قَالَ اَمَّا مَنْ ظَلَمَ فَسَوْفَ نُعَذِّبُهُ ثُمَّ يُرَدُّ اِلٰى رَبِّه۪ فَيُعَذِّبُهُ عَذَاباً نُكْراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | dedi ki |
|
2 | أَمَّا |
|
|
3 | مَنْ | kim |
|
4 | ظَلَمَ | haksızlık ederse |
|
5 | فَسَوْفَ |
|
|
6 | نُعَذِّبُهُ | ona azab edeceğiz |
|
7 | ثُمَّ | sonra |
|
8 | يُرَدُّ | döndürülecektir |
|
9 | إِلَىٰ |
|
|
10 | رَبِّهِ | Rabbine |
|
11 | فَيُعَذِّبُهُ | O da ona azab edecektir |
|
12 | عَذَابًا | bir azapla |
|
13 | نُكْرًا | görülmemiş |
|
قَالَ اَمَّا مَنْ ظَلَمَ فَسَوْفَ نُعَذِّبُهُ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
اَمَّا şart ve tafsil harfidir. اَمَّا lafzındaki, şart harfi olan إنْ harfi, مَّا ’ya idgam edilmişti. مَّا zaiddir.
Mekulü’l-kavli, مَنْ ظَلَمَ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası ظَلَمَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
ظَلَمَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. سَوْفَ نُعَذِّبُهُ cümlesi مَنْ ’in haberi olarak mahallen merfûdur.
سَوْفَ gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif -erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin başına geldiklerinde tekid-vurgu olurlar.
نُعَذِّبُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
نُعَذِّبُ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi عذب’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
ثُمَّ يُرَدُّ اِلٰى رَبِّه۪
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُرَدُّ merfû, meçhul muzari fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هو’dir.
اِلٰى رَبِّه۪ car mecruru يُرَدُّ fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَيُعَذِّبُهُ عَذَاباً نُكْراً
فَ atıf harfidir. يُعَذِّبُهُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
عَذَاباً mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlü mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlü mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlü mutlak cümle olmaz. Mef’ûlü mutlak üçe ayrılır:
1) Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2) Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlü mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3) Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir.Adedini bildiren mef’ûlü mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlü mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نُكْراً kelimesi, عَذَاباً ‘nin sıfatı olup mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ اَمَّا مَنْ ظَلَمَ فَسَوْفَ نُعَذِّبُهُ ثُمَّ يُرَدُّ اِلٰى رَبِّه۪ فَيُعَذِّبُهُ عَذَاباً نُكْراً
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan اَمَّا مَنْ ظَلَمَ فَسَوْفَ نُعَذِّبُهُ , Zülkarneyn'in rastladığı kavme söylediği sözlerdir.
Müşterek ism-i mevsûl مَنْ mübtedadır. Mevsûlün sılası olan ظَلَمَ , müspet mazi fiil sıygasında gelerek hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Hâlidî, Vakafat,
s. 107)
Zülkarneyn: ‘’Kim zulmederse’’ yani “İnkârını sürdürmek suretiyle kendisine zulmederse”, demiştir. Bunun bu manaya olduğunun delili, Hak Teâlâ'nın sonraki ayette, buna mukabil “ama kim de iman eder ve salih amel işlerse” buyurmuş olmasıdır. (Fahreddin er-Râzî)
Rabıta فَ ’si ile gelen فَسَوْفَ نُعَذِّبُهُ cümlesi haber, aynı zamanda şartın cevabıdır. سَوْفَ ’nin dahil olduğu müspet muzari fiil cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır.
Cümle şart üslubunda, faide-i haber, talebî kelamdır.
اَمَّا harf-i şart, tafsil ve tekid için kullanılır. Şart harfi olması için kendisinden sonra فَ harfinin gelmesi zorunludur. Zemahşeri; اَمَّا cümleye tekid anlamı kazandırır demiştir. (İtkan, c. 1, s. 421)
اَمَّا şart anlamı içeren bir harftir, bu yüzden de cevabı فَ ile birlikte gelir. Cümle içerisinde kullanılmasının anlama katkısı ise ilave bir tekid sağlamasıdır. Nitekim Zeyd’in gideceğini anlatmak istediğinde زَيْدٌ ذاهِبٌَ dersin. Ama bunu tekid ederek Zeyd’in mutlaka gideceğini ve gitmekte kararlı olduğunu belirtmek istediğinde; اما زيد مذاهب “Zeyd’e gelince mutlaka gidecek” dersin. Bu sebeple Sîbeveyhi bunun izahında; “Her ne olursa olsun Zeyd gidecektir.” demiştir. Bu izah iki fayda celb etmektedir; ilki onun tekid anlamı ihtiva etmesi, ikincisi de şart anlamı ihtiva etmesidir. (Keşşâf)
Zülkarneyn اَمَّا ve سَوْفَ olmak üzere iki tekid unsuru taşıyan şart üslubuyla konuşmuştur.
يُعَذِّبُ fiili تفعيل babındadır. Bu babın fiile kattığı anlamlardan en fazla kullanılanı kesrettir.
Terahi ifade eden ثُمَّ atıf harfiyle makabline atfedilen ثُمَّ يُرَدُّ اِلٰى رَبِّه۪ cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Zulmeden kişiye ait zamirin Rabb ismine izafesi, Allah’ın rububiyet vasfıyla onun üzerindeki nimetlerini hatırlatmaya ve Rab’dan gelecek azabın daha can yakıcı olacağına işarettir.
يُرَدُّ fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef'ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
نُعَذِّبُهُ - عَذَاباً - يُعَذِّبُهُ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
عَذَاباً mef’ûlü mutlak olarak nasb edilmiştir. Azabı tekid etmektedir.
يُعَذِّبُ fiilinin tekrarı, ayetin konusuyla irtibatı bakımından son derece yerindedir. Azabın öne çıkarılmasıyla, tehdidi ve korkuyu artırmak amaçlanmıştır. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
نُكْرا kelimesi, عَذَاباً için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Ayetin başında fiillerde kullanılan mütekellim biz zamirinden, ayetin sonunda gaib zamire iltifat edilmiştir. İltifattaki murad, muhatabın dikkatini çekmek, uyarıyı kuvvetlendirmektir.
عَذَاباً , نُكْراً , ظَلَمَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.