un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

الصَّالِحَاتِ mef’ûlun bih olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler fetha  yerine kesra alırlar.  الصَّالِحَاتِ  kelimesi sülâsî mücerred olan  صلح  fiilinin ism-i failidir.

الْمُؤْمِن۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يُبَشِّرُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi  بشر ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

اَنَّ لَهُمْ اَجْراً كَب۪يراًۙ

 

İsim cümlesidir.  اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur, cümleye masdar anlamı verir.  لَهُمْ  car mecruru mahzuf  اَنَّ nin haberine müteallıktır.

اَنَّ  ve masdar-ı müevvel mahzuf  ب۪  harf-i ceri ile birlikte يُبَشِّرُ  fiiline müteallıktır. Takdiri, بأنّ لهم أجرا (Onlar için bir ücret olması sebebiyle) şeklindedir.

اَجْراً  kelimesi  اَنَّ nin ismi olup fetha ile mansubdur.  كَب۪يراً  kelimesi, اَجْراً in sıfatı olup fetha ile mansubdur.

كَب۪يراً  kelimesi, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ 

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.  اِنَّ ’nin ismi, işaret ismi olan  هٰذَا ’dır.  الْقُرْاٰنَ , işaret isminden bedel veya atf-ı beyan olarak ıtnâb sanatıdır.

Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi, işaret edilene dikkat çekmek ve önemini vurgulamak içindir. Ayrıca tazim ve tecessüm ifade eder.

لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ  cümlesi  يَهْد۪ي nin delalet ettiği bir mahzufun sıfatıdır. Yani cümle  لِلطَّرِيقِ الَّتِي هي أقْوَمُ (en doğru yol için) şeklindedir. Çünkü hidayetin levazımı yürümek ve yoldur. Veya bu mahzuf kelime millet kelimesidir.  Mevsufun hazf edilmesinde bir yönden îcaz, zikir yerine hazfın tercih edilmesi dolayısıyla da vurgu vardır. (Âşûr)

اِنَّ ’nin haberi olan  يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ  cümlesinin muzari sıygada gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Burada yakınlık için olan ism-i işaret, tazim için gelmiştir. Çünkü hidayet edicinin, hidayet ettiğine yakın olması gerekir. Böylece başarılı olması daha kolay olur. İnkâr edenler için bir bahane kalmaz. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Mecrur mahalde,  يَهْد۪ي  fiiline müteallık has ism-i mevsûl  الَّت۪ي nin sılası olan  هِيَ اَقْوَمُ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Kur'an, insanların yalnız bir fırkasını değil, Musa'ya verdiğimiz kitap gibi bütün insanları, yolların en kadiri ve en sağlamı olan tevhid ve İslâm dinine iletir; hidayet düsturu olarak ona sarılanları hidayete erdirir; yoksa hidayeti bilfiil tahsil etmesi, müminler içindir. (Ebüssuûd)


وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِن۪ينَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْراً كَب۪يراًۙ

 

Cümle  وَ la  يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ  cümlesine atfedilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiil hudûs ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari fiilin tecessüm özelliği muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek konuyu iyice kavramasına yardımcı olur.

Cenab-ı Hakk'ın, “O, güzel amellerde bulunan müminlere kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu da müjdeler"” ifadesinde, Cenab-ı Hak, Kur'an'ı şu üç sıfatla vasfetmiştir: 

Birincisi: Onun, en doğru olan yola iletmesi, 

İkincisi: Onun, salih amel işleyenlere büyük bir mükâfatı müjdelemesi. 

Üçüncüsü: Cenab-ı Hakk'ın “Ahirete iman etmeyenlere ise pek acıklı bir azap hazırladığımızı bildirir.” ayetinin ifade ettiği husustur. Zira en doğru inanç ve en uygun amel, onu yapana, en mükemmel ve en büyük menfaati sağladığı gibi aynı şekilde onu yapmayana da onu yapmamak en büyük zararı getirir. (Fahreddin er-Râzî) 

Mef’ûl konumundaki ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan  يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ  cümlesi, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Masdar ve tekid harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu  اَنَّ لَهُمْ اَجْراً كَب۪يراًۙ  cümlesi sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. 

Cümlede, takdim-tehir ve îcaz-ı hazif sanatları vardır. 

لَهُمْ  car mecruru  اَنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.  اَجْراً كَب۪يراًۙ  masdar harfi  اَنَّ ’nin muahhar ismidir. 

Faide-i haber inkârî kelam olan bu isim cümlesi, masdar tevilinde, takdir edilen  بَ  harfiyle birlikte يُبَشِّرُ  fiiline müteallıktır. 

كَب۪يراًۙ , muahhar mübteda için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

اَجْراً ’deki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder. Kimsenin tahayyül edemeyeceği evsafta olduğuna işarettir.  كَب۪يراًۙ  sıfatı, اَجْراً ’in tasavvur edilemez evsafta olduğu anlamını destekler.

الْقُرْاٰنَ - يَهْد۪ي - الْمُؤْمِن۪ينَ - الصَّالِحَاتِ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

عَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ  ibaresinde, takdiri  الاعمال  olan mevsuf mahzuftur.