Kehf Sûresi 14. Ayet

وَرَبَطْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اِذْ قَامُوا فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَنْ نَدْعُوَ۬ا مِنْ دُونِه۪ٓ اِلٰهاً لَقَدْ قُلْـنَٓا اِذاً شَطَطاً  ...

Kalkıp da, “Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O’ndan başkasına asla ilâh demeyiz. Yoksa andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, O’ndan başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?” dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik.  (14 - 15. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَرَبَطْنَا ve metanet bağlamıştık ر ب ط
2 عَلَىٰ üstüne
3 قُلُوبِهِمْ kalblerinin ق ل ب
4 إِذْ
5 قَامُوا kalktılar ق و م
6 فَقَالُوا ve dediler ki ق و ل
7 رَبُّنَا Rabbimiz ر ب ب
8 رَبُّ Rabbidir ر ب ب
9 السَّمَاوَاتِ göklerin س م و
10 وَالْأَرْضِ ve yerin ا ر ض
11 لَنْ
12 نَدْعُوَ biz asla demeyiz د ع و
13 مِنْ
14 دُونِهِ O’ndan başkasına د و ن
15 إِلَٰهًا Tanrı ا ل ه
16 لَقَدْ yoksa
17 قُلْنَا konuşmuş oluruz ق و ل
18 إِذًا o zaman
19 شَطَطًا saçma sapan ش ط ط
 
Din ve vicdan hürriyeti bulunmayan bir toplumda yaşayan bu gençler, putperest kavimlerine karşı çıkıp göklerin ve yerin rabbinden başkasına ibadet etmeyeceklerini açıkladılar. Ancak gelişmeler karşısında kavimleri arasında Allah’a olan imanlarını serbestçe ifade etme ve inançlarının gereğini yerine getirme imkânı bulamayacaklarını, hatta onların arasında hayat hakkına dahi sahip olamayacaklarını anlayınca, köpeklerini de yanlarına alarak mağaraya sığındılar. Baskı ve zulümden kaçan gençler, Allah’ın yardımını ve bir kurtuluş yolu göstereceğini ümit ederek, “Rabbimiz! Bize rahmet et ve bize bir çıkış yolu hazırla!” diye dua ettiler. Allah onların dualarını kabul etti ve kendilerini orada uzun müddet derin bir uykuya daldırdı. 
Kuran Yolu Tefsiri
 

وَرَبَطْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اِذْ قَامُوا فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ 

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  رَبَطْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

عَلٰى قُلُوبِهِمْ  car mecruru  رَبَطْنَا  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اِذْ  zaman zarfı,  رَبَطْنَا  fiiline  müteallıktır.

إِذْ : Yalnız cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.

a. (  إِذْ  ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.

b. (  إِذْ  )’den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.

c. (  بَيْنَا  ) ve (  بَيْنَمَا  )’dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.

d. Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

قَامُوا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

قَامُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

فَ  atıf harfidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli, رَبُّنَا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ dir.  قَالُٓوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

رَبُّنَا  mübteda olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

رَبُّ  haber olup lafzen merfûdur.  السَّمٰوَاتِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır.

الْاَرْضِ  kelimesi atıf harfi  وَ la  السَّمٰوَاتِ ye matuftur.


لَنْ نَدْعُوَ۬ا مِنْ دُونِه۪ٓ اِلٰهاً لَقَدْ قُلْـنَٓا اِذاً شَطَطاً

 

Fiil cümlesidir.  لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz müstakbele çeviren harftir. Tekid ifade eder.  نَدْعُوَ۬ا  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن dur.

مِنْ دُونِه۪ٓ  car mecruru,  اِلٰهاً in mahzuf haline müteallıktır. Muttasıl zamir  ه۪ٓ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اِلٰهاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.  

قُلْـنَٓا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olup mahallen merfûdur.

اِذاً  cevap harfidir.  شَطَطاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

 

وَرَبَطْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اِذْ قَامُوا فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ

 

Cümle  وَ la önceki ayetteki …اٰمَنُوا بِرَبِّهِمْ  cümlesine atfedilmiştir. Ayet öncesine, hükümde ortaklık sebebiyle atfedilmiştir. Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Resulullah (sav)’dir.

Müspet mazi fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.

وَرَبَطْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ  ifadesinde istiare vardır. (Âşûr) Kalpler düğümlenebilecek bir şeye benzetilmiştir. Onların imandaki sebatlarının derecesi, mübalağalı bir şekilde ifade edilmiştir.

رَبَطْنا  fiilinin, vurguya güçlülük ve mübalağa kazandıran isti’la harfi  على  harf-i ceriyle geçişli kılınmıştır. İsti’la harfi fiildeki sağlamlık ve sabitlik manasında müstear olmuştur. (Âşûr)

اِذْ  zaman zarfı,  رَبَطْنَا  fiiline müteallıktır. Muzâfun ileyh olan  قَامُوا  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Aynı üsluptaki  فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ  cümlesi,  فَ  harfiyle  قَامُوا  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  رَبُّنَا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ  cümlesi, mübteda ve haberden oluşmuş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Rabb isminin müsnedün ileyh olması ve tekrarlanması, mütekellimin Allah Teâlâ’nın rububiyet vasfına sığınma isteğine işaret eder. Bu tekrarda reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

رَبُّنَا  izafeti, muzâfun ileyh olan mütekellim zamirinin aid olduğu kişilere şeref kazandırmıştır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

وَرَبَطْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ  ifadesinde istiâre vardır. Çünkü  رَبط , bağlamaktır. Bununla  شددنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ  (Onların kalpleri üzerine düğüm attık) anlamı kastedilmiştir. Tıpkı kapların ağız bağları ile bağlanarak içindekileri muhafaza etmesi, böylece içine konan şeylerin dökülmesinden emin olunması gibi. Buna göre mana “Sabır düğümlerinin çözülmemesi, tahammül kararlılıklarının uçup gitmemesi için onların kalplerine düğüm attık.” demektir. (Şerîf er-Radî, Kur'an Mecazları)

قَامُوا  (Kalktılar) - قَالُوا  (Dediler) kelimeleri arasında cinâs-ı nâkıs vardır. (Safvetü’t Tefasir)

السَّمٰوَاتِ - الْاَرْضِ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

Bir görüşe göre ise onların durmalarından murad, cebbar hükümdarın putlara tapmayı reddetmelerinden dolayı onları kınaması karşısında dimdik durup ona aldırış etmemeleridir. Bu görüşe göre bundan sonraki ayet, makabline bağlı olmayıp hükümdarın huzurundan çıktıktan sonra söyledikleri sözlerdir. (Ebüssuûd)

Rabb lafzının tekrarı, Rablerine olan inançlarının kuvvetini ve ona verdikleri önemi işaret ediyor olabilir.


لَنْ نَدْعُوَ۬ا مِنْ دُونِه۪ٓ اِلٰهاً 

 

Önceki cümlenin açıklayıcısı hükmünde, beyânî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

Cümleye dahli olan  لَنْ , tekid ifade etmiştir. Faide-i haber talebî kelamdır. Menfi muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiilin tercih edilmesi olayın zihinde daha kolay canlandırılması içindir. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

دُونِه۪ٓ  izafeti, gayrının tahkiri içindir.

اِلٰهاً ’deki tenvin nev ifade eder. Menfi siyakta nekre, umuma işarettir.


لَقَدْ قُلْـنَٓا اِذاً شَطَطاً

 

Cümle mahzuf kasemin cevabıdır. Kasem cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.. لَ , mahzuf kasemin delilidir. Tahkik harfi  قَدْ , tekid ifade eder. 

اِذاً  cevap harfi,  شَطَطاً  ise  قُلْـنَٓا  fiilinin mef’ûlüdür.

Mukadder kasem cümlesi,  اِذاً ’den anlaşıldığı üzere, mukadder şart için cevaptır. Yani  إن دعوناه فو الله لقد قلنا شططا  (Ona dua edersek Allah’a muhakkak yemin ederiz ki saçmalamış oluruz.) demektir.

قَالُوا  -  قُلْـنَٓا  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

شَطَطاً ’deki tenvin, tahkir içindir.

Ashab-ı Kehf sözlerinin sonunda Allah’tan başkasına dua ettiklerinde, gerçeğe aykırı bir söz söylemiş olacaklarını yeminle ifade etmişlerdir.

Ayetteki “Aksi takdirde and olsun ki hakikatten uzaklaşmış oluruz.” ifadesine gelince bundaki  شَطَطاً  kelimesi, Arapçada haddi aşmak anlamındadır. (Fahreddin er-Râzî)